?>

15 TEMMUZ

Hayati YAMAN

2 yıl önce

Türk Milletinin şanlı tarihine eklediği yeni bir sahifedir, 15 Temmuz. Demokrasiye milletçe sahip çıkmış olmanın gururudur, 15 Temmuz. Millet iradesini sokaklardan toplayarak, yeniden Gazi Meclis’e teslim ettiğimiz günün adıdır, 15 Temmuz 2016.

Darbeye kalkışan askeri, adli, polisiye ve diğer üst düzey bürokrasinin hiç birisine acımadan eylem planı yapılmalıydı elbet. Milletine namlu çeviren, tank süren, kurşun sıkan bomba atan eli kanlı katil terör üyeleri hak ettikleri cezaları almalıydı elbet. Hatta iktidarın gücünü arkasına alarak can yakmaya başlayan milleti fişleyen ve ilerlemesine engel olanlar da cezalarını çekmeliydi elbet.

Alt, orta ve üst kategorik ayrımı ibadet, ticaret ve ihanet olarak doğru tanımlanmış olmasına rağmen kibriti alttan yakıp tutuşturmaya başlanması yanlıştı muhakkak. Ticaret kesimi Şamil Tayyar’ın deyimi ile borsadan parayla hisse alıp kurtulurken, ihanet kesimine ve siyaset kesimine hiç dokunulmaması, hatta bizzat bağlantılı olanların bakan ve milletvekili olmaları, iç ve dış temsilciliklerde üst düzey bürokrat olmaları çok ama çok yanlıştı. Bir o kadar da vicdanları kanatıyordu. Oysa 17/25 Aralık Fetö için milat kabul edileceğine, Milletimizce demokrasi destanının yazıldığı 15 Temmuz kabul edilseydi çok doğru bir adım atılmış olurdu. O saatten sonra örgütle bağını koparmayan kim olursa olsun, ona yapılan hukuki ve maddi manevi yaptırımlar hiç kimsenin vicdanını yaralamazdı. Çünkü devletin et yetkilileri “kandırıldık”, “ahmakmışım, ben bu gece anladım”, “Allah bizi affetsin, bu hususta milletimiz bizi affetsin” derken en alt kesimin kandırılması ve af dilemesi çok daha su götürür bir mazerettir. Ve uygulamadaki vahim hatalar, KHK ile doğan pek çok mağduriyetler vicdanlarımızı incitmiştir. Devletimizin şefkat ve merhamet yüzünü göstermesine engel teşkil etmiştir. Pek çok masum yavrucağın maazallah devletine, en iyimser yönüyle, küsmesine neden olmuştur.

Adil Öksüz ilahiyatçı idi. O ilahiyatçı diye bütün ilahiyat fakültelerinin, hatta hiç birinin, kapatılmamış olması ne kadar doğru ise; askeri okulların subay/astsubay düzeyinde kapatılması üniforma hayali ve ideali ile tutuşan öğrencilerinin açığa düşürülmesi de o kadar yanlıştı. Hatta o askeri okullardan açığa düşen öğrencilerin, polisliği kazanıp polis okullarında okurken mezuniyetlerine az zaman kala KHK ile yeniden açığa çıkarılması, hain damgası vurularak, darbeyi yapanlarmış gibi kapı önüne konulması, katmerli yanlış idi.

Sivil ve asker dayanışmasının kurulması için adımlar atılması, ordunun içindeki kalkışmacı subayların ayıklanarak -milletin ordusu- kavramının yeniden tesisi ne kadar doğru ise; ne olup bittiğinin tam olarak anlaşılmadan OHAL döneminde devlet yönetiminde sistem değişikliğine gidilmesi de yanlış idi. 

Böyle bir yapılaşma ile sadece Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan mücadele edebilirdi, gerçeğini görmek ne kadar doğru ise; sol partiler din düşmanı olarak kabul edileceği için ters teper ve kesinlikle başarılı olamazdı, gerçeğini görmek ne kadar doğru ise; Ak Parti mevzu bahis olunca milat kabul edilen 17/25 Aralık olaylarının baz alınması, ancak muhalefet mevzu olunca çifte standartla fi tarihinden bile örnekler verilerek, hatta İnönü’ye kadar dayandırılarak, insanlara fetöcü damgası vurulması o kadar yanlıştır. Bunlara ek olarak zamanında sağ kesimin hemen hepsi tarafından Fetullah Gülen’in “hoca efendi” diye zikredildiği dönemlerde dahi onları eleştiren sol görüşlü insanların fetöcü ilan edilmesi, ilgisi olmayanların fetöcü olarak lanse edilmesi olayı sulandırmaya neden olmuş ve mücadelenin ciddiyetini ortadan kaldırmıştır. Bu uygulamalar da o kadar yanlıştır. 

Fetönün zihniyet olarak yanlış bir yapılaşma olduğu, dinde bu ve benzeri yapılaşmaların yeri olmadığı hususu yeterince işlenemediği için ne o yapıya mensup kişilerin kendilerini ve gittikleri yolun yanlışlığını sorgulamalarına kapı aralanmış, ne de mevcut cemaat ve tarikat yapılaşmaları ile ortak bağları tam deşifre edilebilmiştir. İktidar ve güç dengesinin sarsılmasına yönelik bir mücadele olarak kalmıştır. Devleti sahiplenme ve gücü eline alma amacı taşımamış olmasaydı, bu gün hala övgüler dizilmeye devam edilecekti. Ak Parti iktidarını gayri meşru yollardan alt etmeye çalıştığı için fetö yapılaşmasının, haklı olarak, canına okunurken oy getirisi ve siyaset kaygısı için diğer benzer yapıların halen sırtı sıvazlanmaktadır. Bu durum muhakkak ki potansiyel fetöler barındırmaya devam edecektir ve fırsatını bulduğu anda yeni 15 Temmuz’lar doğuracaktır.

 Bizim acilen Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki reformlara ihtiyacımız var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi dinde ruhbanlığı doğuran ve asla Kur’an dan kendilerine geçit bulamayan bu yapılaşmalardan kurtulmamız lazım. Kerameti kendilerinden menkul bu zevatın eğer bir gücü ve etkisi varsa toplanıp Suriye’ye, Irak’a, Yemen’e, Filistin’e gitsinler. Gitsinler de oluk oluk akan Müslüman kardeşlerimizin kanını durdursunlar. Güzelim Cumhuriyetimizin nimetlerinden yaralanarak ve Cumhuriyete, Atatürk’e karşı insan yetiştirerek TC’yi, Türkiye’yi “Tanrılar Cumhuriyeti” ya da “Tarikatlar Cumhuriyeti” ne çevirmesinler…

YAZARIN DİĞER YAZILARI