?>

AknoFest

Hayati YAMAN

2 yıl önce

Eylül ayına girdik. Kimilerine göre hüzün ayı, kimilerine göre melankoli ayı, kimilerine göre aşk ayı, kimilerine göre hazan ayı, …

Şu bir gerçek ki, doğanın yeşilliği sararıp solarken, kainatın ustası bu defa farklı renklerle muhteşem bir tablo oluşturur Sonbahar’da! İşte muhteşem tablo, tuvalde fırça darbelerine başladı ve güzelim güz mevsimi girdi hayatımıza…

Ee bir de avlanma sezonunun açılması ile balıkçıların vira bismillah demesi, adli tatilin sona ermesi nedeniyle yargı mensuplarının yeniden mesaiye başlaması, eğitimcilerin hazırlıklarını yapması, öğrencilerin karşısına hazır ve nazır olarak çıkması için yeni eğitim öğretim yılının başlaması tatil rehavetini ortadan kaldırıp vites büyüttüğümüzü hissettirdi bizlere!

Ha bir de 1 Eylül, uluslararası barış günüydü. Ne hikmetse kutlanması 21 Eylül olarak kabul edilmiş, o alanın küresel ölçekli söz sahiplerince! 1 Eylül, Almanya’nın Polonya topraklarına girmesi ve İnsanlık Tarihi’nin en kanlı savaşlarından biri olan İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi idi. Doğa, tuvaldeki tabiat tablosuna bütün renkleri nakşederken; Nazi orduları 1939 yılının 1 Eylül’ünde Polonya’ya girerek barış ve kardeşliğin sehpasına tekme vurup, vahşetin acı ve yaralayıcı yüzünü resmediyordu postallarıyla…

Hiçbir zaman kazananı olmayan savaşlardan, bu defa Almanya payına düşeni fazlasıyla almıştı. Savaştan yerle bir olmuş vaziyette çıkan Almanya, yıllar sonra güçlenerek ekonomisini düzlüğe çıkarmış, her ne kadar BM daimi üyesi olamasa da, Birleşmiş Milletler’e Barış günü kutlamalarını 21 Eylül tarihi olarak kabul ettirebilmiştir. Çünkü bütün dünyaya; tarihiyle yüzleşip pişmanlık duyduğunu, lise dönemine gelinceye kadar çocuklarına Nazi Almanya’sı tarihini anlatmadığını deklere etmiştir! Yurtdışı görevi ile Almanya’da bulunan öğretmen arkadaşların beyanları ile aktardığım bu bilgilerde yanlışım veya eksik bilgilendirmem söz konusu ise Almanya’daki dostlarımız düzeltme yapabilir. 

Diyeceğim şu ki; güçlüysen her alanda gücünü hissettirebiliyor ve istediğin gibi olaylara yön verebiliyorsun! Biz ülke olarak gücümüzü kendimize gösteriyor ve enerjimizi birbirimizi yemeye harcıyoruz! 

-Niye kaynaklarımızı adil bir bölüşüm içinde bütün vatandaşlarımızın kullanacağı şekilde pay edemiyoruz? 

-Niye nimeti her zaman mutlu bir azınlık olan ve gerektiğinde sıfırdan türetilen yandaş birileri tadarken, paylaşırken; külfeti her daim yoksul, gariban, asgari ücretli, maaşlı bordro ekibi dili damağı börtmüş bir acıyla tadar ve paylaşır? 

-Hani aynı gemideydik? Gemi aynı olsa da kamaralar farklı değil mi? 

Birileri lordlar kamarasında çalgılı çengili seyahat eder, birileri güvertede, birileri kah gökyüzünü görür kah alt kompartımanlara iner, birileri sürekli kazan dairesinde, birileri ise farelerin bastığı depolarda hiç gün yüzü göremeden yüzdükten, seyahat ettikten sonra -aynı gemideyiz- türküsü çok da anlam ifade etmiyor be amca!

Şimdi diyebilirsiniz ki, “Gemi seyahatinin gerekliliği ve doğası bu hocam! Görev taksimi yapılarak, geminin sağ salim rıhtıma yanaşabilmesi ve engin sularda yüzebilmesi, dev dalgalarla boğuşabilmesi için şart bu durum!” 

Ben de size; “Onu biliyorum da işte mesele, o görev dağılımındaki taksimatın artık hata olmaktan çıkıp resmen -altta kalanın canı çıksın- metoduyla yapılıyor olması!” derim… 

Tasa ve endişede bir olması istenenler, sevinç ve mutlulukta bir olamıyorsa orada bir hata vardır değil mi? 

Bugün ülkenin kaynaklarının nasıl tarumar edildiği, milletin varlıklarının üzerine nasıl çaktırmadan çöküldüğü daha iyi anlaşılıyor! Borsa’nın yanından yöresinden geçemeyecek çapta küçük sermayeli kuruluşlar, nasıl sermaye arttırılarak Borsa’da yer aldırılmış ve keriz silkeler gibi halkın parası toplanmış? 

Thodex, deterjan topu, inek bank, titan zinciri, ... soygunları yanında, hamdolsun(!) resmi kanallardan yapılan soygunlara da tanık olduk dini bütün mütedeyyin insanların iktidarında! Kılı kırk yararak araştırma yapıp Borsa’ya girebilecek şirketleri analiz eden kuruluş neresi? Sermaye Piyasası Kurulu yani SPK. 

Bu yapının başına başkan olarak fetöcü birini getiriyorsun, o da kumpas ve katakulli işlerini çok iyi bildiği için milletin parasını, cukkala babam cukkala yapsın iyi mi? İş takibi ve Danışmanlık büroları, ofisleri nerede? Sarayda! Elbette ki, bürolarının kapılarında öyle yazmıyor ama sistem gereği, “Efendim şu anda Sayın Reisicumhurumuz ile toplantıdayız!” dediği veya yazdığı anda danışman, karşı taraf için akan sular duruyor! Allah’ım aklıma mukayyet olur musun? 

Gerçi Milli Piyango çekilişlerinin dahi şaibeli olduğu bir ülkede, Borsa’nın da güvenilmez olacağı tahmin edilmeliydi değil mi? Piyango bilet numaralarında kazanan numara, jüri tarafından önceden yanlışlıkla dile getirilmiş ve henüz çekiliş yapılırken kazana numara, TRT ekranlarında alt yazı ile verilmişti hatırlayın! Ayrıca Büyük ikramiye yıllardır çeyrek bilete çıkıyor ve kazanan dört kişiden biri ekranlarda boy gösterirken diğerleri bir türlü bir araya getirilemiyordu! 

“Kim Milyoner Olmak İster” yarışmasının kazananları dahi belli vakıf ve derneklerin üyeleri olarak kayırlara geçmedi mi? Nurettin Canikli ile ilgili yolsuzluk, usulsüzlük ve yargıya müdahale dosyalarını yıllardır dile getiren Gazeteci Metin Cihan, Atv’de yayınlanan o yarışmada kazananların Tügva üyesi kişiler olduğunu, WhatsApp yazışmaları belgeleriyle yayınlamadı mı? Ama bunları kim biliyor? Sosyal medya takipçisi olan kırk yaş altındaki gençler ve ruhu genç kırk yaş üstündekiler… Onun için sosyal medya kapatılmalıdır diyor, kendisini sarayın bekçisi konumuna indirgemiş kişi!..

Ama hala güçlüler, hala öndeler! Onun için güçlerinin gereğini, içeride muhalif her kesime gösterme gayretindeler! Korku ve baskı iklimini sonuna kadar kullanma azmindeler! Çünkü siyasal anlamda oyları yerlere çakılmadı, çakılmıyor bir türlü. Bu noktada Zuhruf-54. Ayet hatırıma geliyor. Ve ben de bu manzaradan kurtulabilmek için Araf-155 ayeti ile yine Yüce Rabbime iltica ediyorum, başka bir şey elimden gelmiyor. -Hocam ne var o ayetlerde?- demeyin bizahmet... 

Eylül ayında da TeknoFest adıyla festivaller yapılıyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, iştirakçi bakanlık ve kurumlar eşliğinde, yapılan bu festivallere öğrenciler başta olmak üzere halkımız akın ediyor. Ne kadar güzel ve anlamlı. İnsanın içindeki coşku ve heyecan katlanıyor, umutlar yeşeriyor. 

Bu festivallerin Samsun’da düzenlenen programına katılan ve etkinlikte görevli olan öğrencilerim de var. Kuşkusuz ki çok güzel bir duygu onlar açısından! Lakin yine siyasete malzeme edilmesi bir o kadar da üzücü boyutlara taşınmış durumda. 

Sanki devlet projesi değil de bir partinin projesiymiş gibi sunuluyor. Adı TeknoFest olsa da, özünde AknoFest gibi gösterilme çabaları var! Bunu çok yanlış buluyorum. Erdoğan’ın damadı olan gözlerden ırak bir şekilde sadece işine odaklanmış idealist bir kimlik olan Selçuk Bayraktar, kendi şirketi olan Baykar Holding ile SİHA ve İHA ürünleri olmak üzere ülkemiz Savunma Sanayisine önemli kazanımlar sağlamaktadır. Ürettiği ürünler, devlet garantisi altındadır ve satın alınarak, yer yer kardeş ülkeler başta olmak üzere, yurt dışına hibe bile edilmektedir. 

Lakin Sayın Bayraktar’ın “Bu yatırımların sekteye uğramaması için iktidar değişikliği olmamalıdır!” mealine gelecek sözler sarf etmesi, hiç şık olmayan talihsiz açıklamalardır. Ayrıca o açıklamalara dil sürçmesi olarak değil, bilinçli açıklamalar olarak bakıyorum ben. Çünkü iktidarın anlatacak hikayesi kalmadı artık. Ee dile kolay, anlata anlata bitiremedikleri hikayeler için yirmi yıl az değildi! Ve Dünya ekonomi sıralamasında G20 içinde aldıkları, ülkeyi bulunduğu yerde bile bırakamaz hale geldiler. Küme düşürdüler üstelik. 

Bir türlü havadan inmeyen yerli uçaklarımız, helikopterlerimiz vardı bizim! Yerde tanklarımız, otomobillerimiz, traktörlerimiz vardı bizim. Şimdi ön tamponunun panjurları bozkurt bıyıklarına benziyor diye algıyı yönettiğimiz TOGG, hoş gelişler ola türküsü çalıyor. 

Şarkı temalı konser ve festivaller yasak diye hoplamayın beyler, bak Aknofestler sizi bekliyor. Haksızlık etmeyin lütfen!

YAZARIN DİĞER YAZILARI