Rahmetli dedem İbrahim oğlu Hüseyin Gülel, beş erkek kardeşim en büyüğüymüş. Balkan Savaşlarıyla başlayan askerlik süresi Yemen, Hicaz cepheleriyle sürmüş ve Mısır’da esir kampı ile devam etmiş. Türkiye’ye iade edildikten sonra bir ay köyünde kalıyor ve Kuvvayı Milliyeye katılıp İstiklal Savaşına iştirak ediyor. Bu savaşta kardeşi Halil İbrahim Efendi ve Arif çavuş da bulunmaktadır. Köyümüzde bu savaşa katılanların bir çoğunu çocukluğumda tanıma ve konuşma bahtiyarlığına eriştim.“26 Ağustos sabahı cenk başladı. Biz 57. Tümen olarak Çiğiltepe’de vuruşuyorduk. Düşman kuzeyden, Doğudan ve güneyden çevrilmişti. Türk’ün adeta ölüm kalım savaşıydı bu harp. Vargücümüzle cepheyi yarıp Afyon’a girmek ve Güzel İzmir’e kavuşmak istiyorduk. Kuzey ve doğudaki cephelerin yarılıp, düşmanı siperlerinden attığımız müjdesi, bütün Türk cephesine dalga dalga yayılıyordu. Fakat, bizim Çiğiltepe o zamana kadar altı yedi kez el değiştirdi. Tepeye çıkıyorduk ama diğer cephelerden kaçan Yunan askeri bizim olduğumuz tepeye yığılıyorlardı. Burasını Gazi Musta Kemal Paşa’dan dinleyelim: “Telefonla sordum:-“Niçin hedefinize (Çiğiltepe’ye) vasıl olamadınız?” dedim.-“Yarım saat sonra hedeflere vasıl olacağız” dedi.Halbuki maatteessüf yarım saatte bu hedefler elde edilememişti. Tekrar sorduğum zaman telefonda Reşat Bey’in son bir veda namesini okudular. Orada diyordu ki: “Yarım saat zarfında size o mevkileri almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam.”On beş dakika sonra Çiğiltepe alınmış ancak şehit komutan Miralay Reşat Bey bu müstesna anı görememiştir.”Miralay Reşat Bey, saatine bakmış ve bir kayanın yanına gidip kendisini vurmuştur. Dedem ve orada bulunanlar hemen yanına koşmuşlar. Dedem, bu şanlı kumandan yere düşmesin diye kucaklamış ve Miralay Reşat Bey, kucağında ruhunu teslim etmiş. Tekrar gelen telefona Miralay Reşat Bey’in sol göğüs cebinden çıkan veda notu gözyaşları içinde okunmuş. Bir kaç dakika sonra da gelen bir müjdeci Çiğiltepenin Türk Bayrağı ile süslendiğini söylemiş. Çiğiltepe’ye ilk çıkan asker, dedemin çok samimi arkadaşı Ali Fuat Cülcül imiş. Baldırları delik deşik olan Ali Fuat Cülcül, zorla sahra hastanesine götürülmüş. “Bu yaramı? Ben İzmir’e gideceğim!” deyip hastaneye gitmek istememiş.Güzel İzmir’e doğru düşmanı takip eden süvari alayındaki Arif dedemiz, atın üzerine yatmış, uçar vaziyette giderken; ensesinden giren şarapnel parçası omurlarına saplanmış ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “Gazi” olarak köyümüze dönmüş ama o şarapnel parçası bir kaç sene sonra hayatını noktalamış. Büyük Taarruza katılan bütün kahramanların ruhları şad olsun. Eğer, bizler başı dik, bayrağımızın gölgesinde ve vatanımızda onurlu, hür olarak yaşıyabiliyorsak; erinden mareşaline, tam İstiklal ruhuna sahip Büyük Türk Milletinin her ferdiyle Gazi Mustafa Kemal Paşamıza kadar; bu kahraman kadın - erkek yiğitlerin sayesindedir.Onun için İstiklalimiz, vatanımız, bayrağımız, anadilimiz, tarihimiz, kültürümüz yaşamalıdır, yaşatmalıyız!NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!