Federal Almanya’daki dini kuruluşlarla ilgili yazı yazmak gerçekten çok zor çünkü yapılan yapıcı eleştirilerin arkasında bile bir art niyet arama ve tahammülsüzlük var. Sağlıklı bir tartışma ortamı zaten teşkilatlar içerisinde mümkün değil, birde dışarıdan bir kritik yapılınca hemen bütün kapıları kapatıyorlar. Böyle olunca teşkilatlar kendi iç dünyalarında yaşamaya çalışıyorlar ve yaptıkları hizmetlerin doğruluğuna inanıyorlar. Halbuki bir sorgulama veya değerlendirme her teşkilat için olmazsa olmazlardan olmalıdır. İçinde yaşadığımız demokratik rejimin değerlerinden bir hayli uzak idari yapıları bulunuyor ve demokratik rejimin nimetlerinden istifade edemiyorlar ve edemedikleri için kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Eleştirilere ise İslam hoşgörüsü ile bakılmıyor veya demokratik olgunluk gösterilmiyor. Federal Almanya’nın demokratik idari yapısını bilen sosyal haklarını ve kurumlarını tanıyan yetişmiş insan sıkıntısı yaşıyorlar. Bu alanda yetişmiş insanlar yok ve var olanlardanda şüphe ediyorlar?Dini kuruluşlar bir çok hizmeti yerine getiriyorlar ve getirmeye çalışıyorlar fakat başarı grafikleri oldukça düşük. Varlık sebepleri buradaki insanlarımız olmasına rağmen onlarla iligili çok az hizmeti yerine getiriyorlar?Dini kuruluşlar, Topladıkları paraların büyük bir bölümünü Almanya dışına çıkarıyorlar. Ve yardımlarla ilgili ayrı bir dernek kurarak onlar üzerinden yardımları ulaştırmaya çalışıyorlar. Dünyanın bir çok ülkesine yardım gönderiliyor fakat bu yardımlar sistematik ve planlı yapılamadığı için her sene aynı savurganlık yaşanıyor halbuki bu insanlara kurumsal eserler veyahutta iş öğretilse daha faydalı olunur. Yapılan yardımların sağlıklı yapılıp yapılmadığını soramazsınız, dini kuruluşların cemaatleri bu paranın hesabını sormaz veya soramaz.Soru soran olursada sorduğuna pişman edilir. Yine bu kuruluşların bir araya gelerek güçlerini birleştirerek ortak çalışma yaparak hizmet alanlarını genişletmesi gündemlerinde yok. Meşrep çalışmaları dini hizmetlerin devamlı önünde tutuyorlar ve olmazsa olmaz olan, “din ve dil” değil de sanki meşrepmiş gibi hareket ediliyor. Dini kuruluşların gündeminde kurumlaşma veya müessesleşme diye bir gündem meddeside bulunmamakta. Berlin şehrinden Rüştü Kam hocanın yazdığı gibi bu kuruluşların. -Vakıfları yoktur.-Öğrenci yurtları yoktur.-İmam yetiştiren yüksek okulları yoktur.-Kur'an öğretmeni, din dersi öğretmeni yetiştiren kurumları/okulları yoktur.-Gazeteleri, dergileri yoktur, radyoları, televizyonları yoktur.-Tam gün mesai yapan hukukçuların çalıştığı ücret alınmayan hukuk büroları yoktur.-Danışma merkezleri, araştırma merkezleri yoktur.-Sosyal konutları yoktur...Misafirhaneleri yoktur.-Tercüme büroları yoktur. -Hastaneleri yoktur.-Kültür Merkezleri yoktur ve bunlar olmayınca yani gelecekleri yoktur.Örneğin, 50 yıldan beri kendi ihtiyaçları olan imamlarını kendileri yetiştirmiyor. İmam yetiştiren bir yüksek okul açmıyorlar. Bu cemaatlerin bir yüksek okul açmaya güçleri yetmez mi? Elbette yeter, bir değil birkaç tane açmaya güçleri yeter. Sorun okul açmakta değildir; bu okulda yetişen imam hangi dini hangi meşrebe/mezhebe göre anlatacaktır. Kur'an'ı hangi meşrebe/mezhebe göre yorumlayacaktır? Bir araya gelememenin sebebi budur. Cemaatler Allah'a kul yetiştirme yerine, kendilerine üye yetiştirecek hoca aramaktadırlar. Yazıktır, günahtır.Cemaatler Türkiye'de emekli olmuş hocaları getiriyorlar Almanya'ya veya Avrupa'ya. O hocalar hizmet aşkıyla gelmiyorlar. Biraz para kazanarak, geriye gitmeyi düşünüyorlar. Dertleri yok onların. Parklarda, sokakalarda kaybolan çocuklar o hocaların çocukları değil...Dini kuruluşlar eğer içinde yaşadıkları ülkenin kiliselerini incelemiş olsalardı, o kiliselerin hangi hizmetler yerine getirdiklerini görürlerdi. Kiliseler çocuk doğumundan, insan ölümüne kadar danışmanlık hizmeti veriyorlar.Bizim kuruluşlar kendi hizmet alanlarını kendileri daraltıyor ve sağlıklı bir hizmet yapamıyorlar. Avrupa’da ve Almanya’da insanlar bir arayış içerisindeler mevcut dinleri onları tatmin etmiyor. İnanmayan insan sayısı nüfusun yarısına ulaşmış durumda. İnançsız insanların oranı 2021 verileri Federal Almanya’da % 42. Almanya’da artık her iki kişiden biri Hristiyan değildir 2005 yılında % 61 olan Hristiyan oranı 2020’de % 50’nin altındadır ( Katolikler % 26; Protestanlar % 23)2022 Haziran ayındaki Deutsche Welle haberinde: “ Artık rekor sayıda insanlar kiliseden ayrılıyor.”Alman Piskoposlar Birliği’nin (DBK) raporuna göre son yıllarda yüz binlerce kişi kilise üyeliğinden ayrıldı. Katolik Kilisesin’den 2020’de 221 bin ; 2021’de 359 bin olmak üzere iki yıl içinde 580 bin kişi ayrıldı. Protestan Kilisesin’den ayrılanlar ise 2020’de 60 bin; 2021 ise 228 bin kişi olmuş. Yani iki yıl içerisinde Kiliseler’den ayrılan insanların toplam sayısı 868 kişiye ulaşmış durumda. Böylesi inanç zayıflığının olduğu bir toplumda İslami kuruluşlar neden bu insanların ihtiyaçlarına cevap veremiyorlar?Bunun sorgulamasını yapmıyorlar?İslami kuruluşlar mevcut yapılarını tekrardan gözden geçirmelidirler şartları ve zamanı iyi değerlendirerek bu ülkede gelecek inşa etmenin yollarını aramalıdırlar. Hiç bir şey kendiliğinden olmuyor, çalışmak, gayret göstermek başlıca şiarları olmalıdır.