?>

Asılsız Ermeni İddiaları-4 (Tehcire Uzanan Süreç)

Dr. İrfan PAKSOY

11 saat önce

Ermeniler, savaşın başlamasıyla

yer yer isyanlar çıkarmak suretiyle

artan bir şekilde ihanete devam etmişler,

bu kapsamda 2 Mart 1915 tarihinde Van’da,

25 Mart’ta Zeytun (Maraş)’ta,

18 Nisan’da da Bitlis’te isyan başlatmışlardır.

GİRİŞ…

Asılsız Ermeni iddialar kapsamında hazırlanan bu makale dizisinin ilk üç bölümü olan son üç makalede Rusya’da 1917 yılında Çarlık monarşisinin sona ermesiyle sonuçlanan Şubat Devrimi, bundan sekiz ay sonra meydana gelen ve Rusya’daki merkezî idarenin Bolşeviklerin eline geçmesiyle sonuçlanan Bolşevik Devrimi ve Rusya’da meydana gelen bu gelişmeler üzerine Rus Kafkas Cephesinin çökmesi, 1915 baharında Van’da meydana gelen Ermeni İsyanı esnasında Van ve kâzâlarında Ermeni milislerin yaptıkları Müslüman katliamı ile bu konuya,  arşivlere ve politikacıların konuya ilişkin yaklaşımları hakkında ABD’li Orta Doğu tarihçisi Prof.Dr. Justin McCarthy’nin tespit ve değerlendirmeleri ve tehcire uzanan süreçten bahsedilmişti. Bugünkü makalemizde de Tehcire (Sevk ve İskân Kanunu’na) uzanan süreçten bahsedilmeye devam edilecektir.

 

TEHCİRE UZANAN SÜREÇ …

- Enver Paşa ve Talat Bey’in uyarıları…

Ermeni komitecilerinin hazırlıklarından da haberdar olan Dâhiliye Nâzırı Talat Bey, Ermeni ileri gelenlerini, Harbiye Nâzırı Enver Paşa da Ermeni Patriği’ni “Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda İtilâf Devletleri’ne karşı mücadele verdiği bu dönemde, her türlü ayaklanma teşebbüsü ve Ermeni cemaati tarafından Müslümanlara karşı girişilecek her çeşit saldırı, isyancı ve saldırganları en müthiş neticelerle karşı karşıya bırakacağı ve bu tür hareketlere başvuranların şiddetle cezalandırılacağı” hususunda  uyarmış, düşmanla işbirlikleri devam ettiği takdirde gereken önlemlerin alınacağı konusunda da ihtarda bulunmuş, her ne kadar masumlar ile suçlular arasında ayırım yapılacaksa da Ermenilerden dört buçuk kat daha kalabalık olan Müslüman ahâlinin haklı fakat öfke ve intikamına karşı Ermenileri savunma imkânı bulunamayabileceği de belirtilmişti

 

- Zeytun, Bitlis ve Van İsyanları…

Ancak, bu ihtarlar sonuç vermemiş, Ermeniler savaşın başlamasıyla yer yer isyanlar çıkarmak suretiyle artan bir şekilde ihanete devam etmişler, bu kapsamda Ermeniler 2 Mart 1915 tarihinde Van’da, 25 Mart’ta Maraş’ın Zeytun nâhiyesinde, 18 Nisan’da da Bitlis’te isyan  başlatmışlar, Van İsyanı’nın başlamasını takiben Ermeni köylüler Van kentine sızmış, Müslüman köylerine saldırmış ve yerel aşiretler de bu saldırılara karşı koymaya başlamış,

 

- Van’da Ermeni İsyanı ve yaptıkları katliam …

20 Nisan’da da Van’daki Ermeniler, Duyûn-u Umûmiye (Genel Borçlar İdaresi) ve postahâne binalarını ile Müslüman ahâlinin konutlarını yakmış, Ermeniler diğer yerlerde ve kazâlarda da jandarmalarla çarpışmaya başlamış, Ermenilerin çoğunlukta olduğu yerlerden çekilmek isteyen memurlar ve aileleri vahşice katledilmiş,  katliamın durdurulması ve asayişin temini için Van’a birlikler sevk edilmiş ise de sonuç alınamamış, 16/17 Mayıs gecesi Van, Rus kuvvetlerinin eline geçmiştir.

 

- Van İsyanı üzerine hükûmetçe alınan yeni tedbirler…

Van’daki Ermeni  isyanı üzerine Osmanlı Hükûmeti yeni tedbirler almış, bu çerçevede 24 Nisan’da İstanbul’da yayımlanan Ermeni gazetesi ‘Azamart’ın bürosuna baskın düzenlenmiş, Ermeni komite merkezleri kapatılmış, evrâkına el konulmuş ve elebaşılarının tutuklanmasını öngören Dâhiliye Nezâreti (İçişleri Bakanlığı) tarafından 14 valilik ve mutasarrıflığa gönderilen emirnâme ile İstanbul’da 2.345 komiteci tutuklanmıştır.

 

- Tutuklamalar…

Bu kapsamda tutuklananların sıradan Ermeniler değil, örgüt mensubu oldukları -ki bu durum İngiliz istihbâratı tarafından da doğrulanmıştı- bilinmekteydi. Nitekim Mısır’daki İngiliz Askerî Ofisi’ne Dedeağaç üzerinden ulaşan bir bilgiye göre “Tutuklananların 500’ü Taşnak, [1] 500’ü Hınçak [2] ve kalanlar da Ramgavar [3] partizanlarıdır.” denilmektedir.

Tutuklanan Ermenilerin “Müttefik ordularına hizmet eden Ermeni gönüllüleri veya Müslüman katliâmı sorumluları” olduğu (Mondros Mütârekesi sonrasında İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe’e gönderilen şifreli telgraflarda da) kaydedilmiştir.

Ermenilerin Avrupa ve ABD Parlamentolarında “Soykırım Anma Günü” (!) olarak çıkarmaya çalıştıkları karar tasarıları ve “soykırım yılı” olarak her yıl düzenledikleri anma gününün tarihi (olan 24 Nisan) ve sebebi, bu tutuklamalar olup “Sevk ve İskân Kanunu” ile ilgili değildir.

Bu tutuklulardan bir kısmı Ankara ve Çankırı’ya sevk edilmiş, çıkarılan geçici bir kanunla da gayrimüslimlerin özellikle Ermenilerin elinde bulunan silahların toplatılması bütün vilâyetlerden istenmişti.

 

- Ermeniler tarafından tırmandırılan şiddet…

Komitelerin kapatılması, elebaşılarının ve bazı teröristlerin tutuklanması, olayları yatıştıracağına daha da şiddetlendirmiştir. Teşkilâtlanma ve silahlanmalar şehirlerden en küçük yerleşim yerlerine kadar götürülmüş, bazı Ermeniler birçok dış vaatlerle kandırıldığı için kanlı olaylar daha da artmıştır.

 

- Tehcir kararının ilk işareti…

Tâkiben, Enver Paşa 2 Mayıs’ta Talat Bey’e gönderdiği “çok gizli” yazıda şöyle demiştir:

“Bir mahzur yoksa, isyancıların ailelerini ve isyan bölgesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi ve onların yerine sınırlarımız içine dışarıdan gelen Müslüman halkın yerleştirilmesini tercih ederim.”

Tehcir kararının ilk işareti sayılan bu yazı ile Enver Paşa, Ermenilerin isyan çıkaramayacak şekilde dağıtılmalarını istemiştir.

Eğer Ermeniler topluca tutulmak yerine, küçük birimler hâlinde çeşitli yerlere dağıtılacak olurlarsa, isyan etme imkânları da kalmamış olacaktı.

Yine bu yazıdan, uygulamanın sadece Ermenilerin isyan ve karışıklık çıkardıkları yerlerde gerçekleştirilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Nitekim, ilk tehcirde buna özellikle dikkat edilmiştir.

 

- Başlatılan Tehcir…

Dâhiliye Nâzırı Talât Bey, durumun ciddiyeti karşısında, Meclis-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu)’dan karar almadan ve bu işle ilgili bir geçici kanun çıkarttırmadan Nâzırlık emriyle Ermeni Tehcirini başlatmıştır.

 

- Tehcirin kapsamının genişletilmesi…

Başlangıçta tehcir için belirlenen bölgelerden birincisi Kafkas ve İran cephesinin geri bölgesini oluşturan Erzurum, Van ve Bitlis dolayları; ikincisi ise, Sina Cephesi gerilerini oluşturan Mersin-İskenderun bölgeleridir. Ermenilerin (İngilizlerin çıkarma yapması ihtimâl dâhilinde olan) Mersin-İskenderun bölgesinde de düşmanla iş birliği yaptığı ve bir çıkarma harekâtını kolaylaştıracak faaliyetler içinde bulundukları tespit edilmişti.

Daha sonra bu uygulama, isyan çıkaran, düşmanla iş birliği yapan ve Ermeni komitacılarına yataklık eden diğer vilâyetlerdeki Ermenileri de kapsamına dâhil etti.

Bir taraftan Osmanlı Ordusunu, diğer taraftan da sivil halkı emniyet altına almak amacıyla Osmanlı Hükûmeti nihâyet son insanî çâre olarak 27 Mayıs 1915 tarihinde savaş bölgelerindeki sivil halkın yine Osmanlı toprağı olan güvenli bölgelere, “sevk ve iskânı”na karar vermek zorunda kalmıştır.

 

- Sevk ve İskân Kanunu…

Bir süre sonra da Padişah Mehmet Reşat imzalı ve 27 Mayıs 1915 tarihli “Sevk ve İskân Kanunu” çıkarılmıştır.

Tehcire tâbî tutulacak olanlara tanınan süre iki haftaydı. Kıymetli eşyalarını yanlar almalarına izin verilmiş, geride kalan mülkleri ise yerel yönetimler tarafından satıldıktan sonra parası kendilerine ulaştırılmıştır. Devlet, göç güzergâhındaki güvenliği sağlamakla kalmayıp beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçları da karşılamıştı.

 

- Tehcir kararının sebebi…

Sonuç olarak, Ermeni tehcir kararı, Osmanlı tebaası Ermenilerin muhtemel hazırlıklarına karşı alınmış bir tedbir değil, aksine, Ermenilerin isyan etmeleri ve Ruslarla iş birliği yapıp Osmanlı ordularına karşı bizzat savaşa girmeleri nedeniyle iç güvenliği sağlamaya yönelik alınmış bir karardır. (Yaygın olarak) Tehcir (adıyla bilinen Sevk ve İskân) kararı başlangıçta cephe gerisi bölgeler için düşünülmüş olmakla birlikte savaş şartları ve muhtemel bir iç savaş felâketinin önüne geçebilmek amacıyla Anadolu’nun diğer bölgelerinde de uygulanmıştır. 

 

Not: Devam edecek

 

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SONNOTLAR

[1] Taşnak (Taşnak Partisi ya da Ermeni Devrimci Federasyonu) bir radikal milliyetçi Ermeni siyasî örgütüdür. Ermenistan’ın  bağımsızlığını sağlamak amacıyla 1890 yılında kurulmuştur. Hâlen gerek Ermenistan Cumhuriyeti'nde gerek diasporadaki Ermeniler arasında aktif bir siyasî partidir. Ermenice adıyla Daşnaksutyun olan örgütün adı dilimize Taşnaksutyun olarak geçmiş olup kısaca Taşnak adıyla da bilinir. Federasyon şeklinde olan bu örgüt özellikle Rusya’daki Ermeni örgütleri başta olmak üzere birçok örgütün birleşmesinden oluştuğundan kendisine Daşnaksutyun isminin verilmesi uygun görülmüştür.

 

[2) Hınçak: Sosyal Demokrat Hınçak Partisi (SDHP) yahut kısa adıyla Hınçak, en eski ikinci Ermeni siyasi partisidir. Hınçak, Ermenice Çan anlamına gelir. Zamanla Rusların etkisi altında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir cephe olarak örgütlenmiştir. 1887 yılında Marksist ideolojiye inanmış Avetis Nazarbekyan, Meryem Vardanyan, Kevork Haraciyan, Ruben Han-Azat, Hristofor Ohanyan, Gabriel Kafyan ve Manuel Manuelyan adlı öğrenciler tarafından İsviçre’nin Cenevre kentinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti ve İran’daki ilk sosyalist parti olmuştur. Çalışma bölgesi olarak Doğu Anadolu Bölgesi’ni seçen komite, bir zaman sonra merkezini İsviçre’den Londra’ya taşınmıştır. Cemiyetin prensipleri Karl Marks’ın Komünist Manifestosu’ndan esinlenerek hazırlanmış olup üyelerinin çoğu Rusya Ermenileri idi. Hınçak isminde bir de yayın organı çıkarmışlardı. Komitenin amacı, Ermenilerin Batı Ermenistan olarak addettikleri coğrafyayı Osmanlı Devleti’nden kopararak Rus ve İran Ermenistanı ile birleştirmek, böylece Büyük Ermenistan’ı kurmaktı. Silahlı eylem yoluyla isyanlar ve olaylar çıkartarak amaçlarına ulaşabileceklerini düşünmüşlerdi. Parti, Osmanlı Devleti’ne karşı Kumkapı (1890) ve Bâb-ı Âli (1895) olaylarını organize etmiştir. Bir süre sonra parti liderleri arasında görüş ayrılıkları oluşmaya başlamasının ardından 1897 yılında ikiye bölünmüşlerdir. Bölünme sonrasında bir kısmı, asıl Hınçaklar (Nazarbekyan taraftarı olanlar), öbür kısmı da (Arpiar Arpiaryan liderliğindeki) Yenilikçi Hınçaklar (Vera Gazmıyal Hınçaklar) adını aldılar. Hınçak Komitesi, programı ve yöntemlerine rağmen Ermeniler arasında büyük taraftar bulamadı. 1900’lerden itibaren birçok komite taraftarı İngiltere, Rusya, Kafkasya’da öldürülünce büyük kan kaybetmelerine rağmen yine de I. Dünya Savaşı sürecinde Ruslarla iş birliği yapmak yoluyla eylemlerine devam edebilmişlerdir.

 

[3] Ramgavar ya da Ermeni Demokrat Liberal Partisi.  1921 yılından önce Armenakan olarak bilinir. Armenakan’ın dışında Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ve diğer Ermeni liberal demokrat kuruluşlardan ayrılmış olanların birleşmesi sonucu ve 1 Ekim 1921 tarihinde İstanbul’da toplanması Ramgavar Azatakan Partisi kurulmuştur. Ramgavar, günümüzde Ermenistan ve Ermeni diasporasının yoğun olarak yaşadığı bazı Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde hâlâ faaliyet göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI