şu denize kaç adımda varılabilir
şu adaya şu gökyüzüne
bilinir elbet mavinin ısrarlı davetkârlığı
bilinir biliyor insanlar
suyun serencâmını
gözlerine kadar gökle yıkanmış
saçlarına kadar kırgın
birer göç yolcusuydular onlar
telaş içinde kendilerine beğendikleri hayat
hep dar
hep dar açı
hep darağacı
oysa üstlerinde kelebekler
gözlerinde yıldız şavkları
ruhlarında sonsuz bir ölmemek kıvranışı ile insanlar
bu uzaysız
bu korkusuz
bu korkuluksuz şehre
üç yanından girebilecek kadar da
küstahtırlar
endişeyi zamandan
kalp kırgınlıklarını denizden
korkuyu ayetlerden
cenneti anneden ve ninniden bilen
bazı insanlar iyi bilir ki
ay üç vakte kadar daralacak
uzayacak varlığın çengelli iğneleri
etlerine kadar uzayacak
zamanın iç kesitinden dalga dalga büyüyen bu efkar
bilinir kısmen geceye ve kısmen aşka dairdir
ey yedi iklimden gölge düşleriyle esen rüzgâr
ey kırık uçları ölüm sarhoşluğunun
ey debdebe
ve ey
eşyanın harlı yangınında yanan kaynayan ruhlar
size üç vakte kadar
bir ayrılık
bir ölüm ve
bir intihar
yağmura papatyalara
ve kırgın sevgili kalplerine olan itimat
insanı ancak taşır
bir yere kadar
bilirler insanlar bilinir elbet
yüzümüzdeki bu tozlu kuyular
bin yusuf kadar derin
binlerce kır kanatlısına saygı duyacak kadar engin
ve sonsuzdur
bir saniye kadar
o zaman korunsun yılkı atları hızdan
kemirgenler uykudan ve anesteziden
burnumuza kadar rüya ile yıkanalım
çünkü göğsümüzde açmalıdır mutlak
laleler güller yahut kara çalılar
böylece hızla geçsin
böylece çabucak bitsin yol
yoksa koşmaktan çatlar atlar
değilmi ki zindanda
yavaş geçer zamanlar