?>

Avrupa'da Din

Ramazan ÖZDEMİR

8 ay önce

Gençler sürekli günaha ve günahkârlara verip veriştiren bir kiliseye gitmek istemiyorlar.

Kinnaman

 

Çoğunluğu Hristiyan olan bir ülkede yaşıyoruz, burada yaşayan insanların çoğunluğu artık ben Hristiyan’ım demiyor.

Almanya'da yaşayan Hristiyanlar artık azınlığa düşmüş durumdalar, dinim yok diyen insanların sayısı Hristiyan olan insanların sayısını geçmiş durumda.

Hristiyan dini insanların ihtiyacına cevap veremez duruma düşmüş görünüyor, her nesil bir öncekine göre dini kültüre bir kat daha yabancılaşıyor.

Z kuşağı veya internet kuşağı dediğimiz yeni nesil, geçmişteki nesillerden ayıran temel noktalardan biri de çok sorgulayıcı ve eleştirel yaklaşımları olmasıdır.

Dünyanın hızlı bir şekilde, değiştiği ve yenilendiği bu yüzyılda, bilhassa din genç insanların ihtiyacına cevap veremez hale gelmiş.

Eskiden yüzyılda bir yenilik, bir değişim olurken şimdi, her an olmakta.

Hristiyan inancına sahip olan insanlar bu haldeyken, İslam inancına sahip olan bizler acaba nasıl bir durumdayız 

Din adamları veyahut da din temsilcileri, vaizlerinde, diğer dinlerin eksikliklerini, eksik yönlerini sürekli eleştiriyorlar veya küfür olarak görüyorlar. Çarenin ve çözümün kendilerinde olduğunu söylüyorlar sanki tek bir hareketle, bütün bu olumsuz gelişmeleri çözülecekmiş gibi bir dünya ortaya koyuyorlar.

Öyle bir dünya resmi çiziyorlar ki kendilerinin yeni dünyaya değil, yeni dünyanın kendilerine gelmesini veya dönmesini bekliyorlar.

Avrupa'da ve Almanya'da yaşayan biz Müslümanlar böyle bir değişimin ortasında nasıl bir kimlikle yaşamımızı sürdüreceğiz, camilere gelen, genç insanların sorunlarına nasıl bir çözüm üretilebilir veya çözüme kavuşturulur çünkü öyle SORULAR öyle SORUNLAR ortaya çıkıyor ki, cevap vermemezlik olmaz.

Yeni yetişen nesilden, sorgusuz, sualsiz, sadakat beklenemez, beklenmemelidir, Camilere gelen gençlerde son dönemde bir tatminsizlik, sorulara cevap bulamama veya çözüm üretememe, bir hayli artmıştır.

Şunu unutmamamız gerekiyor her nesil, çocuklarını kendilerinden daha az dindar yetiştiriyor çünkü her nesil bir öncekine göre daha az dindar bir ortamda yetişiyor.

Batı ülkelerinde dinden uzaklaşma bir hayli yol almış gözüküyor, bunun en önemli nedenlerinden biri, bilimin, teknolojinin günümüzde çok yaygın hale gelmesidir.

Biz Müslümanlarda bu etkilenmenin, tesirinde kalıyoruz.

Hani bir söz vardır: “Bilim, dinimizi elimizden alıp götürüyor.

Yeni yetişen nesilde artık birey toplumun önceliği olmuş vaziyette, yani birey kültür olarak daha önemli eskide, “Biz" vardı, "ben “yoktu.

Türkiye'den gelen din adamları, burada bizlere orman haftasını, çevreyi korumayı, Kâfirlerle dost olmamayı, faiz yememeyi yani bir İslam ülkesinde olması gereken bütün sorunları buraya taşıyorlar ve kürsülerde anlatıyorlar.

Almanya'da orman haftası mı var???

Hocalar faiz yemenin haram olduğunu, bu suçu işleyenlerin annesiyle zina etmiş gibi olacaklarını kürsülerde dile getiriyorlar.

Camiye gelen gençlerin babalarıyla bu sohbeti bu konuşmayı beraber dinlediğinde nasıl bir ruh yapısına sahip olduğunu düşünün?

Hoca efendiler faizle alınan konutları geri versek günahlardan kurtulur muyuz?

Yanlış anlaşılmasın, ben faizi savunan birisi değilim.

Fakat İslam âlimlerinin faiz konusunda çözüme kavuşturmadığı, bir sorunu, gelip bir hocanın veya imamın, bir müçtehit gibi fetva vermesini nasıl anlamalıyız. 

Sevginin, hoşgörülü olmanın güzelliğini, adaletli olmanın, adil davranmanın, ahlakının önceliğini, komşuluk hakkını, insan olmanın erdemini, bir kenara itiyoruz, insanları tren vagonları ile cehenneme gönderiyoruz?

"İnancımızın güzelliğini, anlatacağımız yerde, biz onu keskin bir kılıca dönüştürüyoruz."

Avrupa'da yaşayan Müslümanlar, eğer önlemler alınmazsa, batı toplumlarında görülen hastalıkla karşılaşmaktan kurtulamazlar.

Dini cemaatlerin ve din adamları kalitesi bugünkü haliyle insanları kazanmaktan çok kaybetmeye odaklı.

Dünya yeni bir evreye giriyor, gelecekte neler olur bilemeyiz, fakat bildiğimiz bir gerçek var ki İslam dinin önündeki uçurumun giderek derinleştiğidir.

İslam dinine mensup insanların daha ilmi daha gerçekçi çözümler ortaya koymalıdırlar, yoksa yeni yetişen neslin dine bakışı çok daha farklı olacaktır, bu vebali bu sorumluluğu kimse kolay kolay taşıyamaz.

Almanya'daki dini kurumlar kendilerini dünyanın geldiği şartlar ve içinde yaşadığımız toplumun şartlarına göre yeniden yapılandırmalı ve çözümler üretmelidirler.

Bu tarihi sorumluluktan hiç kimse kaçamaz, kaçmamalıdır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI