Almanya'da Türk toplumunun Avrupa parlamentosu seçimleri için sandık başına gitmeleri beklenenin çok altında oldu, halbuki bu seçimde herhangi bir seçim barajı bulunmuyordu.
Burada yaşayan Türk seçmen sayısının 1,8 milyon olduğunu biliyoruz ve bunların sadece 200 binin oy kullanmak için sandığı gittiği görülüyor.
Türkiye seçimleri için yoğun bir katılım sağlayan Türkler- Avrupa parlamentosu seçimleri için sandık başına gitmemeleri anlaşılır bir durum değil?
Türklerin ve Müslümanların Avrupa parlamentosunda onları temsil eden adaylarının olması sesimizi ve sorunlarını duyurması açısından tarihi bir fırsattı maalesef bunu değerlendiremedik.
Seçimlere ilgi duymayan Türklerin, sorunlarını nasıl gündeme getirecekler bilmiyorum?
Aşırı sağ partilerin oylarını artırdığı bu seçim, biz göçmen kökenliler için ne yazık ki yine hüsran oldu.
Seçim sonuçları biz Türkler tarafından iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Oy kullanma yaşının 16 olduğu Avrupa parlamentosu seçimlerinde, 16-24 yaşı kuşağındaki Alman gençlerinin aşırı sağ partilerine oy verdikleri görülmektedir.
Alman ZDF televizyonun araştırmasında 16-24 yaş gurubundaki gençlerin AfD partisine %17 oy verdikleri ortaya koyuyor.
Göçmenlerle beraber büyüyen bu gençlerin aşırı sağ partilere yönelmesi gelecek açısında çok büyük tehlike oluşturacaktır.
Türkler tarafından kurulan iki siyasi parti olan DAVA ve BİG partilerinin seçim sonuçlarını iyi analiz etmelerini ve bu göre hareket etmeleri geleceğimiz için çok önemli görüyorum.
Bu partiler gelecekte başarılı ve söz sahibi olmak istiyorlarsa şehirlerde ve bölgelerde teşkilatlanmaya gitmeleri gerekir.
İnsanlara ulaşmanın yolu teşkilatlanmadan geçiyor.
İnsanlarla bire bir temas edilmezse onları yönlendirmek çok zor oluyor.
Türkler olarak iki önemli sorun görülüyor, Alman siyasi partileri içerisinde olunursa daha faydalı olunur yoksa ayrı bir parti kurarak tek başımıza mı daha başarılı olunur.
Birçok Türk kökenli siyasetçi azınlık olarak ayrı bir partinin faydalı olunamayacağını ifade ediyorlar fakat diğer taraftan göçmenlerin kendi partileri ile seslerini daha iyi duyurabileceğini söylüyorlar.
Alman partilerinde bir göçmen olarak siyaset yapmak zor, bunun avantajları olduğu gibi dezavantajları da bulunuyor.
Her ne olursa olsun biz göçmenler mutlaka siyasette olmalıyız.
Türk kökenli seçmenlere ulaşmanın yolu buradaki Türk STK'larından geçiyor onlar ise her seçimde olduğu gibi seçimlerden uzak duruyorlar, uzak durdukları gibi seçimlere ilgi ve alaka duyan insanlara müsaade etmiyorlar.
Birçok dernek ve cami partilerin broşür ve plaketlerini kapının önünde bile dağıtılmasına izin vermediler.
Dernek lokalinde her gün Türkiye'deki siyasetin konuşulduğu yerde, Alman siyasetinin konuşulması yasaklandı?
Böyle bir yapı ile ne kadar başarılı olunur.
Önümüzdeki yıllar Almanya'daki Türkler açısından çok daha farklı olacaktır, çifte vatandaşlık yasasının hayata geçmesi ile siyaset kurumu yeni bir yapılandırmaya gidecektir.
Sorunlarımız ve sıkıntılarımız çok ve bu sorunlar ancak siyaset kurumu ile çözülebilir öyleyse gelecek seçimlere iyi hazırlanmak gerekir.
Türk toplumu kendini temsil edecek kurum ve kuruluşları artık ortaya çıkarmalıdır, yeni hedefler belirleyerek ona göre pozisyon almalıdır.
Miadını doldurmuş kendine bile faydası olmayan kurumları tasfiye etmelidir.
Türk toplumunun başına çökmüş ve çöreklenmiş beceriksiz insanlardan kurtulmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.