Bir söz vardır hani Anadolu’da. Baştakilerin yaptığı yanlışların toplumun genelinde de görüldüğünü anlatan. Eminim hepimiz biliyoruzdur. “Balık baştan kokar” diye. Aslında içinde bulunduğumuz durum tam da bu sözün hayat bulmuş şekli. Nasıl mı? Defalarca, uygulanan ekonomik politikaların yanlışlığından bahsettim. Bu işin asıl sorumlusunun yanlış politikaları hayata geçiren siyasal iktidar ve ondan korkan, çekinen, iktisat bilimine göre değil de tek bir kişinin ağzından çıkan söze endeksli politikalarda ısrar eden TCMB olduğunu ifade ettik. Bugün; vatandaşın gündeminde enflasyon, hayat pahalılığı, zam, vergi artışı, gelirinde azalma gibi konular günlük olarak konuştuğu konular haline geldi. Pek ama nasıl bu hale geldik? Bakın sırasıyla madde madde anlatayım size. Anlatayım ki hafızanız canlı dursun.
1-ENFLASYON
TCMB’nin temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu maksatla hükümet ile ortaklaşa politikalar yürütür. Merkez Bankası’nın enflasyon hedefleme stratejisini acilen gözden geçirmesi gerekli. Somut olan şey şu: Uzun zamandır enflasyon hedeflerini tutturamayan bir TCMB var. Aleniyet ilkesi gereği tüm veriler kamuoyuna açıktır. Hedefini tutturamayan Merkez Bankası gerekçesiyle birlikte hükümete bilgi verir. Herkes açıklanan verilere ulaşabilmelidir. Mesela; Kuru kaçtan piyasaya sattı ya da kur yükseldiğinde kimden aldı aranızda bu konu ile ilgili detaylı bir bilgiye ulaşabilen var mı? Para musluklarını açarsan enflasyonla karşılaşırsın dedik. Dinletemedik. Asıl odaklanman gereken nokta “Maliyet enflasyonundaki artış” dedik. Dinletemedik. Dünya da neredeyse kimsenin kullanmadığı “Çekirdek enflasyonu esas alıyorum” dedi. Baktı ki düşük olan çekirdek enflasyon bile yüksek geldi. Tekrar eskiye dönmeye çalıştı. Senin asıl görevin başka ona odaklanmalısın dedik. “Cari açık var ona ben bir bakıp geleyim” dedi. İkisinden de haber alınamıyor şuanda. Dünyanın her yerinde enflasyonla mücadele yöntemlerine iktisat biliminin yaklaşım tarzı ve getirdiği çözüm yolları - ülkenin ekonomik karakteri farklı da olsa- hemen hemen aynıdır. Bana dünyada Türkiye dışında bir ülke gösterin: Bakkal camına bile “TOPYEKÜN ENFLASYONLA MÜCADELE EDİYORUZ” çıkartması yapıştırarak enflasyonla mücadele eden başka bir ülke.
2-İSTİHDAM
Defalarca yazdım, anlattım. İşsizlik ile işsizlik oranı farklı kavramlardır. Toplumu kandırmak için işsizliği düşük tutmaya çalıştılar. İnşaat sektörüne parayı gömdüler. Adını bile bilmediğiniz inşaat firma sahiplerine devletten ihale verdiler. Yetmedi. Hazineyi kefil göstererek garanti ücret ödediler. Hem de döviz endeksli. Kendi ülkesindeki enflasyonu bitirdiler onunla başa çıktılar (!) ödeme garantisi verirken ABD enflasyonunu baz aldılar. Sonra ben bunlara SEVR’i imzalayanlar sizden daha namusluydu dediğim de bana küsüyorlar. KAPİTÜLASYONLARI tekrar hayata geçirdiler. İşsizlik hesaplama yöntemlerini değiştirdiler. Birçok veriyi açıklamayacaklarını, kullanmayacaklarını söylediler. İstihdam yaratan tüm fabrikaları yok pahasına sattılar. Katma değer yaratan hiçbir şey bırakmadılar. İş adamlarına kızarak “Herkes bir kişi alsın. İşsizliği böylece bitiririz” dediler. Şimdi sıkı durun. Bu zihniyet çıktı ne dedi biliyor musunuz? “BİZDEN ÖNCE TÜRKİYE’NİN HARİTA DA BİLE YERİ BİLİNMİYORDU. TANINMIYORDU” dedi. İyi mi? İnanmayan varsa açsın baksın internetten. Şahlanıyoruz, uçtuk uçacağız, bizden önce evinizde buzdolabı mı vardı? Avrupa açlıktan kırılıyor. Bizi kıskanıyorlar. Onların sağlık sektörü bitti falan derken bir de baktık. Kendi hekimlerini kovan bir duruma geldik. Hani insanın içinden de gelmiyor değil “Yüzlerce belki binlerce hekim gideceğine sen git de biraz rahat nefes alalım” demek. “Bakın sizin evlerinizde fırın bile var “dediler. Toplumsal refah düzeyini evinizde ütü ile ölçen bir “EKONOMİST” var. Sonra çıkıp “Sabredin” dediler. Dünyanın hiçbir yerinde işsizlikte bu kadar muhteşem mücadele eden(!) başka bir ülke yoktur bundan eminim. Varsa söyleyin bizde öğrenelim. 2001 krizinde yüzde 8 seviyesindeydi işsizlik. Şimdi yüzde 10’ seviyesinde. Biraz sabredin artık sizde.
3- DÖVİZ KURU VE FAİZ
“Faiz sebep enflasyon sonuç” saçmalığının hiçbir şekilde ekonomik gerçekliği yansıtmadığını söyledik. İnatla ısrar edildi. Faiz buna gerekçe gösterilerek düşürüldü. Peki savunulan teze göre faiz düşünce de enflasyonun düşmesi gerekmez miydi? Hani faizler yüksek olduğu için enflasyon yüksekti. Faizler düşürüldü. Neden enflasyon düşürülemiyor? Bu örnek soru bile aslında tek başına yeterli diye düşünüyorum yanlış politikaları hayata geçirdikleri konusunda. ABD’de yaşayan birisini THY uçağı ile ülkeye getirdiler. Faiz düşsün diye oy kullandırttılar. Sonra aynı uçakla ülkesine geri yolladılar. Bu bir defa da olmadı. Bu arkadaşı 2 defa üst üste TCMB Para Politikası Kuruluna üye olarak atadılar. Allah’tan milletin haberi oldu da arkadaşı tekrar atamadılar. Hay aksi. Böyle şeylerde durup dururken nereden geliyor. Neyse biz konumuza dönelim. Bir diğer konuda elbette döviz kuru. Döviz kurunu bir kuruş düşürmek için milyarlarca doların heba edilmesinden mi bahsetsem size yoksa 128 milyar doları kime kaptırdıklarından mı bilemedim? Her şeyi ithalata bağlamayın. Üretin. Katma değer yaratan unsurları ekonomiye kazandırın. Türk Lirasının değeri koruyun. Yoksa bunun sonu kötü olur. Yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçemeyiz dedikçe. “Onların doları varsa bizim de Allah’ımız var” diyerek döviz piyasasına farklı bir yaklaşım getirdiler. Her ay dış ticaret verisi açıklandığında duyarsınız “ Son bilmem kaç yılın ihracat rekorunu kırdık. Cumhuriyet tarihinin rekoru geldi” diye. İthalattaki artış ne alemde bu arada? Hiç konuşanı duydunuz mu? Allahtan Cumhuriyet 1923’te ilan edildi de fazla ileriye gidemiyorlar. Bunları kendi hallerine bıraksak Milattan önceki ihracat rekorunu falan kırdık derler belli mi olur?
Sizi bilmem ama ben 2176 tarihinde Güneş’e 8 şeritli yol yapacaklarından eminim. 2023 hedefleri boş çıktı. Hedefleri bırakın yakalamayı gelinen nokta tam bir facia. İlk 10 ekonomisi arasında olacaktık. Ufak bir yanılma oldu sanırım. İlk 10 ekonomi arasına girdik. Ama dünyanın en kötü ilk 10 ekonomisi arasına….