?>
Başörtüsü - 10
Son olarak geleneksel algıdan kurtulamayan zihniniz eminim ki sizi şu tedirginlikle meşgul etmektedir.
-Namaz kılarken ne yapacağız o zaman? Namaz esnasında da örtünmeyecek miyiz?
Bu hususlara da açıklık getirerek, bir dosyayı daha kapatalım istiyorum değerli okurlarım.
Bir yaşam biçimi olarak kulluk bilincini diri tutmak üzere gönderilmiş olan ve tanım olarak “ubudiyet dini” karşılığını bulan İslam, üzülerek belirtmek gerekirse, geleneğin sıkboğaz etmesi sonucunda yüzyıllardır “ibadet dini” olarak karşılık bulan bir evreye girdirilmiştir. Ne yaptığını, ne için yaptığını, ne okuduğunu, ne istediğini anlamadan ezber tekrarına dönüşen bir ritüel ibadet dini olarak yaşandığı için günümüzde, namaz da araç olmaktan çıkıp amaç olmaya kaydırılmış bir ritüel ibadettir!
Yukarıdaki can alıcı iki soruya aslında çok kısa ve öz olarak “Senin Rabbinle olan bağını, iletişimini kuran, Onunla sohbet etme ve yakarışta bulunma eylemin olan teşekkür ibadeti namazına hiçbir şey engel olmasın, olmamalı! Buna örtünme de dahil.” demek isterim.
Ben bunları önerirken amacım, siz kadın okurlarıma akıl vermek değil, “Eğer bir kadın olsaydım bu ayetleri nasıl okur ve ne anlardım?” sorusunu zihnimde diri tutarak kendimce mevzuya yaklaşımım ve cevaplarımdır. Yoksa yine tekrar ediyorum, bir erkek olarak kadına elbise biçme, rol dağıtma amacım yoktur. Tam aksine kadınıyla erkeğiyle her insanımızın uzayda boşluk kaplayan bir fert olmasından öteye geçerek kaliteli birey olmasına katkı sağlamaktır.
Ben kadın olsaydım ve başım açık olsaydı, emin olun asla kimin ne dediğine bakmazdım. Namazım dahil, camiden uzak kalmamak dahil, toplumsal her alanda mümin bir kadın olarak var olma mücadelemi gösterirdim. İnancının gereğini her koşul ve şartta yapan aktivist bir kadın olurdum. Tıpkı bugün erkek olarak geleneksel anlayıştaki din çarpıklıklarına, hurafe ve masalların din diye yutturulmasına bayrak açtığım gibi…
Çünkü yargılama ve hesap verme tek tek yapılacaktır. Meryem-94, 95; Kehf-48 ve En’am-94. Ayetler bu hakikatleri açıkça bildirmektedir. O büyük mahkemenin sahibi de kimseyi hükmüne karıştırmayacaktır. Şahidi ve sahibi Allah olan o hüküm gününden çokça sakınırım ve hesabını Allah’a vereceğim şeylerin faturasını kullara kestirmem!
Gerek okullar, gerekse yurtlardaki kadın mescitlerinde öğrencilerimizin örtünmeleri için başörtüsü ve etek bulunmaktadır. Neden buna ihtiyaç duyulur, ne kadar sağlıklı ve hijyen? Onları hiç sorgulamamalısın. Çünkü kutsal bir eylem yapıyorsun, onun için canın dahil her şey feda olsun mottosunda yetiştiriliyorsun! Oysa Allah, Yunus-100. Ayette aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdıracağından söz eder. Ne olacak şimdi? Hint mistisizmi, tapınak dinine dönmüş İslam’ı, bu alanda da esir almıştır maalesef! Benzer şekilde dinlenme tesisleri, terminaller, başta olmak üzere insan sirkülasyonunun en yoğun olduğu umuma açık yerlerin kadın mescitleri de öyle! İnanç turizmi kapsamında kutsal mekan ziyaretlerinde de durum aynı…
Önce geleneğe dayalı ve insanların uydurduğu din ile “Kadının bütün vücudu avrettir!” diye bir kural getiriyorsun sonra o kurala yönelik güya kadının ibadet yaşamını kolaylaştırıyorsun! Oysa Allah’ın gönderdiği dinin özü ve aslı kolay zaten! Herkes tarafından kullanılan o emanet kıyafetleri kullanmak istemeyen kadınlarımızın bir kısmı ne yapıyor bu defa? Onlar da kendi çantalarında kıyafet taşıyor ve namaz esnasında giyiniyor, sonra çıkarıp yeniden çantasına koyuyor! Ne gerek var bunca eziyete! Her yerde ve herkesin karşısında bulunduğun giyim kuşamınla sana tanık olan bir Tanrı bilincini, sadece Huzuruna çıktığın namaz esnasına indirgersen böyle saçmalıkları yaşamak hiç de abes olmaz. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk Hoca, cesurca bunları dile getirdiği için onu “sosyete hocası” diye aşağılamaya çalışırlardı.
İslam, ibadet dinine dönüştüğünden bu yana sorunlar hiç bitmemektedir. Otobüs seyahatlerinde namaz molası için koparılan vaveyla da bunlardan biridir. Oysa dinci ile dindar ayrımı çok iyi yapılarak insanımız yetiştirebilsek, bu problemlerin hiç birisi yaşanmayacaktır. Dinci “ibadet dini”ni diri tutarak kendine ve ritüellere kutsiyet atfedilmesini sağlar. İlle mabet ve mescitlerde ibadeti ön planda tutar. Dindar ise “ubudiyet dini”ne sımsıkı sarılarak hayatının tamamını ibadet şuuru ile yaşar. Kimsenin hakkına girmemesi gerektiğini bilir ve o doğrultuda yaşam sürer. Rahatlıkla otobüste de namazını kılar.
Bu son ayrımdan yola çıkarak önümüzdeki yazımı da şekillendirmiş oldum. –cı ve –lı arasındaki farkları siz değerli okurlarımla paylaşma müjdesini vererek bu dosyayı kapatmak isterim. Önemli gördüğüm için başörtüsü seri paylaşımlarım arasına özellikle başka mevzuları katmadım ki, girip okumak isteyen, tamamını okuyarak fikir ve kanaat oluştursun. Yine kendi akıl süzgecinden geçirdikten sonra dilediğini alsın, dilemediğini şahsıma iade etsin isterim.
Kalın sağlıcakla…
YAZARIN DİĞER YAZILARI