?>

Bay mı, Bye Bye mı?

Hayati YAMAN

2 yıl önce

Yarın ikinci tur seçimleri için yeniden sandığa gidiyoruz! Bu seçim, teknik olarak bakıldığında birinci turda yüzde ellinin üzerinde artı bir oy daha alamamış olan adaylardan en çok oyu alan iki adayın yarıştığı seçim olacak. Fakat işin teknik boyutları dışında bu seçime misyon olarak çok değişik anlamlar yüklemek mümkündür.

Kabak gibi ikiye bölünmüş seçmenlerimizin bir kanadı bu seçime vatan millet, din devlet, sloganlarıyla beka seçimi olarak bakıyor. Karşı kanat ise tek adam sistemine evrilmiş mevcut rejim bizi hızla modern dünyadan koparıyor ve Asya diktatoryasına, orta doğu mezhep çatışmasına sürüklüyor. Bu seçim, demokratik olarak yapacağımız son seçimimiz olabilir! Esas korkacaksak yaklaşan bu tehlikeden korkmalıyız şeklinde bakıyor.

Bir kesim yedi düvel üstümüze geliyor, dünya liderimizi yıkmaya çalışıyor. Büyük oyunu ve planı görün. Ona göre sandığa gidin, diye propaganda yapıyor. Diğer kesim, ülkede adalet olmadığı için dünyada itibarımız sıfırlandı, dış ülkeler o nedenle ülkeyi yönetene güvenmiyor. Sermaye onun için ülkemizden kaçıyor. Yoksa yıkmak için değil! İnsanlar, hele hele kapital sermaye, kendileri açışından büyük bir pazar olan ülkemizden neden çıkıp gitsin ki? Diye sorarak aklı devreye sokmak istiyor.

Bir taraf ülke savunma sanayimiz, terörle mücadelemiz için bize destek olun diyor. Biz iha, siha, togg diyoruz, onlar soğan sarımsak, patates diyor. Bunlar vizyon meselesi. Karşı taraf çapsız, yetersiz ve terörle iş birliği içindeler. Biz emri Allahtan alıyoruz, onlar Kandil’den alıyor! Tercihinizi ona göre yapın, stratejisi uyguluyor. Hatta seçime değil de savaşa gidiyormuşuz gibi taraftarlarını kışkırtıyor. Propagandalarını montaj ve yalan siyaseti üzerine kurguluyor. Diğer taraf devlet politikası haline gelmiş hiçbir faaliyet ve kazanımlarımızdan geri dönmek yok. Onları daha da geliştirerek devam edeceğiz. Algıya yenik düşmeyin, yaklaşık çeyrek asırdır ülkeyi yönettikleri için devleti kendileri zannetmeye başladılar. Devletin kurumlarının emanetçisi gibi değil de sahibi gibi davranmaya başladılar. 1950’li 60’lı yıllardan bu yana var olan kurum ve tesisleri dahi kendilerinin yaptığını iddia etmekteler. Neredeyse cumhuriyeti kendilerinin kurduğunu söyleyecekler! Ama cumhuriyetle sorunları var, demokrasiyle sorunları var, cumhuriyetin kazanımlarıyla sorunları var. Ekonomiyi, mutfaktaki yangını gözlerinizden kaçırmak istiyorlar. Seçim sonrası o kâbus, daha feci şekilde üzerinize çökecek! Tercihinizi ona göre yapın diyor.

Bir kesim güven ve istikrar için bizi tercih edin. Yaparsak biz yaparız, denenmemişi getirip maceraya atılmayın diye politik temeller üzerine söylemler geliştiriyor. Diğer kesim, yetmez mi artık? Değişimden yana oy kullanın. Bıkmadınız mı aynı adamdan, aynı zihniyetten, aynı kadrolardan? Nikah mı kıydınız arkadaş? Denemeden görmeden sırf algıya yenik düşerek bize acemi çaylak muamelesi yapmayın. Emin olun budan daha kötüsü asla olamaz. On yıllardır onlara verdiğiniz desteği bir kere olsun bize verin. Beğenmezseniz zaten bir daha vermezsiniz. Ama o hakkı bir kez bize tanıyın ne olur, diye adeta yalvarıyor…

Bir taraf dini siyasete alet etmek kavramına level atlattı. Cami içi, avlusu, mescidi dinlemeden alabildiğine siyaset yapıyor. Diyaneti kapatacaklar, baş örtünüzü yasaklayacaklar, ezanları susturacaklar, camileri yıkacaklar! Yalan söylemleri ile siyaset üretiyorlar. Bütün müştemilatıyla Diyaneti ve yetmezmiş gibi tarikat ve cemaatleri de kullanarak vatandaşa hainlerle, kafirlerle, düşmanlarla harp halindeymişiz gibi propaganda yaptırıyor. Mushaf, seccade, ayet, hadis havalarda uçuşuyor! Diğer taraf halkın din ve inanç duygularını sömürmeye karşı olduklarını, kimsenin yaşam tarzına ve giyim kuşamına karışmayacaklarını anlatarak vatandaşı ikna etmeye çalışıyor! Diyaneti kuran parti biziz, ne demek kapatmak? Ama Diyanetin bu kadar siyasallaşmasının önüne de geçeceğiz elbette. Dininin siyasete alet edilmesiyle en çok dindarlar incinmekte ve muazzez dinimize zarar verilmektedir. Bunu nasıl görmezden gelebiliriz? Diyor...

Bir kesim üzerinden kaçakçılık ekonomisinin döndüğü, ne idüğü belirsiz kaçak göçek yabancı uyruklu sığınmacıları göndermeyeceğiz. Gerekirse on milyarlarca dolar harcayarak onlara bakmaya devam edeceğiz. Onların bereketi bizi ayakta tutuyor. Yoksa şimdiye çoktan yıkılmıştık. Bakın ABD ekonomisi çöktü, Avrupa yıkılıyor, biz onların huzur ve güvenliği için göçmenleri ülkemizde tutuyoruz. Almanya bizi kıskanıyor. Kurgusu üzerinden siyaset yürütüyor. Diğer kesim Ümit Özdağ’ın son hamlesi ve yazılı mutabakatıyla da ülkemizin demografik yapısı bozuldu, geleceğimiz tehlikede bir yıl içerisinde yabancıları güvenlikli bir şekilde ülkelerine göndereceğiz diyor.

Bir taraf depremzedelere kredili ev vereceğini vaat ediyor, diğer taraf bedava! Bir taraf emekliye bayramlarda 2 bin TL, diğer taraf asgari ücret kadar ikramiye vereceğini hatta geçen Ramazan Bayramı’nı kazanılmış hak olarak görüp, önümüzdeki Kurban Bayramı’nda hesaplarına 15 bin TL yatıracağının sözünü veriyor.

Bir taraf atama isteyen memur ve öğretmen adaylarına sizin sırtınızda yumurta küfesi yok. Öyle kolay değil herkesi atamak, her üniversite mezunu Devlette işi bulacak diye bir kaide yok diyor. Biz realist yönetimiz, bol keseden sallayamayız diyor. Öbür taraf memur ve öğretmen açığı olarak kamunun ne kadar ihtiyacı varsa Cumhuriyetimizin 100. Yılı onuruna onların hepsini atayacağız. Hatta 100. Yılda 100 bin öğretmen atayacağız. En düşük öğretmen maaşı 33 bin TL, en düşük memur maaşı 22 bin TL olacak diyor. Ayrıca öğretmenlere 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir maaş ikramiye vereceğini vaat ediyor. Bunların hepsinin alt yapısını hazırladık, devletin kaynaklarını yandaş ve müteahhit çetelerine aktarmayıp tabana yayınca bunların hiç birisi hayal değil. Küfedeki yumurtaları kıracak bir hamle ise hiç değil diyor!

Bir taraf sanki çete ve mafyayla iç içe girmişçesine, onlardan ne korkusu ya da çıkarı varsa artık(!), insanların sokak ortasında infaz edilmesine duyarsız kalarak vatandaşı kutuplaştırırken, diğer taraf herkese ve her yöne adalet vaadiyle insanları hukuk şemsiyesi altında birleştirmek için destek istiyor.

Bir tarafta alabildiğine yorgun ve bitkin bir aday, diğer tarafta tay gibi seken yaşlı demokrat dede. Ekranlar karşısında zaman zaman uyuklayan, zaman zaman hastalanan, bazen sendeleyen ve tökezleyen bir adaya karşı diğer tarafta yaşlı ama son derece dinç, zinde, arzulu ve istekli bir aday! Bir yanda promtersız konuşamayan, denediğinde ağır ve ağza alınmayacak hakaretler savuran, cevapları iletişim başkanlığınca hazırlanmış metinlerin sorulandırılmaya çalışıldığı ve gazetecimsi tiplerin yandaş kanal programlarına çıkan son derece kibirli ve üstten bakan biri, diğer yanda promtersız konuşan, her kanala çıkabilen herkesin istediği soruyu sorabildiği son derece sakin ve kibar bir dille kapsayıcı yanıtlar veren biri. Bir aday karşısındakini sürekli hakir görürken, diğer aday sürekli kendisini karşılıklı konuşmaya ve istediği kanalda istediği gazeteciler karşısında tartışmaya veya kendilerini, sorunlara karşı çözüm önerilerini anlatmaya davet etmektedir.

Bir kesim sadakat ve biat kültürü üzerinden hareket eden kadrolarla yola devam edecek olmasına rağmen hadi bu defa gerçekten son kez bana oy verin. Kardeşinizi soğana patatese mağlup etmeyin diye ara sıra yalvarır pozisyonda bir siyaset gütmeyi de ihmal etmemişken, diğer kesim ehliyetli insanlarla, mülakat ve torpili ortadan kaldırarak meziyetli, donanımlı, iyi yetişmiş ve bilimin ışığında yol yürümek isteyen kadrolarla çalışacağını ve başarmaktan başka şanslarının olmadığını vurgulayan bir politika yürütmektedir.

Bir taraf her seçim öncesi yerli uçak, yerli otomobil, yerli gemi, yerli tank hamasetleri üzerinden seçmeni kandırma orijinli politika üretmekteydi. Çünkü harp hileden ibaretti ve başarıya götüren her yol mübahtı. Ülke onların zihniyetine göre seçime değil savaşa gidiyordu! Petrol bulduk, doğalgaz bulduk, altın bulduk, kontoryum bulduk, derken iş gelip jelibon rezervine kadar dayanmıştı. Bedava(!) doğal gaz bile kullandırılmıştı. Öbür taraf Rusya’ya olan milyarlarca dolarlık doğal gaz borcumuz ertelendi. Seçimlerden sonra ülke moratoryum ilan edebilir. Ekonomik göstergeler o kadar kötü. Merkez Bankası eksilerde, hazine tam takır kuru bakır. Altın satışları ve karşılıksız para basma ekonomimizi mahvetti. Bedava Karadeniz gazı diye yaygara kopardıkları gaz, sıvılaştırılmış ve tankerlere basılmış Rus gazından başka bir şey değil. Gidişat çok kötü, beni seçin ki, ülkemizin dış desteği ve uluslararası güveni artsın diye politika üretiyor.

Bir yanda -patron çıldırdı- temalı eylem ve savurganlıkla, seçimi kazanmak için bütün tuşlara basan, kendi uygulamalarını sanki muhalefet yapmış da onlardan vaz geçeceği vaatlerini sunan mevcut iktidarın başı bir aday, diğer yanda devleti hiç yönetmemiş olmasına rağmen halkın kahir ekseriyetinin faturayı kendisine kestiği ve onu suçlu bildiği zavallı masum, girdiği her seçimde rakibine karşı kaybetmiş ama bu defa kazanmaya çok yaklaşmış bir aday!

Bir yanda maddi manevi Devletin bütün imkanlarını kullanan bir aday, neredeyse bütün kabinesini milletvekili adayı göstererek hak, hukuk, ilke, ahlak, kanun, teamül, etik değer ne varsa hepsini yerle yeksan eden bir aday; ilk turda hem saray hem parti sözcülerinden, yardımcılarından, bakanlarından, danışman ve iletişim başkanlarından, milletvekillerinden hepsinin hedefinde olan bir adaya karşı siyasi kampanya yürütüldü. İttifak ortakları olmasına rağmen “tek ve doğru kişide net karar” karşı tarafı ise “çok başlılık ve benzemezler ortaklığı” tanımlamasıyla seçmene yansıtan propaganda yürütüldü. Diğer yanda onların hepsine karşı demokrasi ve çoğulculuk, uzlaşma kültürü, ortak akıl ve doğru karar, liyakat ve akılcılık eksenli bir politika izleyecekleri vaatlerini anlatmaya çalışan bir aday. Ve o, Bay Kemal. Bakalım bye bye (bay bay) Kemal mi olacak, Bay Kemal olarak mı kalacak?

Bir taraf son derece tarafsız kalması gerekirken(!) TRT başta olmak üzere kendi yandaşı medya gücüyle de seçim propagandaları yürütürken; diğer taraf belli çıkar odaklarınca üretilmiş ve her seçim döneminde karşıya çalışan ya da karşıya yaracak hamleler geliştiren kendi yandaşı(!) medyası ile propaganda yürütmeye çalışıyor. “Kesin bu seçimi aldık, kazanıyoruz, kazandık. Bu seçimlerde zaten terlik dahi koysanız Erdoğan karşısında kazanıyor!” algısı üzerinden Genel Başkanlarını dahi satışa getiren parti üst yönetimi ve medya, iletişim, ar-ge, seçim işlerinden sorumlu ekipçe seçimlere hazırlanıyor. Atatürk’ün kurduğu ve Cumhuriyetimizin kurucu partisi olan bir partiyi ve onun mihmandarlığında Türk solunu faşist, Kürt ırkçısı tiplere teslim ederek ilk turu geçirdiler. İkinci tura ise ilk günden itibaren anında milliyetçi söylemlere dönmeye başladılar! “Günaydın” demekten öteye yol yoktu artık bu saatten sonra.

Doğu ve Güneydoğu’da sandık kurullarına güvenilir üye vermeyerek, müşahit bulundurmayarak veya sözde müşahit atamaları ile şaibeli seçim sonuçları ortaya çıkmasına neden olan muhalefetin -oylar çalındı- argümanına sığınması son derece absürt ve saçmadır. İstanbul seçimlerini yeniletmek, mühürsüz oyları geçersiz saymak gibi Yüksek Seçim Kurulunun almış olduğu tartışmalı ve hukuk dışı kararlar ortada iken, milyonlarca göçmene oy kullandırılacak, deprem sonrası seçmen listeleri güvenilir bir şekilde güncellendi mi acaba? Parmak boyasının geri getirilmesi kabul görmemişken bu ve daha nice tereddütler ortada iken, siz işinizi düzgün yapmayacaksanız neden o koltukları işgal ediyorsunuz? Neden gençlerimizin umudunu da siz çalıyorsunuz?

Bütün araştırma şirketlerinin anket verilerini yanıltan seçim sonuçları ile İlk seçimi, ülke genelinde bir araştırma anketine dönüştürmeyi başardı muhalefet! Şahsi ikbal ve istikballerini, ülke ve millet ikballerinin önüne geçirdiler maalesef.

Yarınki seçimde “Maçın ikinci yarısı oynanacak ve ilk yarıda Erdoğan galipti.” gibi görülüyor olsa da olay, sandıklar seçmenin önüne boş konacak yine. Teknik olarak ikinci tur sıfır sıfır eşitliği ile başlayacak. Ama algı ve seçime yüklenen anlamlara göre bakalım sandıktan ne sonuç çıkacak?

Her ne çıkarsa hayırlı olması umuduyla sandığa gidin ve oyunuzu kullanın!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI