Türkiye'de, 2000'li yılların başından itibaren para politikalarında önemli bir değişim gerçekleşmiş, bu bağlamda fiyat istikrarının kalıcı olmasını sağlamak amacı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2002 yılından itibaren örtük, 2006 yılından itibaren de açık olmak üzere enflasyon hedeflemesi rejimini yürütmüştür. Böylece enflasyon beklentilerini düşük seviyelere doğru çekilebilmiş, ancak 2010 yılından itibaren TCMB yeni bir politika bileşeni oluşturarak, para politikası uygulamalarında fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarı da amaç edinmiştir. Bu dönemde Türkiye'de para politikası uygulamalarındaki değişiklikler, enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişkinin yeniden incelenmesini gerekli hale getirmiştir. Ayrıca ekonomi teorisinde enflasyonun faiz oranı ile ilişkisi, üzerinde tartışılan ve sıkça araştırılan temel konulardan biri olarak güncelliğini devam ettirmektedir. Bu bağlamda faiz artışının enflasyon oranını yükselttiği tezini savunanlar olduğu gibi, yüksek enflasyonun faizin yükselmesine yol açtığı tezini savunanların da var olduğu görülmektedir. Bu gibi konularda tartışmalar her zaman olmuş ve genel bir görüş birliği sağlanamadan süre gitmektedir. Bunun yanı sıra döviz kuru kaynaklı baskıların doğrudan etkilerin yanında beklentileri de olumsuz yönde etkileyerek enflasyon eğilimini güçlendirdiği gözlenmektedir. Merkez Bankasının hükümete ve kamuoyuna yaptığı son açıklamada da, 2015 yılı enflasyon hedefinin tutturulamamasının temel nedeninin kurlar olduğu belirtilmiştir.
Döviz kuru-enflasyon ilişkisi arasında genel kabul gören yaklaşım, döviz kurundaki artışın, enflasyonda yükselme eğilimine yol açacağıdır (döviz kuru sebep, enflasyon sonuç). Enflasyonla döviz kuru arasındaki ilişkiye bakıldığında, genel olarak döviz kurlarında meydana gelen bir değişiklik fiyatlara yansımaktadır. Özellikle hammadde ve enerji ithalatı yüksek olan ülkelerde, döviz kurundaki yükseliş ithal mal fiyatlarını etkileyerek, fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine sebep olur ve bu yükseliş, döviz kurunun enflasyona geçirgenliği olarak isimlendirilir.Sonuç olarak; döviz kuru için 2008 krizi ve faiz için 2011 krizi sonrasında Merkez Bankasının politikalarını değiştirdiği ortaya konulmuştur. Genel olarak döviz kurunun enflasyon geçirgenliğinin analiz döneminde, özellikle de 2008 krizi sonrasında arttığını söyleyebiliriz. Merkez Bankası, faizi kontrol altında tutarak gerçekleştirdiği sıkı para politikasının enflasyondan ziyade kuru kontrol altına almak amaçlı olduğu ifade edilebilir. Bundan sonraki dönemde de yapısal değişiklikler gerçekleştirilmedikçe faiz oranı aracı ile döviz kuru kontrolünün devam edeceğini söyleyebiliriz.
Faiz ile enflasyon arasında yapılan söylemler Yeni-Fisher’ci modellere dayanmakta olup bu teori, Türkiye’deki faiz-enflasyon tartışmasında böylece kendine yer bulmuştur. Bu görüşe karşı olan ve bu kavrama eleştirilerde bulunan çok sayıda iktisatçılar Yeni-Fisher’cilere karşı önemli eleştirileri vardır;
“Bu yaklaşımla sonuca ulaşmak için bir uzun-dönem dengesinden başka bir uzun-dönem dengesine sıçramak ve dengesizlik durumlarının yol açacağı istikrarsızlığı yok saymak gerekiyor. Eğer “Enflasyonu artıracak bir şok geldiğinde, TCMB sert bir faiz indirimine giderse enflasyon oranı kısa vadede kontrol edilemeyecek bir şekilde artabilir. Oysa sıkı politikada ısrarcı olunursa enflasyon artışı dizginlenebilir.Sonuç olarak geldiğimiz ekonomik ortamda; faiz oranlarında artış ile birlikte enflasyon oranında ve dolar kurunda önemli artışın olduğu gözlemlenmiştir. Faiz ve enflasyon arasındaki ilişki konuşulurken ”FAİZ DÜŞERSE ENFLASYON DA DÜŞER” TEZİ DE FAİZ DÜŞÜŞLERİNİN YAŞANDIĞI ORTAMDA ENFLASYON ARTIŞI İLE BİRLİKTE ÇÜRÜMÜŞTÜR. DALGALI KUR REJİMİ UYGULAYAN AÇIK BİR EKONOMİDE PARANIN İÇ DEĞERİYLE DIŞ DEĞERİ BİRLİKTE HAREKET EDER. YANİ ENFLASYON OLUŞMUŞSA PARANIN DIŞ DEĞERİ DE DÜŞER YA DA PARANIN DIŞ DEĞERİ DÜŞMÜŞSE ENFLASYONA YOL AÇAR. BU DURUMDA TEK ÇÖZÜM FAİZİ YÜKSELTEREK DIŞ FİNANSMAN İÇİN YENİDEN ÇEKİM ALANI YARATMAYA ÇALIŞMAKTIR. BÖYLECE YABANCI KAYNAKLAR İÇERİ ÇEKİLMİŞ VE KURLAR DÜŞÜRÜLMÜŞ, ENFLASYON DA DENETİM ALTINA ALINMIŞ OLUR.