?>

Bir Kez Yükselen Bayrak Bir Daha İnmez

Dr. İrfan PAKSOY

1 yıl önce

Bugüne dair...

105 yıl önce bugün Azerbaycanlı soydaşlarımız kutlu bir günü yaşamışlardı. Azerbaycanlı soydaşlarının yardım talebi gereği Mayıs 1918 ayı sonlarından itibaren soydaşlarına yardımına gelen Kafkas İslam Ordusu (KİO), Bolşeviklerin ve Taşnak Ermenilerinin boyunduruğundaki Bakü’yü kurtarmak üzere 18 Haziran’da ayının başlatığı başlattığı askerî harekatta kazandığın peşpeşe zaferlerin ardından 15 Eylül’de de Bakü’yü kurtarmış ve soydaşlarını kendi başkentlerine kavuşturmuştu. 

 

Öncesi…

Jülyen Takvimine göre 28 Şubat 1917 tarihinde Rusya’nın başkenti Petrograd’da gerçekleşen Şubat Devrimi ile Çarlık monraşisinin sona ermesi, 25 Ekim 1917 tarihinde de Bolşeviklerin merkezi iktidarı ele geöçirmesi ile sonuçlanan Ekim Devrimi’ne paralel olarak Rusya’ya bağlı olan Trans (Güney) Kafkasya da hızla merkezî idareden uzaklaşmış, 22 Nisan 1918 tarihinde Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Millî Şûrâsı’nın katılımıyla Güney Kafkasya Federal Cumhuriyetin ilan edilmiş,  ancak federal yapıyı oluşturan tarafların millî çıkarlarının  birbirleriyle örtüşmemesi nedeniyle adı geçen devlet kuruluşundan birkaç hafta sonra dağılma sürecine girmiş, iç ve dış politikaya ilişkin konularda önemli fikir ayrılıklarına sahip Güney Kafkasya Hükûmetindeki Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan temsilcilerinin uzlaşma zemininden uzaklaşmaları üzerine, Güney Kafyasya Yasama Meclisi 26 Mayıs 1918 tarihinde Tiflis’te yaptığı son toplantıda kendi kendini feshettiğini ve Güney Kafkasya Hükûmeti’nin de sona erdiğini bildirmiştir.

 

Bir kez yükselen bayrak…

Aynı gün Gürcüler ile Ermeniler bağımsızlığını ilan etmiş, 28 Mayıs’ta da Azerbaycan Millî Şurâsı (Meclisi), Mehmet Emin Resûlzâde’nin önderliğinde “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” nidâlarıyla Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (AHC)’nin bağımsızlığını ilan etmiş, 16 Haziran’dan itibaren de çalışmalarını Gence’de sürdürmey başlamıştır. Bunun sebebi ise Bakü ve civarının 2 Kasım 1917 tarihinden beri (Bolşevik Şaumyan liderliğindeki) Bakü Sovyeti Hükûmetinin kontrolünde olması nedeniyle AHC, Azerbaycan topraklarının tamamına hâkim değildi. AHC’nin Gence'deki hükûmet merkezinin Bakü'ye taşınması ise daha sonra Nuri Paşa komutasındaki KİO’nun Bakü Harekâtı sonucu mümkün olacaktı.

Ümitli bekleyiş…

2 Kasım 1917 tarihinden beri Bakü ve civarına hâkim olan Bolşevik lider Şaumyan liderliğindeki Bakü Komününde (İdaresinde) Mart 1918 ayından itibaren Müslüman ahâliye uygulanan zulüm ve katliam da fevkalâde artmıştı. Bu durumda, her ne kadar bağımsız bir cumhuriyet de olsa, hükûmet merkezi Gence’de bulunan AHC’ne ve Azerbaycan halkına süratle yardım etmek gerekiyordu. Bolşevikler ve Ermenilerin istilâ tehlikesi karşısında Azerbaycan Türkleri, Türk Ordusunu ümitle bekliyordu.

 

Bakü Harekâtı’nın Gerekçesi

11 Mayıs - 4 Haziran 1918 döneminde Batum'da gerçekleşen konferans sonucunda; Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti ve AHC arasında Batum Antlaşmaları imzalanmıştı. Bu antlaşmaya, ilaveten 8 Haziran’da Osmanlı Devleti ile Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti arasında da imzalanmıştı. KİO’nun, Azerbaycan'ı kurtarma harekâtının hukukî temeli Batum Antlaşması ile geçerlilik kazanmıştır. AHC ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran’da imzalanan Batum Antlaşmasının dördüncü maddesi dostluk ilişkilerini ve talep edilmesi hâlinde de karşı tarafa askerî yardım yapmasını öngörüyordu. AHC bu antlaşmanın bahse konu maddesine istinâden Azerbaycan’ın emniyet ve asayişinin korunması için Osmanlı Devleti’nden askerî yardım istemiş, bu talep Osmanlı delegeleri tarafından da kabul edilmiştir.

 

Enver Paşa’nın “Kafkas Seddi” düşüncesi…

Kafkasya’da bir Türk-İslam Devleti kurulmak suretiyle Anadolu ile Rusya arasına bir set çekmeyi düşünen Enver Paşa, Batum Antlaşmasının “dostluk ve karşılıklı yardım” maddesinin uygulanması hâlinde bu düşüncelerini hayata geçirebilecekti.

 

Bölgedeki genel durum…

Bölgedeki Ermeniler de bir yandan İngilizlerin emellerine hizmet ederken, diğer yandan da Bolşevikler ile iş birliği yaparak Kafkasya’nın her yanında Müslüman Türk ahâli ile mücâdele hâlindeydi. Bunlar, Azerbaycan’daki Türklere karşı da İngilizler ve Ruslarla iş birliği yapıyorlardı. Müslümanlar ise Azerbaycan ve Dağıstan genelinde çoğunluğu teşkil ediyor olmalarına rağmen silahsız, teşkilâtsız ve koruyucusuz olmaları nedeniyle Kafkasya’da etkin değildiler. İngilizlerden ve Bolşeviklerden gördükleri yardım sonucunda Bakü ve civarına hâkim durumda olan Ermeniler ise Azerbaycan’da Türkleri yer yer katlediyordu.

 

Selam Türkün Bayrağına…

Nisan ayında karargâhı ile birlikte Musul’a gelen (Enver Paşa’nın küçük kardeşi ve fahrî mirlivâ / tümgeneral) Nuri (Killigil) Paşa, 13 Nisan’da Musul’dan ayrılmış, 4 Mayıs’ta  Güney Azerbaycan’ın merkezi durumundaki Tebriz’e ulaşmış, 25 Mayıs’ta da Gence’ye gelerek KİO’yu teşkil etmeye başlamıştır.

Nuri Paşa’nın 25 Mayıs’ta bir öncü birlikle Gence’ye gelmesinin ardından 4 Haziran’da Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında imzalanan Barış ve Dostluk Antlaşması kapsamında Türk birlikleri Ermenistan toprakları üzerinden geçerek 10 Haziran’da Gence’ye ulaşmış ve KİO’nun bünyesine katılmıştır. Gence halkı Türk askerinin kendilerine yardıma gelişini kurbanlar keserek karşılar. AHC’nin ilk Devlet Başkanı Mehmet Emin Resulzâde, Nuri Paşa ve Türk askerinin Gence’ye gelişine ilişkin duygularını “O zaman müthiş bir anarşiye mâruz, diğer taraftan da Bolşevik tecavüzü ile tehdit olunan Gence, Nuri Paşa’yı ve askerlerini gökten inmiş bir kurtarıcı melek gibi telakkî etmiştir.” şeklinde dile getirir. 1937 yılında Stalin tarafından kurşuna dizilerek idam ettirilen “Azerbaycan Millî Marşı”nın sözlerini de yazmış olan Azerbaycan’ın ünlü şairi Ahmet Cevat, Gencelilerin, kurtarıcısı olarak gördüğü Türk askerine teveccühünü ve Gence’de Azerbaycan bayraklarının yanında Osmanlı bayraklarının asıldığını görünce (Türkiye’de “Çırpınırdı Karadeniz” diye bilinen) “Selam Türk’ün bayrağına” şiirini Kafkas İslam Ordusuna armağan eder. Ahmet Cevat bu şiirinde “Vefâlı Türk geldi gene, selam Türk’ün bayrağına” demektedir. Ahmet Cevat, KİO’nun harekâtı için duygularını şu dizelerle dile getirmişti: “Şu karşıki duman çıkan bacadan / sen gelmeden iniltiler çıkardı. / Gecikseydin mazlumların feryadı / yeri, göğü, kâinatı yıkardı.”

Kâğıt üstünde "Ordu" olarak adlandırılmakla birlikte toplam beş tümenden oluşan KİO, 9. Ordu ile Şark Ordular Grubuna bağlı bir kolordu olarak yapılandırılmıştı. 1., 2., 3., (Dağıstanlı Müslüman gönüllülerden oluşan) 4. ve (Albay Mürsel (Bakü) Bey komutasındaki Azerbaycanlı Müslüman gönüllülerden oluşan) 5. Kafkas Piyade Tümeninden oluşan ve Enver Paşa’nın küçük kardeşi Nuri (Killigil) Paşa’nın da komutanlığına atandığı KİO’nun amacı; kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve Dağıstan'ı Bolşevik Rus işgâli tehlikesinden kurtararak bağımsızlıklarını ilan etmelerine yardımcı olmaktı. Ayrıca Kafkasya'da yardım talep eden devletlerde kurulacak nizamî ordunun esasını oluşturacak, Kafkasyalı askerlere eğitim verecek ve Kafkasya'da İslam’ın yüksek menfaatlerini temin edecek, Hilâfetin kutsal hukukunu koruyacak, bölgenin Osmanlı ile siyasî ve askerî irtibatını tesis edecek olan KİO, Ekim Devrimi’nden sonra iç savaşa sürüklenen Rusya dâhilindeki Müslüman halklara da imkânlar ölçüsünde yardım edecekti.

 

Gence’de asayişin sağlanması…

Gence çayının iki yakasında kurulu olan 60.000 nüfuslu Gence’nin batı kesiminde Türkler (40.000 kişi), doğu kesiminde ise Ermeniler (20.000 kişi) yaşıyordu. Şehrin Ermeni sakinlerinin 600 kişi mevcutlu bir taburluk silahlı kuvveti de mevcuttu. Azerbaycan’ın her tarafında mevcut olan Türkler ile Ermeniler arasındaki gerginlik Gence’de de hissediliyordu. Yaşanan gelişmelere paralel olarak şehrin iki yakası arasındaki irtibat da kesilmişti. Nuri Paşa, kenteki Ermenileri itaat altına almak için onların silahlarını toplamaya karar vermiş ancak Ermeniler silahlarını vermeye yanaşmaması üzerine onlara karşı kuvvet kullanılarak (11-14 Haziran) kentin bu kesimindeki silahlar teslim alınmış ve Ermeni ahali de itaat altına alınmıştır.

 

Gence’den Bakü’ye zafer yürüyüşü …

Bakü’ye hareket etmeden önce düzeni tesis etmek için bir süre Gence’de kalan Nuri Paşa, duruma hâkim olduktan sonra, 28 Mayıs’ta kurulmuş olan ve ordusu olmayan AHC’yi düzenleme ve güçlendirme faaliyetlerinde bulunduktan sonra sıra Bakü’nün kurtarılmasına gelmişti. Bakü’deki soydaşlar da KİO’nun kendilerini kurtarmasını ümitle bekliyordu.

Büyük kısmı Ermenilerden oluşan 20.000 kişilik bir Bolşevik kuvveti, Bakü’den batıya doğru yerleşim merkezlerini yakıp yıkarak ve Müslüman Türk sakinlerini de katlederek Gence’ye yakın bir mesafede bulunan Gökçay kasabasına gelmişti. Gence’de toparlanan ve hazırlıklarını tamamlayan KİO, 18 Haziran’da Gence, Gökçay ve Şamahı güzergâhından Bakü’ye doğru ileri harekâta başlar.

KİO’nun Bakü istikâmetindeki ileri harekâtı esnasında 27 Haziran-2 Temmuz’da Bolşeviklere karşı icrâ edilen bu muharebeler Gökçay Muharebesi olarak adlandırılır. Yine aynı dönemde Salyan mevkiinde Bolşevik kuvvetlerle yapılan Salyan Muharebesi de başarıyla sonuçlanır ve Bolşevik kuvvetler de geri çekilir. 3 Temmuz’da Aksu ve Kürdemir mihverinde sürdürülen ileri harekât sonucu 15 Temmuz’da her iki yerleşim merkezi de işgâlden kurtarılır. Bu arada Bakü’ye kuzey ve güneyden yapılması planlanan taarruz nedeniyle 5. Kafkas Tümeni Kuzey Grubu ve Güney Grubu şeklinde iki gruba ayrılmış, 5. Kafkas Tümeni de “Doğu Cephesi Komutanlığı” adını almıştır.

Gökçay’da bu gelişmelere paralel olarak 26 Haziran’da Bakü güneyinde Hazar Gölü’ne kıyısı olan bir yerleşim merkezi olan Bank’tan gemilerle Kura Nehrine giren bir Bolşevik kuvveti, nehrin iki yanındaki köyleri yakıp yıkarak Salyan’ın üç km. yakınına kadar ilerlemişti. Durumu öğrenerek Salyan’a gelen 5. Tümene bağlı Cevat Müferezesi, Salyan’a taarruz eden Bolşevik kuvvetiyle 28 Haziran-2 Temmuz döneminde yaptığı muharebenin ardından Bolşevik kuvveti zayiat vererek Bank’a çekilmek zorunda kalır.

Gence-Gökçay güzergâhından ilerleyen 5. Tümen bağlısı birliklerin istikâmeti Şamahı üzerinden Bakü idi. Şamahı’nın işgâli öncesinde öncesinde bu şehrin geri bölgesinin emniyete alınması, bu nedenle de bu şehrin güneyinde bulunan Aksu ve Kurdemir’in işgâli önem arz etmekteydi. 5. Tümen bağlısı Kuzey Grubu’nun taarruzu sonucu 15 Temmuz’da Kurdemir,15-16 Temmuz gecesi Aksu, 20 Temmuz sabahı da Şamahı zapt edilir. 26 Ağustos’ta da KİO’nun Güney Grubu (Şamahı’nın 30 km. güneyindeki) Aksu istasyonunu, 21 Ağustos’ta da Kuzey Grubu Marazi’yi zapt eder.  

30 Temmuz’da Bakü’ye ulaşan ve kuşatmayı tamamlayan KİO 31 Temmuz’da kente taarruza başladı. 25 Temmuz’da yapılan genişletilmiş Bakü Sovyeti’nin toplantısında gerek Stalin’in emrine rağmen gerekse de Şaumyan’ın da dâhil olduğu Bolşevik üyelerin muhalefetine rağmen kentin savunması için oyçokluğuyla İngiliz kuvvetlerinin çağrılmasına ve bir koalisyon hükûmetinin kurulmasına karar verilir. 30 Temmuz’da Bakü’deki Ermeni Millî Şurâsı’nın liderleri Bolşeviklerden iktidarı bırakmasını ister. Bunun üzerine Şaumyan 31 Temmuz’da iktidarı bırakmak zorunda kalır. Bakü Sovyeti’nin iktidarı kaybetmesi sonrasında Taşnakların ağırlıkta olduğu Taşnak (Ermeni), Menşevik ve SR (Sosyalist Devrimci Parti) ittifakı ile kurulan “Centro-Caspi” (Merkezî Hazar) adlı koalisyon hükûmetinin ilk icraatlarından biri Enzeli’de bulunan 39. İngiliz Tugayı ile irtibata geçerek onlardan yardım istemek olur. Bu gelişmeler ile eşzamanlı olarak yeni kurulan Merkezî Hazar Hükûmeti, Bakü’den kaçmaya çalışan Bakü halk komiserlerini de yakalar ve hapseder.

 

Bakü’nün Zaptı

Bakü ve etrafındaki Bolşevik kuvvetlerin tahminî 20.000 kişi olan mevcuduna karşı KİO’nun asker mevcudu ve lojistik imkânları oldukça yetersiz durumdaydı. Mevcut kuvvet ve imkânlarla Bakü’nün zapt edilmesi mümkün görülmediğinden Nuri Paşa, Şark Orduları Grubu K.lığından birlik, silah ve mühimmât ister. Diğer taraftan Merkezî Hazar Hükûmetine destek maksatlı 3-4 bin kişilik bir kuvvetin (Bakü’nün 250 km güneyi ve Hazar Gölü’nün kıyısındaki) Lankeran’dan kuzeye doğru ilerlediği bildirilir. Eşzamanlı olarak Enzeli’deki İngiliz kuvvetleri de gemilerle Bakü’ye nakledilmekteydi.

30 Ağustos’ta Bakü’nün kuzey batısında konuşlu KİO, bu bölgedeki düşman birliklerini ileri atar. Eşzamanlı olarak Güney Grubu da (Bakü’nün 90 km. güneyindeki) Akbulak İstasyonunu, ardından da Alyat’ı zapteder. Bu gelişmelere paralel olarakl Kuzey Grubu kuvvetleri de Sumgayt’taki düşman birliklerini geriye atar. KİO 1 Eylül’den itibaren de Bakü’ye taarruz etmeye başlar.

Nuri Paşa’nın destek talebi kapsamında Azerbaycan’a görevlendirilen takviye birlikleri de KİO emrinde görev yapmak üzere aşamalı olarak Bakü Cephesi’ne gönderilir. Bakü’ye taarruz hazırlıkları yapılırken Şark Orduları Grubu Komutanı Halil (Kut) Paşa ile KİO Komutanı Nuri Paşa da cepheye gelir. 14 Eylül`de Bakü çevresindeki muharebelerin 46. günü yaşanıyordu. KİO’nun 14 Eylül'ü 15 Eylül'e bağlayan gece başlattığı kritik taarruza dayanamayan 9. İngiliz Tugayı da eşzamanlı olarak deniz yoluyla Bakü’yü terk eder. 15 Eylül’de ise artık Bakü tamamen işgâlden kurtarılır. Birliklerin genel komutası Nuri Paşa’da olmakla birlikte, son askerî operasyonlar doğrudan Mürsel Paşa komutasında gerçekleştirilmişti. Mürsel Paşa bu kahramanlığı nedeniyle "Bakü" soyadını almış ve tarihe “Mürsel Bakü” olarak geçmiştir.

Bakü’nün, KİO tarafından zapt edilmesi üzerine Petrograd’daki Bolşevik Hükûmet, Osmanlı Devleti ile ilişkilerini kesme kararını Alman hükûmetine bildirmiş, Bâbı Âlî’ye göndereceği notayı da Fransızca yayımlamış, notanın metnini de Osmanlı makamlarına da ulaştırmıştı. Ancak Osmanlı Hükûmeti bunları dikkate almamıştır.

15 Eylül’de Kurban Bayramı sabahı KİO Bakü’ye girerek şehrin yönetimini devralır. Muharebenin bitimini Enver Paşa: "Allah'ın yardımı ile Bakü şehri otuz saatlik şiddetli muharebeden sonra, 15 Eylül 1334'te (1918) saat dokuz sularında zabt edilmiştir." sözleri ile ifâde eder. Bakü'nün kurtarılmasından kısa bir süre sonra AHC’nin Gence’deki geçici hükûmet merkezi de kendi başkenti olan Bakü'ye taşınır.

 

Sonuç

Kardeş Azerbaycan Cumhuriyetinin başkenti Bakü'nün âzadlığa ermesinin 105. yıldönümü kutlu, Bakü Fatihi Nuri (Killigil) Paşa'nın manevî şahsında KİO’nun bu harekât esnasında görev yapmış cümle şehit ve gazilerinin de ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI