?>

Bozkırın Tezenesi

Bülent ÖNGE

3 yıl önce

Değerli Okurlar;

          Bugün sizlere 1970’li yıllarda seyyar ve sabit kaset satıcılarının raflarında gördüğüm ince bıyıklı, esmer, genellikle bağlaması ile poz verdiği resimleri kaset kapaklarına basılan, dilimizden düşmeyen birçok türkünün sahibi, her zaman gönül telimize dokunan değerli usta “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş adlı ozanımızdan bahsetmek istedim.

Onu ilk dinlediğimde yaşım küçüktü. Her türküsü anlamlı, her sözü dokunaklı geliyordu bana. O günlerden belliydi yıllarca gönlümüzde taht kuracağı,

          Neşet Ertaş, Kırşehir ilimizin Çiçekdağı ilçesinden yükselen bir halk ozanımızdır. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi olarak bilinir. 1938 yılında bu ilçede doğmuştur. Babası bağlama ustası Muharrem Ertaş’tır 8 yaşına kadar Kırtıllar Köyü’nde yaşamış, sonrasında İbikli Köyü’ne yerleşmişlerdir. Babası Muharrem Ertaş, Yozgat’ın Kırıksokulu Köyünden Arzu isminde bir kadınla evlenince bir süre bu köyde yaşadıktan sonra Yozgat’ın Yerköy ilçesine göç etmişlerdir.

           Babası Muharrem Ertaş ile birlikte çevrede yapılan düğünlerde sazı ile türküler söylemeye başlayan Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu, babasıyla aynı ruhun insanları olduğunu her defasında dile getirmiştir.           

          Kendisine son yıllarda Bozkırın Tezenesi unvanı verilmiş ve hep bu unvan ile anılır olmuştur. 1945-1950’li yıllardan itibaren yaptığı plaklarda Orta Anadolu türkülerini ve bozlaklarını, 1960’lı yıllardan sonra da kendisinin yazdığı türküleri seslendirmiştir.

          Neşet Ertaş, Kırşehir ve Kırıkkale’de bir süre yaşadıktan sonra İstanbul’a gitmiş, Şen Çalar Plak’ta ilk plağını Neden Garip Garip Ötersin Bülbül adı ile babası Muharrem Ertaş’a ait bir türküyle çıkarmıştır. Dinleyiciler tarafından çok beğenilen bu plağı yeni plak, kaset ve halk konserleri takip etmiştir. İstanbul’da 2 yıl kadar çalıştıktan sonra Ankara’ya yerleşmiş ve müzik hayatına burada devam etmiştir. Daha sonra 1962 yılında İzmir Narlıdere’de askerliğini yapmak üzere İzmir iline gitmiş, askerlik dönüşü müzik hayatına kaldığı yerden devam etmiştir.

         1978 yılında alkol ve sigara kullanımından dolayı parmaklarından rahatsızlanarak iş yapamaz hale gelen Ertaş, kardeşinin daveti üzerine Almanya’ya giderek tedavi olmuştur. Uzun bir süre Almanya’da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul’da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.

          Kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ unvanını “hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.” diyerek geri çevirmiştir.

         Dinleyenleri Ertaş’ın bu davranışına destek vermiş ve Neşet Ertaş âdeta yaşayan bir efsane olmuştur. 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutulmuştur. 

         25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de tedavi gördüğü hastanede kanser nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Cenazesi Kırşehir ilinde toprağa verilmiş, babası ve ustası Muharrem Ertaş’ın hemen yanı başına defnedilmiştir. Ertaş’ın Mezar taşında şu cümleler dikkati çekmektedir.

”Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk’a bağlı. İncitme canı, incitme.”

       Neşet Ertaş’ın ismi Kırşehir’deki caddelere, okullara verilmiştir. Babası Muharrem Ertaş’la birlikte bir de anıtı bulunmaktadır. Dünyada robot heykeli yapılan ilk saz sanatçısı Neşet Ertaş’tır. Android heykeli dünyaca ünlü heykel sanatçısı olan Adil Çelik tarafından yapılmış, Kırşehir Neşet Ertaş Gönül Sultanları Kültür Evi’nde yerini almıştır.

        Değerli sanatçımızın güzel bir sözü ile yazımı bitiriyorum; Elini kalbine götürdü ve dedi ki; “Burası var ya burası, taşa toprağa gerek kalmadan insanın gömüldüğü tek yer.”

         Ruhu şad olsun. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI