?>

Çanakkale Geçilmez-2

Dr. İrfan PAKSOY

2 gün önce

Churchill ve Lloyd George tarafından düşünülen

“Çanakkale Boğazı’nın denizden zorlanarak geçilmesi ve

İstanbul işgâl edilerek Osmanlı Devleti’nin savaş dışı bırakılması” önerisi

15 Ocak 1915 tarihinde İngiliz Savaş Kabinesi’nde kabul edilmiştir.

GİRİŞ

18 Mart 2025 tarihinde 110. Yıldönümünü idrak edeceğimiz Çanakkale Deniz Zaferi’ni, sebep ve sonuç ilişkilerini de dikkate alarak bu makale sayfasının sınırlılıkları içinde ele almaya başladığımız, dört bölümden ibaret makale dizisinin daha önce yayımlanan ilk önceki bölümünde 28 Haziran 1914 tarihinde Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında başlayana bir bölgesel savaşın bir kısa bir sürede önce kıta ölçeğinde ardından da küresel bir savaşa dönüşmesi, Almanya’nın Batı Cephesinde Marn’da İngiliz-Fransız kuvvetlerine yenilmesi, Osmanlı Devleti’nin savaşa dâhil olması ve bunun ardından İngiliz savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı’nı bombalaması, İngiltere’deki karar kademelerinde Çanakkale Boğazı’nın denizden zorlanmasına ilişkin planlar ve bu konuda ilk girişimlerden bahsedilmişti. Makale dizisinin bugünkü ikinci bölümünde ise Müttefiklerin 18 Mart 1915 tarihindeki Çanakkale Deniz Harekatı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Çanakkale Cephesini savunmak üzere kurulacak olan 5. Osmanlı Ordusuna komuta edecek Mareşal Liman von Sanders’in İngiliz-Fransızların Çanakkale Boğazına yönelik muhtemel hareket tarzına ilişkin değerlendirmeleri ile Müttefiklerin Çanakkale Boğazı’na yapmayı planladıkları deniz harekâtının gerekçesinden bahsedilecektir. 

MAREŞAL SANDERS’İN DEĞERLENDİRMELERİ…

O dönemde Osmanlı Ordusunda 1. Ordu Komutanı olarak görev yapmakta olan, Çanakkale Cephesinde 18 Mart 1915 tarihinde gerçekleşen ve Müttefikler açısından da başarısızlıkla sonuçlanan Deniz Harekâtının ardından Gelibolu yarımadasında gerçekleşecek kara muharebeleri esnasında 5. Osmanlı Ordusuna komuta eden, 27 Şubat-30 Ekim 1918 döneminde de Filistin Cephesindeki Yıldırım Orduları Grubuna komuta eden Mareşal (Alman) Liman von Sanders, anılarında, 1915 yılının başında, genel dikkatin gitgide daha çok Çanakkale Boğazı’na çevrilmeye başlandığını, özellikle de Atina üzerinden Müttefik Kuvvetlerin niyetleri, gemi hareketleri ve asker nakliyesiyle ilgili birçok haber geldiğini, İngiliz-Fransız harp filosunun İstanbul istikâmetinde bir harekâtı yapmasının mümkün göründüğünü belirtmektedir.

 

DENİZ HAREKÂTININ GEREKÇESİ

Müttefikler cenahındaki gerek siyasî liderlerin gerekse de Batı Cephesi’ndeki komutanların, Ekim 1914 ayından sonra Batı Cephesi’nin kilitlenmiş olması nedeniyle bu cephede dolaysız tutumla [1] sonuç alınmasına ilişkin ümitleri gittikçe azalmıştır. Nitekim 7 Ocak 1915 tarihinde Savaş Bakanı Lord Kitchener, Batı Cephesi’ndeki İngiliz Sefer Kuvvetinin Komutanı Mareşal John French’e yazdığı mesajda Fransa’daki Alman mevzilerinin taarruzla ele geçirilemeyecek ve tam olarak da kuşatılamayacak bir kale olarak kabul edilebileceğini, bu durumda bu mevziler karşısında tutunabilecek kuvvetler bırakılarak, asıl harekâtın başka yerlerde sürdürülebileceğini belirtiyordu. Churchill de benzer şekilde düşünüyordu. Düşman ittifakının bir bütün olarak dikkate alınması gerektiği üzerinde duran Churchill, modern sahadaki gelişmelerin mesafe ve hareket kabiliyeti ile ilgili ana fikirleri değiştirdiğini, bunun bir sonucu olarak başka bir muhârebe ve harekât alanında vurulan bir darbenin düşmanın stratejik yanına vurulmuş gibi kabul edileceğini, bu çerçevede kesin sonucun alınacağı sanılan Batı Cephesi yerine diğer cephelerin de alternatif hâline geldiğini, böylesi bir yaklaşımın İngiltere’nin geleneksel amfibi stratejisine de uygun düştüğünü, böylece İngiltere’nin o zamana değin ihmâl edilmiş olan deniz gücünün sağlayacağı askerî avantajdan yararlanmanın mümkün olacağını düşünüyordu. Maliye Bakanı Lloyd George da İngiliz kuvvetlerinin büyük kısmının, Merkezî Devletler’in arka kapısına ulaştıracak bir yol olmak üzere Balkanlara kaydırılması fikrini savunmaktaydı. Dönemin Paris Askerî Valisi General Joseph Simon Gallieni de Yunanistan ve Bulgaristan’ı Fransız kuvvetlerine katılmaya teşvik edecek derecede kuvvetli bir ordu ile, İstanbul’a ilerlemek için bir hareket noktası olarak Selanik’e bir çıkarma yapılmasını teklif etmişti. İstanbul ele geçirildikten sonra, bunu, Romenler ile işbirliği hâlinde Tuna’ya (Avusturya-Macaristan içine) doğru bir ileri harekât izleyecekti. Bu teklif, savaşın (1918 yılındaki) son aylarında Müttefikler tarafından fiilen uygulanan hareket tarzına benzemekteydi.

Bu gelişmelere paralel olarak Doğu Avrupa’da Alman Ordularının baskısında bulunan Ruslar, Doğu Anadolu’daki durumlarının da sıkışması üzerine 2 Ocak 1915 tarihinde İngiltere’ye başvurarak Osmanlı Devleti’nin başka bir yerde yapılacak kara ve deniz gösteri harekâtıyla meşgul edilmesini istemiştir. Bu öneriyi fırsat bilen İngiltere ve Fransa’nın, Çanakkale Boğazı’nın denizden zorlanarak geçilmesi hâlinde Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını Ruslardan önce ve özellikle onların karışmasına meydan vermeden ele geçirmeleri mümkün olabilecekti. Bunun başarılması hâlinde ayrıca Alman askerî gücünün Orta Avrupa’dan tecridi ile Osmanlı Devleti’nin savaşta saf dışı bırakılması mümkün olabilecekti.

İngiltere Savaş Bakanı Horato Herbert Kitchener, Avrupa’da Batı Cephesi’nde devam eden siper savaşlarından sonuç alınamayacağını görünce, Çanakkale’nin denizden zorlanmasının uygun olacağına ve Boğazların da denizden zorlanarak geçilebileceğine kanaat getirmiştir. Churchill, Kitchener ve kimi muhatapları Çanakkale Boğazı’nın denizden zorlanarak geçilebileceğine kanaat getirmişlerdi ama Çanakkale Boğazı’nı zorlayarak denizden geçmek Boğazları kontrol etmek gerçekten mümkün olabilir miydi? Bunu da yaşanan tecrübeler gösterecekti.

Churchill ve Lloyd George tarafından düşünülen Çanakkale Boğazı’nın denizden zorlanarak geçilmesi ve İstanbul işgâl edilerek Osmanlı Devleti’nin savaş dışı bırakılması önerisi 15 Ocak 1915 tarihinde İngiliz Savaş Konseyi’nde [2] de kabul edilmiştir. Savaş Konseyi bu kararıyla Kafkas Cephesi’nde zor durumda olduğunu belirten Rusya’yı rahatlatmayı, Boğaz’ı geçmek suretiyle Osmanlı Devleti’nin hükûmet merkezini ele geçirerek kısa sürede Osmanlı Devleti’ni savaşta saf dışı bırakmayı, böylece savaşın başlangıcında tarafsız görünmekle birlikte Almanya ve Avusturya-Macaristan safında savaşa girmelerinden endişe edilen kimi Balkan devletlerinin (özellikle de Bulgaristan’ın) bu konudaki muhtemel yönelişlerinin önünün alınması hedefleniyordu.

 

Not: Devam edecek…

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SON NOTLAR

[1] Dolaysız (Doğrudan) Tutum, Prusyalı Stratejist Clausewitz’in de belirttiği üzere düşmanın ana kuvvetlerinin savaş alanında kesin bir şekilde imhâ edilmesidir. Savaş tarihi boyunca pek çok komutan ve askerî teorisyen tarafından, savaşı kazanmanın yegâne kesin yöntemi olarak kabul edilegelmiştir. İngiliz Stratejist Basil Liddell Hart tarafından kavramsallaştırılan Dolaylı Tutum Stratejisi ise askerî strateji olarak, (düşmanın ana kuvvetlerinin savaş alanında imha edilerek yenilmesi şeklindeki geleneksel Doğrudan Tutumdan farklı olarak) düşmanın fizikî ve psikolojik dengesinin bozularak savaşma kararlılık ve gücünün kırılmasına yönelik stratejik tutumları içerir ve ifade eder.

[2]  Savaş Konseyi (War Council); İngiltere’de, I. Dünya Savaşı’nın etkin bir şekilde yüksek sevk ve idaresinden sorumlu meclis olarak kurulmuştur. Savaş Konseyi ilki 25 Kasım 1914 tarihinde olmak üzere 14 Mayıs 1915 tarihine kadar muhtelif aralıklarla toplanmıştır. Mayıs 1915 ayı sonunda Kabinenin değişmesiyle adı geçen Konsey, Haziran 1915 ayından itibaren “The Dardanelles Comitte (Çanakkale Boğazı Komitesi)” adını almıştır. Bu tarihten itibaren görev fonksiyonu değişmemekle beraber mesaisinin çoğunu Çanakkale ve Doğu Akdeniz konularına ayırmıştır. 7 Ekim 1915 tarihinde bu konseyin ismi “War Comittee (Savaş Komitesi)” olarak değiştirilmiş, ilk toplantısını da 2 Kasım 1915 tarihinde gerçekleştirmiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI