?>

Çocuk… -2

Hümeyra Yıldırım YALÇIN

3 yıl önce

Geldik ÇOCUK kelimesine... Doktor beye; “Ben doğum yapmak istemiyorum. Annem henüz gelmedi, gece burada olacak. Yarın doğum yapayım.” dememin üzerinden yedi yıl geçti. O günden beri anneyim şükür. Çocuklarla birinci dereceden haşır neşirim. O gün; ortada ağlayan, acıkan, gülümseyen, minicik, pembecik bir bebek yokken onun gelmesi değil, annemin yanımda olması daha önemli sanmışım. Bir de gurbette olunca, anne daha önemli oluyor haliyle o zamanlarda. İkinci doğumda gurbet hissine bürünmedim. Çünkü sağ olsun annem yanımdaydı. Çocuk sayısı ikiye çıkınca anneliğim de ikiye çıktı diyebilirim. Öğrencilerime daha çok kıyamaz oldum, daha hoşgörülü oldum. Daha çok gülümsedim, yaptıklarına daha az sinirlenir oldum. Bu ama hemen olmadı bu, birden olmadı.  Nasıl olduğu da biraz karmaşık, biraz melankolik, biraz sancılı. Bir şeyler, bir şeyler oldu ve ben bıraktım artık insanlardan nefret etmeyi. Kinlenmeyi, hırs beslemeyi bıraktım. Meğer kaplumbağanın kabuğu gibi taşımışım ben yıllarca onları sırtımda. Yük etmişim gönlüme gereksiz yere. Kabuğuma çekildikçe yiyip bitirmişim kendimi. Meğer sevmediklerimin, nefret ettiklerimin, garezlendiklerimin de hiç umurunda değilmişim. Herkes yoluna bakıyormuş benim içim içimi yerken. Nefret edilmesi gereken insanlar değil, davranışlarıymış. Kötüden değil, kötülükten nefret etmek gerekmiş. Hırsızdan değil hırsızlıktan nefret etmek gerekirmiş. Aynı şekilde yalan söyleyenden değil, yalandan nefret edilmeliymiş. Elimdeki küçük aynayı kendime çevirince gördüm ki ben aslında kendimi sevmemişim, kendimden nefret etmişim. Kendimi kinle, hırsla bürüyüp içimi görememişim. Mesele benmişim ama hiç o meseleye gelememişim. Bu belki de en büyük adımdır hayatımda; yani aynada kendimi görmek, başkalarını değil de. Sonra bir şiir Şeyh Galip’ten;      Hoşça bak zâtına kim zübde-i alemsin sen      Merdüm-ü  dîde-i ekvân olan âdemsin sen Dedi yıllar öncesinden bana. Kendine bir bak ama hoşça, güzel bak. Sen âlemin özüsün. Varlıkların göz bebeği olan insansın, diyordu bu iki mısra. Sen özelsin ama diğerleri de özel. Dünyada kısa bir zaman varsın ve bunu yıkıcı hislerle mahvetme, böyle dedim ben de kendime. Aslında bunu anlayınca fark ettim ki daha önce aynı şeyleri çok duymuşum ben. Belki de okudum bir yerlerden. Nedense tesir etmemiş, nedense anlamamışım. İki çocuklu bir anne olmam lazımmış anlamak için. Damdan düşüp elimi, ayağımı kırmam lazımmış. Şimdi kimseye şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın demiyorum. Demem ki. Bana diyenleri de anlamamıştım zamanında. Siz de okuyup geçin. Belki kendiniz daha iyisini, daha doğrusunu, daha güzelini anlayacaksınız, bunu bilemem. Belki de “haklısın” diyeceksiniz bana ve acaba “ÇÖREK” kısmında ne yazacak deyip merak edeceksiniz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI