Çocuklar nedenini anlamadıkları ölümcül bir kapanın içinde sıkışıp kalmaktadır. Çocuklar hiçbir zaman savaş çıkarmadı. Savaşın kelime anlamını dahi bilmedikleri halde, Büyüklerin birbirini öldürdükleri savaşın mecburen zorunlu tarafı oldular. Çocuklar bir araya gelebilseler belki birbirlerine sarılıp, el ele tutuşup, oyun oynayacaklar. Ancak neden çıktığını bile bilmedikleri anlamsız savaşların en ağır bedellerini yine çocuklar ödemektedir. Savaşlarda binlerce çocuk hayatını kaybetmekte, annesiz, babasız ve kardeşsiz kalmaktadır. Savaş çocukları bedensel ve ruhsal açıdan etkileyen ve yaralayan acı ve travmatik bir durumdur. Savaş bitmiş olsa dahi yaşanan acılar, çocukların bilişsel ve duygusal olarak yıpranmalarına ve benliklerinde geri alınamayacak derecede ve tamiri asla mümkün olmayan ağır hasarlar oluşmasına neden olmaktadır.
Silahlı çatışmaların yaşandığı bölgelerde yaşamak zorunda kalan çocuklar normal bir yaşam sürmüyorlar. Patlayan bombalar eşliğinde evlerinin yıkılmasını korkuyla ve dehşete kapılmış bir şekilde izleyerek yaşıyorlar. Aile üyelerinin, komşularının, arkadaşlarının yaralandığını, çeşitli uzuvlarının koptuğunu, kanadığını ya da öldürüldüğünü gözleriyle görüyorlar. Ölümün ne olduğunu dahi bilmeden acılar içinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Savaş bölgelerinde yaşayan çocuklar, uyumadan, yeterli gıda alamadan, korku, anksiyete ve depresyon eşliğinde gündelik yaşamlarını sürdürmek zorundalar. Çocuklar savaş meydanlarında ciddi boyutlarda yaşam mücadelesi vermek zorunda bırakılıyorlar. Her şeye tanık olup, bu zorlukları bizzat yaşayarak öğrenmek zorunda kalıyorlar. Normal bir hayat sürerken ana kucağında annesine sarılarak uyumaya alışmış minicik bebekler, bir anda savaşın ortasında kalıp, geceleri korku, kâbus görerek bu kirli dünyanın her türlü acısını ve ölümün soğuk nefesini iliklerine kadar hissederek, kirli istismarlara açık bırakılarak korunmasız bir şekilde nefes bile alamadan yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
Oysaki her çocuk oyun oynayarak, yeterli gıda alarak, hayaller kurarak insanlık için faydalı olacağım düşünceleriyle mutluk içinde yaşamayı, gelişmeyi ve büyümeyi hak etmektedir. Savaşı yaşayan bir çocuk dünyanın güzelliklerini bilmeden ve dünyaya geldiğine pişman olmuş bir şekilde, dünyanın yaşanacak bir yer olmadığını düşünerek, ağlayarak acılar içinde mecburen savaşı deneyimlemek zorunda bırakılıyorlar. Savaş bölgelerinde başta çocuklar olmak üzere tüm siviller temel sağlık hizmetlerinden yoksun kalarak, soğuk hava şartlarına ve sağlıksız ortamlara maruz kalarak yaşamaktadırlar. Şiddetin, savaşın olduğu bir ortamda çocuklar, şiddeti ve savaşı doğal bir yaşam biçimi gibi algılayarak büyüyorlar.
Savaşsız bir dünyada çocukça mutlu bir şekilde yaşamak ümidiyle.