Türkiye ekonomisinde yaklaşık son elli yıldan beri kronikleşmiş ve kalıcı çözüm bulunamayan temel makro ekonomik sorunlar var. Kısa dönemli uygulanan politikalar zaman zaman ekonomiyi biraz da olsa soluklandırsa da hala tamamen yok edemediğimiz meseleler var. Bu sorunların başında da sermaye yetersizliği, enflasyon, işsizlik ve tabiki de dış ticaret açığı var. Merak edenler için söyleyeyim. Bir ülkenin ihracat – ithalat dengesinde ihracat aleyhine bozulmalardır aslında en basit anlatımıyla dış ticaret açığı. Üretmediğinizden fazlasını yurt dışından satın alarak tüketmedir bir bakıma.
Bu anlamda Türkiye’nin en büyük kronik majör sorunlarından biridir dış ticaret açığı. Her anlamda dışa bağlı olan ekonomimizde şimdi de dış ticarette sorunlar yaşamaya başladık. Zaten bu hep vardı ancak son dönemde daha da belirginleşti. Gelin şimdi ihracatta her ay rekor kıranların karnesine bakalım. En son açıklanan veriden başlayalım mesela. Türkiye İstatistik Kurumu Eylül ayına ilişkin dış ticaret verisini açıklandı. Buna göre söz konusu dönemde ihracat birim endeksi 2021 yılı Eylül ayında 88.4 olarak elde edilen dış ticaret haddi 17.2 puan azalarak 2022 yılı Eylül ayında 71.2 oldu. Peki buradan ne anlayacağız? Bu rakam ne anlam taşıyor? Bunu bir cümle ile anlatayım size. Kıyaslama yaptığınız döneme göre daha az yurt dışına mal satmışsınız. Peki yurt dışına mal satışınız azaldıysa ihtiyaç duyduğunuz dövizi nereden bulacaksınız? İşte kritik soru. Bunun cevabını size bırakıyorum. Herşeyi hakkaniyet ölçüsünde yapmak lazım. İhracatı söyledim. Peki ithalatta durum ne? Hemen onu da söyleyeyim. Söz konusu dönemde ithalat birim endeksi yüzde 27.4 arttı. Hani her ay kırılan ihracat rekorları? Bence dilleri sürçtü. Her ay ihracatta rekor kırdık diyenler ithalatı kastediyorlar bana kalırsa.
Sizi, fazla değil bir sene önceye götüreceğim. Ticaret Bakanı, “İhracatta Cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı” demişti. Herhalde Cumhuriyet ekonomisini fazla araştırmamış. O dönemde ithalatı hiç ağzına almadı. Ben söyleyeyim. Bu dönemde ithalattaki artış yüzde 12.4. Ufak bir hatırlatma 1923 – 1938 yılları arası dış ticaretini incelerseniz şunu görürsünüz:
1923 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %78.60
1924 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %90.43
1929’da ihracatın ithalatı karşılama oranı ki bu dönem dünya krizinin yaşandığı dönemdir.%90.27
Listeyi uzatabilirim ama yapmayacağım. Rekor kıranlar incelesin, araştırsın diye. Ufak bir not. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana günümüze kadar 16 defa bütçe fazlası verdi. Bunun 8 tanesi Cumhuriyetin kurulduğu ilk 15 yılda. Varın gerisini siz düşünün.
Peki; Türkiye neden dış ticaret açığı veriyor? Sürekli dış ticaret fazlası versek daha iyi olmaz mı? Ya da dış ticaret açığı vermemize neden olan faktörler neler? Hadi şimdi gelin bunları en sade anlatımı ile açıklayalım. Sebeplerini anlamamız için öncelikle Türkiye’nin dış ticaretine konu olan ürün, mal ve hizmetlerine bakmak lazım. Dış ticaret açığına neden olan sebeplerin büyük bir bölümünü enerji ithalatı başlığında toplamak mümkün. Yaklaşık bir rakam söylemek gerekirse dış ticaret açığımızın yarısından fazlasını oluşturan kalem enerji sektörü. Sizi 2014 yılına götüreyim. Bu tarihte dış ticaret açığımızın yüzde 57’lik bir kısmını enerji ithalatı oluşturdu. Yine aynı yılda 28 milyar dolar makine ve teçhizat ithal etmişken sadece 12 milyar dolarlık bir satım gerçekleştirdik. O zaman sorun nerede? Son olarak da bunu anlatalım. Genel olarak incelendiğinde Türkiye ekonomisinin dış ticaret açığı vermesinde en önemli 3 faktörü söyleyeyim
1-Türkiye enerji ihtiyacında dışa bağımlı bir ülke. Dış ticaret açığımızın yarısından fazlasını bu kalem oluşturuyor.
2- Türkiye, katma değeri yüksek ürünlerde dış ticaret açığı veriyor. Düşük kalitede ve değerde ürün satarken pahalı ürünleri satın alıyor. Bu da dengeleri ihracat aleyhine bozuyor. Bu açığı emek yoğun sektör olan tekstil ve tarım ile kapatmaya çalışıyor
3- Türkiye’nin dış ticaret fazlası verdiği sektörlerde yoğunlukla hammadde ve ara malı ithalatı yapılıyor. Örneğin; tekstil sektöründe pamuk ithalatı, un sektöründe un ithalatı gibi… Söz konusu ticari yapı Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmasını engelliyor.
İNŞALLAH GEÇMİŞ YILLARDA OLDUĞU GİBİ BÜTÇE AÇIĞI VEREREK BÜYÜMEYE ODAKLANAN BİR EKONOMİ ANLAYIŞI HAYATA GEÇMEZ. UNUTMAYIN, YÜKSEK ENFLASYON DÖNEMLERİNDE BÜYÜMEYE ÇALIŞMAK YANGININ ÜZERİNE BENZİN DÖKMEYE BENZER.