?>

Dumlupınar'a Doğru

Dr. İrfan PAKSOY

1 yıl önce

 “Dün bütün cephelerde ve bilhassa Afyonkarahisar mıntıkasındaki

muharebeler muvaffakiyetle devam etmiştir.

Afyonkarahisar zapt edilerek çok sayıda esir ve ganimet alındı.”

 

Hâkimiyet-i Milliye gazetesi. 28 Ağustos 1922

 

28 Ağustos 1922…

28 Ağustos Pazartesi. Büyük Taarruz’da üçüncü gün. Devam eden şiddetli muharebelerde Türk birlikleri tüm hatlarda yiğitce ve şevkle harp etmeye devam ettiler.

İzmir’deki Yunan Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığı İzmir’e giden hatlarının emrettiyse de Afyon Cephe Komutanı General Nikolas Trikupis bu emri alamadı.

Küçük Asya Ordusu Komutanı Korgeneral Hacıanesti’nin İzmir’deki genel karargâhındaki irtibat subayı E. Kazanidis sanki komedi türü bir tiyatro oynuyormuşçasına Batılı gazetecilere şöyle diyordu:

“Mustafa Kemâl, Ankara’da perişan olan saygınlığını pekiştirmek için bir savaş başvurmuştur. Kim bilir belki de iki gün sonra esir Mustafa Kemâl’i size burada takdim edebilirim.”

Lâkin Afyon Cephesinden gelen vahim haberler nedeniyle Korgeneral Hacıanesti, Küçük Asya Orduları Başkomutanlığı görevinden istifa edecektir.

Afyon bölgesini savunmakla sorumlu 1. Yunan Kolordusu Komutanı Tümgeneral Trikupis’e bağlı 1. Piyade Tümeni Komutanı Tümgeneral Franko devam eden çatışmalardaki carî duruma ilişkin gönderdiği raporda, zayiatın büyük olduğunu, askerlerin savaşmak istemediğini, devam eden çarpışmalarda askerlerin saftan ayrılma eğilimlerinin görüldüğünü bildirdi.

Sincanlı… Afyon’dan Uşak ve Antalya’ya giden karayolları arasında ve Afyon’un 33 km batısında (ve bugünkü ismi de Sinanpaşa olan) bir kaza. Türk askeri gün içinde orasını da kurtardı Yunan işgâlinden.

Kurtuluş coşkusuyla bir ana – baba günü yaşayan Afyonlular, komutanlara ve askerlere sevgi gösterilerinde bulunuyor, şehirden geçen askerlere ikramda bulunmakta yarış ediyor, onlara su, helva ve pilav dağıtıyor.

Gün sonunda Yunan kuvvetlerinin ilk hatları tamamen ele geçirildi ve çekilme yolu da tamamen tutuldu.

Gazi ve Müşir Başkumandan saat 20.30’da Afyon’a girdi.

Bu esnada cephedeki Yunan kuvvetleri de üçe bölünmüş durumdaydı. General Petros Sumilas komutasındaki 3. Yunan Kolordusu dört tümen hâlinde Eskişehir’de, General Trikupis komutasındaki 1. Yunan Kolordusu dört tümen hâlinde (Kütahya’nın Dumlupınar gibi Afyon’a komşu ilçelerinden olup, Kütahya’nın doğusunda, Dumlupınar’ın kuzeyinde, Afyon’un da kuzeybatısındaki) Altıntaş – (Afyon’un Sincanlı ya da yeni ismiyle Sinanpaşa ilçesine bağlı bir köy olan) Balmahmut arasında, General Kimon Diyenis komutasındaki Ordu / Cephe ihtiyatı görevindeki 2. Kolordu da üç tümeni ile Afyon kuzeybatısındaydı.

Gün sonunda düşmanın ikinci kademe mevzîlerde tertiplenmesi de önlendi. Yunan kuvvetleri bir an evvel Dumlupınar’a çekilip ayrı düşmüş Franko Grubu ile birleşip yeniden cephe tutmak ve tertiplenmek isterken, TBMM Orduları da Yunan kuvvetlerinin başka yerde savunması için tertiplenmesine fırsat vermeden imhâ etmek istiyordu.

Afyon’daki başarının basına yansıması…

Ankara mahreçli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi:

“Dün bütün cephelerde ve bilhassa Afyonkarahisar mıntıkasındaki muharebeler muvaffakiyetle devam etmiştir. Afyonkarahisar zapt edilerek çok sayıda esir ve ganimet alındı.”

İstanbul mahreçli Yenigün gazetesi:

“Ordumuz, cephenin her noktasında düşman saflarını yardı. Düşman mevzilerini zapt ederek ilerlemekte. Eskişehir ve Kütahya’ya Afyon’dan gidilir.

Son dakika: Müjdeleriz! Afyon’u aldık!”

Konya mahreçli Babalık gazetesi:

“Gazanfer ordumuz bütün cephelerde taarruza geçti. Nasrunminallâhi ve fethun karîp.” (Yardım ve zafer Allah'tan ve pek yakın bir fetih. Saf Sûresi - 13. âyet)

 

Büyük Taarruz’a ilişkin yabancı diplomatların ilk değerlendirmeleri…

27 Ağustos’ta sakin bir Pazar günü geçiren Anadolu’daki İtilaf Devletleri diplomatlarının çoğu Büyük Taarruz’u 28 Ağustos’ta da geç saatlere kadar öğrenemediler. Günün geç saatlerinde İngilizlerin İzmir Başkonsolosu Sir Harry Lamb, Türklerin Uşak doğusunda demiryolunu keserek Afyon’u tecrit ettiklerini, hatta Afyon’un Türkler tarafından alındığının bile kendisine haber verildiğini telgrafla Londra’ya bildirdi. Amerikan Yüksek Komiseri Amiral Bristol’un [1] Washington’a gönderdiği telgraf ise şu şekildeydi:

“Türkler bütün cephelerde taarruza geçmiş olduklarından, Anadolu ile bütün haberleşme kesilmiştir.”

 

29 Ağustos Salı…

Büyük Taarruz’un dördüncü günü…

Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa kendisine bağlı 1. ve 2. Ordulara gönderdiği emirde düşmanın muharebeyi nerede kabul edeceğinin belli olmadığını, amacın düşmanı Anadolu içinde imhâ etmek olduğunu, bunun için düşmanın çekilme yolu ile telefon ve telgraf hatlarının kesilmesini, demiryolu ulaşımının engellenmesini, menzil kollarına baskınlar yapılmasını, Kocaeli Grup Kumandanlığına da sorumluluk bölgesindeki harekâtın gizli tutulmasını, yaklaşma yürüyüşlerinin de gece yapılmasını emretti. Sabah erkenden 1. Ordu bağlılarından 1. Kolordu Komutanı Albay İzzettin (Çalışlar) Bey de şiddetle takibe devam emri almıştı. General Franko Grubu’nun Dumlupınar mevzilerinde tutunmasına imkân vermeden Trikupis Grubu ile birleşmesini önlemeli, Toklu Sivrisi, [2] Kaplangı Dağı [3] ve Arpa Gediği alınmalıydı.

 

Londra’ya peş peşe çekilen üç telgraf…,

İngilizlerin İstanbul Yüksek Komiseri [4] Sir Horace Rumbold [5], Londra’ya peş peşe üç telgraf çekti:

- Birincisinde, “Kemalist saldırının başladığını ve Anadolu ile haberleşmenin kesik olduğunu” haber verdi.

- İkincisinde, “Anadolu limanlarının yabancılara kapalı olduğunu, bir İtalyan gemisinin de Antalya limanına sokulmadığını” belirtti.

- Üçüncüsünde ise “İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un önceki günkü sorusuna karşılık vererek

sonuç alınamadan dağılan Londra Konferansı yerine [6] yapılması düşünülen Venedik Konferansı’nı [7]  mümkün olduğunca çabuk toplanmasını” önerdi ve Yunan Ordusunun Anadolu’yu boşaltmasına karşı olan görüşlerini tekrarladı.

 

Cephe gerisindeki sevinç ve coşku…

Cepheden Meclis’e, Meclis’ten de basına ve vatan sathına yayılan haberler sevinç gösterileriyle karşılanmakta.

Adana’da da Rus Konsolosu, Vali Refet Beyi makamında kutlayarak “Bu Şark’ın zaferidir.” dedi.

 

Afyon’un batısında şiddetli çarpışmalar…

Saat 08.00. 11. Türk Tümeni ile 5. Yunan Tümeni arasında (Afyon’un batısında Sincanlı ya da günümüzdeki ismiyle Sinanpaşa ilçesine bağlı bir) Başhimse köyünde şiddetli çarpışma yaşandı. 4. ve 9. Yunan Tümenleri de mevzilenince muharebe (Kütahya’nın Dumlupınar ilçesine bağlı bir köy olan) Selkisaray köyü bölgesine yayıldı. Cephe ana - baba gününe döndü.

Saat 10.00.14. Türk Süvari Tümeni Yunan birlikleri ile temas sağladı. Dumlupınar bölgesinde 23. Yunan Tümeni şimdi de 14. Türk Süvari Tümeni karşılarına çıkınca şaşkına döndü ve telaşa kapıldı.

Saat 12.30. Toklu Sivrisi 6. ve 57. Türk Tümenleri tarafından ele geçirildi.

 

Trikupis Grubu’nun çembere alınması…

Saat 14.30. Tam da Franko ve Trikupis Grupları birleşmek üzereyken hiç hesapta olmayan Yarbay Ömer Halis (Bıyıktay) Bey komutasındaki 23. Türk Tümeni araya girdi ve Trikupis Grubu’nun yolunu kesti. Bu tümen, Dumlupınar’ı alıp kuzeye geçerek Arpagediği’ni zaptetme görevi almıştı.

Saat 16.00. 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa, muharebe alanında düşmanın telaşla batıya doğru   sıyrılmaya çalıştığını gördü ve 23.Tümen’e (Kütahya’nın güneybatısındaki Aslanapa ilçesinin güneybatısında yer alan bir köy olan (Kütahya’nın güneybatısındaki Aslanapa ilçesinin güneybatısında yer alan bir köy olan) Çalköy – (Sincanlı’nın kuzeybatısındaki) Dumlupınar yolunun kesilmesini emretti.

29 Ağustos akşamı. Gün boyu süren muharebeler sonucunda Yunan Küçük Asya Ordusunun Trikupis Grubu beş tümeni ile birlikte doğuda (Kütahya’nın Altıntaş ilçesine bağlı ve Dumlupınar’ın kuzeyinde bir köy olan) Hamurköy, güneyde (Kütahya’nın güneybatısındaki Aslanapa ilçesine bağlı bir köy olan) Aslıhanlar, ortada Çalköy olmak üzere çember içine alınmıştı.

Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki 5. Kolordu süvarileri, 2. Ordu bağlısı 6. Kolordu, tümenleri ile birlikte kuzey ve kuzeydoğudan, 1. Ordu bağlısı 4. Kolordunun tümenleri de güney ve doğudan Yunan kuvvetlerini sıkıştırmaktaydı.

Trikupis Grubu’nun emniyetle geri çekilebilmesi için sadece kuzeybatıda Kızıltaş Vadisine giden bir açıklık kalmıştı. Bu sırada batıdaki Dumlupınar istikâmetine doğru ilerlemekte olan Yarbay Ömer Halis Bey komutasındaki 23. Tümen ise devam eden harekâtın gidişâtını değiştireceğinden habersizdi. 23. Tümen, 1. Ordu bağlısı 1. Kolordu’nun en kuzeydeki tümeni olup görevi ise Dumlupınar'ın kuzeyinde bulunan, 5. Efzun Alayı’nın [8] savunduğu Arpagediği'ni zaptetmekti. 23. Tümen’in öncü alayı buradaki Efzun Alayı’na karşı muharebeye girer. 23. Tümen’in diğer alayları ilerlerken, bir Yunan birliğinin Dumlupınar istikâmetinde ilerlediği haberi gelir. 23. Tümen Komutanı Yarbay Ömer Halis Bey kendisine verilmiş olan emre rağmen tümenini iki gruba ayırmış ve kuvvetinin büyük kısmını Dumlupınar’a yürüyen Yunan birliklerinin önünü kesmek için kuzeye yönlendirir.

Bu sırada Dumlupınar yolundaki Yunan birlikleri ile Arpagediği’ndeki birlikler arasında yaklaşık 10 kilometreden az bir mesafe kalmıştı. İşte 23. Tümen’in kuzeye yönelmesi, Yunan kuvvetlerinin bu boşluğun kapatmasına meydan vermedi.

Yunan Küçük Asya Ordusu üç gruba bölünmüş ve bu gruplar arasında da fizikî temas imkânı kalmamıştır.

Saat 21.00. General Trikupis, kuvvetlerine Çalköy’e çekilme emri verdi. Dumlupınar yolu tıkandığı için Çalköy’de birlikleri toplayıp Kızıltaş Vadisinden Uşak istikâmetinde çekilmeyi düşünüyordu.

5. Tümen Komutanı Albay Rokas, 9. Tümen’den bazı birliklerle müştereken Dumlupınar yönünde bir yarma taarruzu gerçekleştirmiş ise de 23. Tümen’in kararlı savunmasıyla bu deneme sonuçsuz kalır.

Saat 22.00. 5. Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa cephânesi azaldığından topçu ateşini durdurur ve Yunan kuvvetlerine karşı atlı hücum emri verir. 5. Süvari Kolordu’suna bağlı 14. Türk Süvari Tümeni’nin atlı gece baskınları Yunan birliklerinde yıkıcı tesir yaptı. Aşağıdan da 12. Türk Piyade Tümeni iki alayıyla gece baskını yapınca ortalık hayli karışır. Trikupis Grubu tarafından uzun süre yol bilen bir kılavuz arandı. Yürüyüş kolundan biri, zifiri karanlıkta Türk süvarileri zannederek 1. Yunan Kolordusu karargâhına ateş açtı.

Trikupis Grubu’nun durumu ümitsizleşmişti Afyon Cephesi’ne yardıma çağrılan Bağımsız Yunan Tümeni de, çekilen Trikupis Grubu ile bağlantı kuramayarak Eskişehir güneyinden batıya doğru çekilmeye başladı. Bu arada cephedeki Yunan birliklerine yeniden tertiplenmesi emredildi. Trikupis, ağır topların taşınması mümkün olmadığından namlu kapaklarının alınarak topların bırakılmasını emretti. 2. Yunan Kolordusu’nun kalan telsizinin taşınmasını da emrettiyse de askerler onu da tahrip ederek bıraktılar. Yunan birlikleri karmakarışık hâlde Çalköy etrafında yığılmaya devam eder.

Gece boyunca, Yunan askerlerinin kuşatmayı yarmasını engellemek için Türk taarruzlarının devam etmesi kararlaştırılır. Aynı akşam Türk birlikleri tarafından Dumlupınar soşesi ele geçirildi, Aslıhanlar ovasına hâkim tepeler zapt edildi. Dumlupınar - Uşak yolu kapatıldı. Özetle, torbanın ağzı büzüldü, Trikupis Grubu çembere alındı, Eskişehir’deki Yunan kuvvetleri (3. Yunan Kolordusu) ile de Trikupis Grubu’nun bağlantısı kesildi.

Geceleyin üç parçaya bölünmüş hâldeki Yunan Küçük Asya Ordusu biraz daha birbirinden koptu, bu nedenle birleşip bir cephe de tutamadılar. 26 Ağustos’tan beri yaşanan peş peşe başarısızlıklar ile ön ve arka cenahı kuşatılmış olan Trikupis Grubu’ndaki subayları ve askerlerindeki paniği de büyüttü. Yunan subaylarının dörtte üçü bu şartlarda muharebeyi sürdürmenin faydasız olduğunu düşünmekteydi.

 

Durum haritasını gören Başkumandan’ın tespit ve icraatları…

26 Ağustos’tan beri devam eden harekâtın düğümü artık kopmak üzeredir.

29 Ağustos gecesi Gazi ve Müşir Başkumandan Afyon’daydı. 1. Ordu’nun devam eden harekâta ilişkin cârî durum raporu onu ayağa kaldırdı. Durum haritasına göre Yunan Afyon Cephe Komutanı Trikupis, Dumlupınar kuzeyindeki 10-12 km genişliğinde arızalı ve yolsuz bir kısım sayılmazsa tam bir kuşatma altındaydı. Gazi ve Müşir Başkumandan o zamanı şöyle anlatıyor:

 “Arkadaşlar!

Haritada gördüğüm şu idi ki, Ordularımız, düşmanın büyük kısmını kuzeyden, güneyden ve batıdan kuşatmaya uygun durum almış bulunuyorlardı. Şu hâlde tasarladığımız ve en büyük sonucu sağlayacağını ümit ettiğimiz durum gerçekleşiyordu.

“Derhâl Fevzi ve İsmet Paşa’ları çağırınız” dedim.

Üçümüz toplandık. Durumu bir daha görüştük ve kesinlikle anladık ki Türk’ün gerçek kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı ufuktan bütün parlaklığı ile doğacaktır.

Bu karara göre Ordulara 06.30’dan önce yeni emir yazıldı. Fakat durum o kadar önemli, o kadar sürat ve şiddet gerektiriyordu ki bu yazılı emirlerle yetinmek yeterli olmazdı. Onun için Fevzi Paşa Hazretlerinden bizzat 2. Ordu’nun ve 5. Süvari Kolordusu’nun yanına giderek düşüncelerimize göre harekâtı yürütmesini kendilerinden rica ettim.

1. Ordu karargâhına da bizzat ben gidecektim. İsmet Paşa’nın karargâhta kalıp genel durumu düzenlemesini uygun gördüm.”

 

Kader söyleyeceğini yüksek sesle belirtmek üzereydi...

29 Ağustos Salı. Gün sonu.  26 Ağustos sabahından beri iki günü mevzi çökertme ve diğer iki günü de takip ile sürüp giden dört günlük zorlu bir harekâtın sonuna gelindi. Kader söyleyeceğini yüksek sesle belirtmek üzereydi. Daha da geri çekilemeyen Yunan kuvvetleri Dumlupınar’da sıkışmış ve çembere alınmıştı. Burada çaresiz bir şekilde muharebe düzeni aldı. Yunan kuvvetleri.

 

Kurt kapanı düzeni...

1. ve 2. Ordulardaki muharipler de dirâyetli kumandanlarının yüksek sevk ve idaresinde Alviran, Çalköy, Zafertepe, Küçükaslıhanlar ve Büyük Aslıhanlar hattında kurt kapanı düzeni aldılar. Hazırdılar Gazi ve Müşir Başkumandan’ın dirâyetli sevk ve idaresinde, Yunan’a nihâî ve öldürücü darbeyi vurmak için imhâ muharebesine.

 

Devam edecek…

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SONNOTLAR

[1] Amiral Mark Lambert Bristol (1868-1939), ABD Deniz Kuvvetlerinde tuğamiral, rütbesine yükselen ve bu sıfatla aktif ve muharip görevlerde bulunan bir deniz subay ve amirali. Aynı zamanda, 1919-1927 arasındaki kritik geçiş döneminde ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerde, ülkesini Yüksek Komiser sıfatıyla temsil görevini üstlenmişti.

[2] Toklu Sivrisi, Afyon’a bağlı, Afyon’un il merkezinin 5 km batısında bir yerdir.

[3] Afyon iline 5 km mesafede ve Uşak ilinde Banaz’ın doğusunda bir dağ olan Kaplangı Dağı, Dumlupınar’ın güney batısı ve Banaz’a bağlı bir köy olan Halaçların da güneyindedir.

[4] Diplomaside ‘yüksek komiser’ rütbe ve rol bakımından büyükelçiye eşdeğer kabul edilir.

[5] Sir Horace Rumbold (1869-1941) bir İngiliz diplomat olup 17 Kasım 1920’de Amiral Sir John de Robeck’in yerine İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliğine atanmış, İngilizlerin İstanbul’u boşaltmasından itibaren de İstanbul’da İngiltere büyükelçisi olarak bulunmuş, 1924 yılında da Madrid’e büyükelçi olarak atanmıştır. 

[6] Londra Konferansı: I. İnönü Muharebesi sonrasında Batı Anadolu’da Yunan ilerlemesinin durdurulması üzerine Sevr Barış Antlaşması’nın hükümlerini tâdil etmek üzere İtilaf Devletleri ile Yunanistan ve TBMM Hükûmeti temsilcilerinin katılımıyla 23 Şubat 1921 tarihinde Londra’da toplanan konferansta herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır.

[7] Venedik Konferansı: Büyük Taarruz öncesi ve sonrası özellikle İstanbul basınının ilgisini çeken en önemli konu, 23 Şubat 1921 tarihinde toplanan Londra Konferansı’nın sonuçsuz kalması nedeniyle yeni konferansın nerede, ne zaman, kimlerle toplanacağı, hangi konuları görüşeceği sorularında yoğunlaşmıştır. Londra Konferansının sonuçsuz dağılması üzerine, yeni konferansın Venedik’te toplanacağı haberleri verilmeye başlanır. Ağustos 1922 ayının sonuna doğru, konferansın Ekim’de toplanabileceğine kesin gözle bakılmaya başlanır. Büyük ümitler bağlandığı görülen konferanstaki belirsizlik; büyük devletlerin kendi aralarında bir türlü anlaşamamaları, karşılıklı notalarla zaman harcamalarından ileri gelmektedir.

[8] Efzun Alayı: Yunanistan kara kuvvetlerinin muharip birliklerinden biridir. Efzunlar bugün ağırlıklı olarak tören kıtası görevi yaparlar. Efzun Alayı 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e çıkan Yunan kuvvetleri arasındaydı. Bu alay Yunan Ordusunda Özel Kuvvetler Alayı olarak, her zaman en kanlı ve en önemli savaşlarda yer almıştır.  Kasım 1919 ayına kadar İzmir ve çevresinde kalan bu alay, bu tarihten sonra İtilaf Devletleri Yüksek Konseyinin, Yunan Ordusunun Yunan işgâl bölgesi sınırlarının ötesine ilerlemesine izin vermesiyle birlikte ileri harekâta iştirak etmiş birçok bölgede Yunan işgâllerine destek vermiştir. Efzun Alayı, II. İnönü Muharebesi’ne(23.03-01.04.1921) ve Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde (10-24.07.1921) Afyon’un işgâline iştirak etmiştir. Büyük Taarruz’un ardından 30 Ağustos’taki büyük yenilgiden sonra hızla geri çekilen Yunan kuvvetleri ile birlikte bu alay da 15 Eylül’de Çesme (İzmir)’den gemiyle Sakız adasına kaçmıştır.

 

KAYNAK: Makale, İrfan Paksoy’un “Büyük Taarruz Destanı” isimli (basılmamış) eserinden derlenmiştir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI