Okulöncesi, İlkokul, Ortaokul ve Lise düzeyindeki sorunlara yönelik paylaşımlarımda öneriler de yer almaktadır. O nedenle bu paylaşımımda mümkün mertebe oralarda bahsetmediğim hususlara değinmeye çalışacağım…
-Devlet okullarında dersliklerdeki öğrenci sayıları çok kalabalık. Bireyselliğin arttığı ve hızlı tüketimin her alana yansıdığı internet çağında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı derhal azaltılmalı, öğretmenin derslerde öğrenci başına ayırması gereken süre ise arttırılmalıdır.
-Derslik başına düşen öğrenci sayısının arttırılması, atamayan öğretmen sorununu da ortadan kaldıracaktır. Öğretmen atamalarının yapılmaması, başka gerekçelere bağlanacak masum bir mazeret değildir ve derhal uygulamaya konulmalıdır.
-Her okulun müstakil sanat ve spor salonları, yüzme havuzları olmalıdır. İlk etapta bu uygulamaya geçiş zor olsa da, önce ortak kullanım ile belli okulların yararlandığı salon, havuz ve atölyeler inşa edilip, daha sonra zamana yayılarak müstakil hale getirilebilir.
-Göçlerin plansızlığı yüzünden büyükşehirlerde eğitim sorunları maddi manevi açıdan sürekli yaşanır konuma gelmiştir. Bunun önlenmesi için ülkemizde göçleri önleyecek sosyokültürel ve ekonomik politikaların eğitim ayağı ile buluşturulması ve desteklenmesi gerekmektedir.
-Ülkemiz tarımsal kalkınma, hayvancılıkla kalkınma, sanayi ile kalkınma, bilişim ve teknoloji ile kalkınma, sağlık alanıyla ön plana çıkma, turizm alanları olmak koşuluyla yayla, deniz, termal alan özellikleriyle ön plana çıkma gibi gruplamalara tabi tutulmalıdır. Bu gruplamalara ilişkin olarak eğitim öğretim takvimi ayrı ayrı planlanmalıdır. Verimlilik daha da arttırılmalıdır.
-Yine eğitim öğretim planlamalarında iklim koşulları ve mevsimlik işçilerin durumu da göz önüne alınarak esnek takvimler üzerinde çalışmalar yürütülmeli ve uygulamaya konulmalıdır. O doğrultuda yılda bir kez yapılan ortak sınavlar, yine her bir öğrenciye bir kez uygulanacak şekilde planlanmış olsa da, farklı tarihlerde yapılmak kaydıyla sınav adedi birden fazla uygulanabilmelidir.
-Birden fazla yapılan sınavlarda, sınav soruların farklı olması insanlarda herhangi iltimas ya da kolay/zor kıyaslamasına meydan vermeyecek şekilde kazanım odaklı hazırlanmalıdır. Sınav komisyonu bu bilinçte olduktan sonra, zamanla oluşacak soru havuzu, zaten bu kıyaslamanın yersizliğini ortaya koyacaktır.
-Bu şekilde bir uygulama oturursa, ilerleyen süreçte lise düzeyinde merkezi ortak sınavlar yapılmaya başlanacak ve ekstra bir üniversite sınavına gerek duyulmaksızın merkezi sınav sonuçlarına göre lisans ve ön lisans yerleştirmeleri yapılabilecektir. Bu uygulama için performans ve proje notları uygulamadan kaldırılarak haksızlıkların önüne geçilebilecektir.
-Meslek Liselerinin cazibesi arttırılmalı ve öğrencilerin düşük akademik seviyeli olanları değil, bizzat yüksek olanlarının da o liseleri seçmesine zemin hazırlanmalıdır. Onun için ülkenin sanayi ve teknoloji alanındaki kalkınma hamleleri, eğitim ayağı ile birleştirilmelidir.
-Lise dönemi de dahil, özel okul eğitim öğretimine son verilmelidir. Ancak devlet okullarının kalitesi ise özel okullar statüsünü aratmayacak boyutlara taşınmalıdır. Bu durum şu açıdan önemlidir. Ülke insanının her bir ferdine devlet, kendi okullarında verilen eğitim öğretim hizmeti ile kıvançta, sevinçte, tasada ve kederde bir ve beraber olabilme hissini yaşayarak, yaşatarak öğretebilmelidir. Aksi halde parası olan dadısından tutun, anasınıfından başlayarak her türlü ihtiyacı özel karşılanan, üstün ve ayrıcalıklı kişiler ile alt tabaka ve vasat insanlardan oluşan kişilerin ortak kaygı ve ortak ideallerinin oluşması mümkün değildir. Millet şuuru içerisindeki ayrışmaların temelinde yatan etkenlerden birisi de “Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir!” şeklinde realitenin türkülerimize yansımasıyla ortaya dökülmektedir.
-Yaz tatilleri, tatil olarak kalmamalı ve bu anlayışa son verilmelidir. Yaz kampları olarak değerlendirilmeli ve acilen nüfus yoğunluğu oranına göre belli sayılar baz alınarak il ve ilçelerimizde kamp merkezleri kurulmalı, oluşturulmalıdır. O merkezlerde öğrenciler yaparak yaşayarak eğitimler almalıdır. Yumurtayı kümesteki tavuğun altından, eriği daldaki ağaçtan, sütü ineğin keçinin memesinden, balığı gölden veya denizden temin edebilmeli ki; leblebinin ağaçta yetişen bir ürün olmadığını bilsin.
-Ayrıca her öğrencimiz bu kamplarda yediği ekmeğin tarladaki buğday aşamasından tutun, değirmende un yapılmasını, fırından kızarmış bir pide olarak çıkmasını, markette satın alınarak sofrasına gelme aşamalarının tamamını öğrensin. Hasat aşmalarına katılan öğrenciler yanında, finansal yetenekleri olan öğrencilere maliyet hesapları ve muhasebecilik rolleri, pazarlama yeteneği olan öğrencilere satış departmanlarında roller verilerek hayata hazırlıkları tam olarak öğretilebilsin.
-Yine benzer şekilde kış kamp merkezleri kurulsun, sömestri tatilleri de tatil modundan çıkarılarak eğlenceli doğa yaşam koşullarına dönüştürülebilsin. Kış sporları ve kış kampları seçmeli ve isteğe bağlı olsun…
+Şimdi bu son iki madde için oldukça lüks ve imkansız bir dilek tutuyorsunuz hocam, diyenler olacaktır muhakkak! Lakin ben olmayacak duaya amin demediğimi çok iyi biliyorum. Ve bunlar hayal değil, yeter ki ülke kaynakları sömürtülmesin, hazine planlı soyguna tabi tutulmasın, en büyük yatırımımızın çocuklarımız ve gençlerimiz olduğu gerçeği, sloganlardan kurtarılıp gereğini yapmaya ant içmiş yöneticiler başa gelsin, bakın bakalım nasıl gerçekleşiyor o hayal(!) zannettiğimiz sıradan eylemler…
-Şartlı refleks gereği zille birlikte hareket eder konumda olan mevcut okullarımız, zamanla kişinin otokontrol mekanizmasını zayıflatıyor ve ortadan kaldırıyor. O nedenle liselerde, en azından son sınıflara, ders başlangıçları diğer sınıflardan 15 dakika önce veya sonra başlamak koşulu ile otokontrolü güçlendirecek ve güven duygusunu geliştirecek bir alt yapı oluşturmak maksadıyla zilsiz eğitim uygulaması yapılabilmelidir.
-Yine lise son sınıflarda reşit yaşa girmiş olmalarının bir gereği olarak fikri ve vicdanı hür nesiller yetiştirmiş olmanın tezahürü olarak kılık kıyafet serbestisi getirilmelidir. Onlara olan güvenimiz ve onların da kendilerine olan özgüvenlerinin gelişmesi açısından bu uygulamaya geçiş de önemsenmelidir.
-Okullarımızın teneffüs saatlerinde koridorlara kısık sesle enstrümantal müzik yayını yapılabilmelidir...
-Okullarımızın e-okul sistemine geçiş yapması nedeniyle merkezden kontrol edilen bir mekanizma ile okul giriş katlarımdaki tv ekranlarında veya akıllı tahta ekranlarında etkili bir mesajla öğrencilerimizin doğum günleri kutlanabilmelidir. Bu kutlama mesajında siyasi amaç veya kaygı güdülmesine meydan vermemek için sadece okul yönetimi ve öğretmenlerince bir kutlama mesajı yayınlattırılmalıdır.
-Son zamanlarda artış sağlanmış olan öğrencilere yönelik online kaynaklara ağırlık verilmeli ve kalite daha da arttırılmalıdır. E-okul, eba, öba, ogmmateryal tarzında çağın gerekliliği olan interaktif uygulamalar son derece önemli ve haklı gurumuz olan uygulamalardır. İçerikleri daha da zenginleştirilmelidir. Ayrıca internet erişimindeki alt yapı eksikliklerine bağlı sorunlar hızla çözülmeli, erişim maliyetleri daha da ucuzlatılmalı ya da öğretmen ve öğrencilere bedava internet hizmeti sağlanmalıdır.
-Öğretmenlik mesleğinin, mesai mefhumu gözeten bir meslek gibi algılanmasından vaz geçilmelidir. Öğretmenliğin halen de erozyona uğrayarak kayıplara maruz kaldığı maddi manevi değerleri geri kazandırılmalıdır. Öğretmenlik sıradan bir meslek olarak görülmekten çıkarılmalı ve üniversite tercihlerinde -en azından bir öğretmenlik tercihi yapayım- algısından kurtarılmalıdır.
-Okullarda -öğretmenler odası- yerine -zümre odaları- oluşturulmalıdır. Öğretmenler zümre odalarında hem akademik anlamda kendilerini geliştirme olanağı bulmalı, hem dinlenebilmeli, hem daha özel ve sessiz ortamda kitap okuyabilmeli, hem de ayrıca hepsinden önemli yönüyle öğrencilerine daha etkili ve verimli zaman ayırabilmelidir.
-Öğretmenliğin bizzat kendisi, ihtisas ve uzmanlık gerektiren bir meslek olması nedeniyle, kariyer basamakları adı altında yeniden kategorik ayrıma tabi tutulması son derece saçma bir durumdur. Ayrıca bunu sınava tabi tutmak ve sonunda kazananlara fazladan ücret vermek şeklinde bir uygulamaya bağlamak daha da çirkin bir uygulama haline getirmiştir. Öğretmen onurunu incitmekten başka bir şey değildir. Hizmet yılı ve kıdemine göre ücret artışı makul ve hiçbir vicdanı rahatsız etmeyecek bir uygulama iken, diğerinin benimsenmesi etiğe aykırı olup, öğretmenleri rencide edici bir uygulamadır. En erken bir şekilde derhal vaz geçilmelidir.
-Öğretmen onurunu zedeleyen bir diğer uygulama ise ücretli öğretmen uygulamasıdır. Bu uygulamaya da derhal son verilmelidir. O ki öğretmen açığı var, o halde öğretmen açığı atama ile giderilmelidir. Özel kurumlarda yaşanan öğretmen emeğinin sömürüsüne devlet kurumları da çanak tutmamalıdır!
Aklınızdan geçen -şu da olsaydı iyi olurdu- dediğiniz öneriler muhakkak vardır. Siz de o önerilerinizi yorum olarak yazarsanız hem bizi memnun etmiş, hem de dosyamıza katkı sağlamış olursunuz değerli okurlarım. Hep birlikte daha güzel yarınlarda yaşamayı umut ediyorum, hayal olmadığına sizi de inandırmak istiyorum. Zira biz bunları hak etmeyen insanlar değiliz. Emin olun fazlasını dahi hak ediyoruz…