Türkiye ekonomisinin yıllardır çözemediği, artık kronik hale geldi temel sorunlar var. Bu sorunlar içinde; enflasyon, işsizlik, bütçe ve cari açık önemli yere sahip. Bu ve buna benzer sorunlar için zaman zaman önlemler alınmaya çalışılmış bazı dönemlerde kısa vadeli de olsa biraz olsun ekonomi rahatlamış ama tam anlamıyla uzun vadeli çözüm getirecek politikalar ne yazık ki üretilememiş.
Özellikle 2021 yılından itibaren para politikasındaki uygulamalar ve hayata geçirilen yöntemler sorunu çözemediği gibi krizin derinleşmesinde daha da itici bir faktör oldu. Sadece günün koşullarında alınan ve uygulanan yöntemler maalesef krizin aşılmasında etkin rol oynayamamış. Bunlardan elbette en çok hafızalarımızda kalan TL’den sıfır atılması ve TCMB’nin uygulamaya aldığı faiz politikaları ve Körfez ülkelerinden gelen paralar….
Bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle bu uygulamanın hayata geçirildiği dönemdeki ekonomik koşulları bilmemiz gerekiyor. Ama öncelikle şunu söylemekte fayda var. Paradan sıfır atmakla para değer kazanmaz yalnızca psikolojik etkisi olabilir. Psikolojik etki olması için de bu işlemin sağlam bir ekonomi programının bir parçası olması gerekir. 2005 yılında paradan sıfır atıldığında Türkiye ciddi bir IMF programı uyguluyordu. Bankacılık reformu yapılmış, zayıf bankalar TMSF’ye devredilmiş, bütün bankaların sermayeleri güçlendirilmiş, çeşitli kurallar getirilmişti. Kamu mali disiplininin güçlendirilmesi yolunda önemli adımlar atılmış, bütçe açıkları düşürülmüş, kamu kesimi borçlanması buna göre azalmıştı. Kamu harcamaları da disipline edilmiş, enflasyonda gerileme başlamıştı. Bunlara paralel olarak faizler de düşüyordu. Türkiye, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamanın eşiğindeydi ve ülkeye doğrudan yabancı sermaye girişinde artış başlamıştı. Özetle söylemek gerekirse tam olarak olmasa da gerekli alanların çoğunu kapsamasa da bir yapısal reform paketi yürütülüyordu. Bütün bu girişimler TL’nin yabancı paralara karşı konumunu güçlendirmiş, sermaye hareketlerine bir kısıtlama ya da denetim getirmeye gerek kalmadan kur istikrar kazanmıştı. Böyle bir ortamda paradan sıfır atılması, fiziksel olarak iyileşmeye başlayan ekonomiye psikolojik destek sağlamış, beklentilerin olumlu yöne çevrilmesine katkı sağlamıştı. Bugün bu saydığımız reformların hiçbiri ortada yok. Üstelik yapılması gereken yapısal reformlar yalnızca ekonomiyle ilgili olmaktan çıktı, sosyal ve siyasal alanlara da yayıldı. Dolayısıyla bu tür fiziksel istikrar sağlayıcı adımlar atılmadan paradan sıfır atılması insanların kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramaz. Türkiye, 2001 krizine girdiğinde IMF ile bir stand by programı uygulaması içindeydi. 2000 ile 2008 arasında Türkiye, IMF’den yaklaşık 45 milyar dolarlık fon kullandı. Türkiye’nin 2001 krizinden çıkışında IMF’den kullandığı bu fonun önemli etkisi oldu. İnsanlar bu paraya bakarak körfezden geleceği söylenen 50 milyar doların aynı etkiyi yaratarak Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu krizden çıkıp çıkmayacağını soruyorlar. Bu tür krizlerden çıkışta elbette ki para çok önemli ama tek başına krizden çıkışı sağlayamaz, sağlasa bile kısa süre sonra tekrar krize girilmesini engelleyemez.