?>

Ellerimle Büyüttüğüm …

Hayati YAMAN

2 yıl önce

Ellerimle büyüttüğüm, Solar iken dirilttiğim.

Çiçeğimi kopardın sen, Ellere verdiiin.

Çiçeğimi kopardın sen, ellere verdiiin.

Dağlar dağlaaar, kurban olam yol ver geçem.

Sevdiğimi son bir olsun yakından göreeem.

Rahmetli Barış Manço’nun şarkı sözleri ile karşılamak istedim siz değerli okurlarımı! Muhalif kanattan siyasi liderler ve onlar adına ya da lehine feveran edenler, varsın neyi büyüttüğünü düşünürlerse düşünsün? Büyüyen çiçeği kimin ne ile kopardığını düşünürlerse düşünsün?  

Vatandaş ve seçmen olarak taksimetrenin faturasını hep biz ödemek koşulu ile kurnaz, sinsi, hesap kitap düşkünü, yer yer benzine, yer yer elektriğe, bazen de LPG’ye geçerek sürekli bize ve araca gaz veren şoförler eşliğinde; camları simsiyah filmle kaplı, içinde caz mı, saz mı olduğu belli olmayan bangır bangır müzik çalan bir taksiyle döndürülüp dolaştırılıp beyni ambalaja döndürülmüş şekilde hep aynı yere bırakılmaktan bıktık usandık.

Aslında siz hiçbir şeyi büyütmemiştiniz. Biz solan umutlarımızı diriltmiş ve çocuklarımıza sunmak üzere ellerimizde çiçeklerimizi büyütüyorduk. Yıpranmış ve uzun yıllar hayal satarak bir şekilde her seçimden galip gelmeyi başarmış iktidarın artık hikayesi de kalmamışken halkın umutları yeşermişti. Siz hiçbir şey yapmasanız, hiç konuşmasanız sanki her şey daha iyi olacak bir pozisyonda iken bu defa bitim yerine dahi gelmeden, ağır aksak yürüyen taksiden kapıyı açıp bizi itelediniz ve -haydi yürüyerek gidin artık- dediniz ya helal olsun size!..

Toplumun bir adım önünde olması gereken, toplulukları yönlendiren ve onlara rehber olan rol modeller vardır! Bunlar bir filozof, bir sosyolog, bir eğitimci, bir sanatçı, bir kanaat önderi, bir asker, bir devrimci, bir ıslahatçı, bir siyasetçi, … olabilir.

Hatta Tanrının tertemiz soydan gelenler arasından özel olarak seçtiği, yukarıda saydığım vasıfların birden fazlasını bünyesinde barındıran, risaletle görevli elçiler, o rol modelliğin en seçkin idolleridir aynı zamanda!

Bir sanatçı olmak, herkesin harcı değildir. Bir sporcu olmak da herkesin sahip olacağı bir yetenek değildir muhakkak! Ama neden bir siyasetçi olmak; parası, torpili, nüfuzu olan herkesin olabileceği gerçeklik oluyor ülkemde? Böyle mi olmalı?

Siyaset, “toplumun her kesiminin temsil edileceği bir mekanizma kurabilirse, başarılı bir yönetsel anlayışa sahiptir” mantığı ile kavramsal bir temele oturtulduğu için -herkesten siyasetçi olmalıdır- görüşüne sıcak bakılmalı mıdır?

Yoksa siyasetçi de toplumun önünde giden bir kanaat önderi olsa daha iyi olmaz mıydı? Bu önde olma durumu, kof ve donanımsız kişilere görev olarak tevdi edildiğinde bu defa halka tepeden bakan jakoben anlayışın doğmasına neden olmuyor mu? Öyle olunca, sosyokültürel açıdan daha alt katmanların yığınla temsil edildiği kesimler bu defa kendilerinin temsil edilmediklerini düşünmüyorlar mı? O zaman vasatta ortaklık sağlanarak toplumsal ilerleme durağanlaşmış hatta geriye gider bir pozisyona evrilmiş olmuyor mu?

Neden siyasi kadrolar nitelikli ve kaliteli değil? Neden şark kültüründen sıyrılamadık ve hala lider veya genel başkan odaklı siyasi yol alışlarda perişan oluyoruz? Toplum olarak kalitemizi neden yükseltemiyoruz? Sonuçta nitelikli insanlarımız yok değil ama her kademede o kişileri neden göreve getiremiyoruz? O kişilerin uzak durmasına neden olan siyasetteki kirlenmeyi neden ortadan kaldıramıyoruz? Bunca dükülmüşlüğümüz ve kalitesizliğimiz sürekli bizi kurtarıcı beklemeye itmiyor mu? Bu psikoloji ise kişi kutsamayı her alana taşıyan cehaleti verimli bir araziye dönüştürmüyor mu? Size de sormak isterim sayın muhalefet!

Sayın Akşener: Hatta onca iddia karşısında acaba “Ak-şener(!)” diye mi yazmalıyım?

-Bu aşamaya kadar gelip gelip, her ne sebepten olursa olsun, masadan kalkmak oldu mu? Ardından bi dünya senaryoların ve iddiaların ortaya atılacak olmasını öngöremiyor muydunuz? Yoksa o iddialar gerçek mi kuşkusunu nasıl ortadan kaldıracaksınız? Oğlunuz ve eşinizin ticareti, beşli çetenin sizinle anlaşma sağladıkları yönünde ortaya atılacak olan iddiaların asılsız dahi olsa mide bulandıracak türden iddialar olacağını ve sizi yıpratacağını öngöremiyor muydunuz?

-Sizi Cumhur İttifakına davet edenlere karşı duruyorsunuz, Millet İttifakına zarar vereceğini düşündüğünüz söylemde bulunan partililerinizi görevden uzaklaştırıyorsunuz. Masadan kalkan kişi ben olmam mealinde büyük büyük ve bağlayıcı sözler söylüyorsunuz, ilk siz terk ediyorsunuz! Bunu nasıl izah ediyorsunuz? Son toplantıda mutabakat metnine neden imza atıyor veya çekince koyarak imza atmıyorsunuz? Son anda ani dönüşler hep kuşku uyandırmış ve daima Erdoğan’ın işine yaramıştır. Acaba bu defa tünelin son çıkışındaki kahraman da siz misiniz?  

-Onca toplantı ve ikili görüşmeler yaptınız ve hiç adaylık konuşmamışsanız, ki öyle söylüyorsunuz, bu nasıl bir basiretsizliktir? Memleket masası dediniz, olmayınca bu şekilde bir masa kurup sonunda altılı masaya dönüştürdünüz. Herkesin eşit koşullarını kabullendiniz, Hüseyin Baş’ı teklif ettiniz kabul görmemesini kabullendiniz, neden o zamanlar kalkmayıp şimdi kalkıyorsunuz?

-Kılıçdaroğlu için söylediğiniz, vefa ve çocuklarınız başta olmak koşulu ile ailenize emanet ettiğiniz vasiyetiniz ne olacak? Bu kadar bağlayıcı sözlerin sizi esir edeceğini bilmeyecek kadar ferasetten uzak mısınız? Son olarak Ersan Şen meselesi ne kadar basit, sığ ve komik bir gelişme idi öyle? Bu yaşananlar gerçekten çiçeklerimizi koparmış durumda biliyor musunuz? Tıpkı bir önceki dönemde Anıtkabir’e gidip -iman tazeledik!- sözünüzün şirk unsuru olduğunu bilemediğiniz gibi.

-Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, ki öyle gözüküyor, tavrınızın ne olacağını hiç çalışmamışsınız! Birisi -Kılıçdaroğlu- diyor, birisi -o zaman düşünürüz- diyor. Yine öngörüsüzlüğünüz tescillenmiş oluyor. Kılıçdaroğlu’nu destekleseniz ilk turda yarım bıraktığınız adaya ve adayın size güveninde sorun olmayacak mı?

İlk turda HDP’nin açık desteği ile ikinci tura kalmış olan Kılıçdaroğlu’na destek vereceğinizi açıklasanız da tabanınız destek olacak mı? Bu hamle yine Erdoğan’a yaramayacak mı?

Sayın Kılıçdaroğlu:

-Onca emekle bu aşamaya getirdiğiniz bu birlikteliği, siyasi hırs ve hesap uğruna neden bozacak noktaya getirdiniz? Neden adaylıkta diretiyorsunuz? Normal bir seçim dönemi olmadığını görmeyecek ve bilmeyecek kadar tecrübesiz olmamanıza rağmen siz de Erdoğan adına muhalefet yapıyor görüntüsünden bir türlü sıyrılamamış oluyorsunuz. Bu ayrıntıyı göremeyecek kadar ferasetten uzak mısınız?

-Belediye başkanlık seçimlerinde kazanılmış bir başarı ve model var. Bundaki en büyük pay kuşkusuz ki size ait ve aslında o hamlenizle siz Erdoğan’ı yenmiştiniz oysa! Şimdi ne oldu da yeniden ibreyi onun lehine çevirdiniz?

-Aday olmamanızı isteyen hiç kimse sizin layık olmadığınızı, dürüst, kaliteli, namuslu olmadığınızı düşünerek veya alevi olduğunuz için istemediğini beyan ederek karşı çıkmıyor ki, neden bunu anlamak istemiyorsunuz? Bal gibi de karşı tarafın ayrıştırıcı dille siyaseti dizayn ettiği için ülkemize bu ayrımı yaşatmayın ve Erdoğan karşısında onca seçim kaybetmiş birisi olarak yeniden karşısına çıkmayın, insanlara hayal kırıklığı yaşatmayın, zaten her an konuşan, TV’lerden uzak kalmayan, yüzü eskimiş bir kişiye, bir balkon konuşması daha yaptırmayın diye karşı çıkıyor. Neden bunu anlamıyorsunuz, biz de bunu anlamıyoruz!?  

-Anadolu’yu okuyamıyorsunuz, sağ seçmen öyle kolay kolay CHP’ye oy vermiyor kardeşim. İkide bir “Demirtaş neden içerde?” diye soruyorsunuz. “Bak görüyor musunuz? Bunlar HDPKK ile iş tutuyor. CHPKK bunlar” diye propaganda yapılıyor. Demirtaş’ın kendi partisinden daha çok siz ona sahip çıkıyorsunuz görüntüsü verdiğiniz için Anadolu halkı sizi terör sevicisi, terör yandaşı olarak görüyor. Daha doğrusu karşı cephe halka sizi öyle gösteriyor, onlar da o algıya inanıyor.

Çünkü Selahhattin Demirtaş’ın hükümlü olmadığını, siyasi tutuklu olduğunu bilmiyor vatandaş! Suçlu olsa bu adam, nasıl Cumhurbaşkanı adayı oluyor arkadaş? Bizim üzerimizden algı yönetiliyor! Yarın dışarı salınacak ve zifiri karanlık cam filmi ile kaplı taksinin taksimetre parası olarak dünyanın tazminatı yine bizim cebimizden ödenecek! Diye sorgulamıyor, özellikle bu bilgilerden uzak tutuluyor vatandaş ve Bülent Arınç’ın ifadesiyle onlara inanıyor!

-Ne yapalım şimdi Ey Kılıçdaroğlu? Vatandaşı mı değiştirelim? Neden reel siyaseti ve seçmen davranışını okuyamıyorsun? Sen elli başörtüsü desen, elli çarşaf açılımı yapsan da karşı cephe bütün argümanları ile CHP’yi din düşmanı bile değil, İslam düşmanı diye takdim ediyor ve halkın kahir ekseriyetine yediriyor. Çok büyük kazanımlar elde ettik diyen Diyanet, tüm kadroları ile tarikat ve cemaatler dört koldan o şekilde gizli aşikâr propagandaya devam ediyor. Neden bunları göremiyorsunuz?

-Trafoya kedi giriyor. Atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Oyun esnasında kural değiştirir gibi bir seçim günü seçim sürecinde bir mesajla mühürsüz oylar kabul ediliyor. Aynı zarftan çıkan dört pusulanın sadece biri iptal ediliyor. Siz ne yapabiliyorsun? Neden bizi bıçak sırtı bir seçime daha zorluyorsunuz? Buna ne hakkınız var Allah aşkına? Hani siz hırs ve makam mevki derdinde değildiniz?

-İnan bak, eşit yurttaşlık bilincini bize bahşeden Cumhuriyet rejiminde alevi bir vatandaşımız olarak Cumhurbaşkanı olman son derece onur ve şereftir bizler için. Onca Kürt başbakanımız, cumhurbaşkanımız oldu şeref madalyasıdır boynumuzda. Ama kanı bozuklar halen Kürt-Türk ayrımı olduğunu iddia etmektedirler, edecektirler de. Sizin için de o şekilde bir ayrım iddiası elbette ileri sürülecektir. Fakat hürriyeti ve eşit yurttaşlığı ciğerlerine çekmiş o ayrımlara kulak asmayan vatandaşlarımız için alevi bir kardeşimizin cumhurbaşkanı olması da bir şeref madalyası olacaktır. Lakin o gün, bugün değildir. Allah uzun ömürler versin Parlamenter sisteme geçilince o madalyayı size Meclis taksın efendim! Neden kanamayı durdurmayıp kırık kola atel sarmaya çalışan acemi ATT rolüne soyunuyorsunuz?

Sayın Mansur Yavaş size şu vecize ile seslenmek istiyorum:

-Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Ve şimdi şu soruyu soruyorum:

-Ne kadar ve kime sadıksınız?

YAZARIN DİĞER YAZILARI