çizgiler
hüznün damarlarından emerler
ah uzun..
upuzun görüntümü
yaşamaya karşı küçük sempatiler besliyorum
anne gibi yâr gibi
olmuş iki oğul ve olmamış bir kız gibi
ölmeyi daha empatik buluyorum
her gün gözönümde yapraklar
ciğerimde nefesler
ter damlalarım
uçurtmalar bulutlar
ağaçların göğe doğru uzanışları
ölüyorken
ezgisi yok zamanın
düz ve biçimsiz bir hız eğrisi var sadece
ucuna uçurtmalar bağladığımız bir de anahtarı
sol anahtarıdır bu yaşamın ki
gamına
hisarlar gönül ağrıları denizler
acımaklar uzaklar bilinçler uslar ırmaklar
yeşiller anneler inanmaklar sevgililer
ve ölmekler yazılır
yeni çıkmışım bir ay gölgesinden
bir kuytuya henüz saklanmışım ve nefesim
henüz ritmini bulmakta iken ben
uzak uzun yalnız ve üşümeli
bir yolculuğun yolcusuyum
bu yüzden ben
direnmeyi pek severim yerçekimine
direnmek
sanki ölüm yokmuşcasına beni
büyük ve dipsiz bir okyanusta büyük bir dalgaya
ve lavanta kokmak özgürlüğüne çevirebilir
erguvan ağaçlarının pembeliğine bakma hakkına bir de
sıcak bildirilerden
sıkılmış yumruklardan
çağ ötesi çağ söylencelerinden
bin türlü belasından yeryüzünün
direnmekle çıkar adım temize
ki bu
bir elmayı tam zamanlı ısırmak ayrıcalığı ile birlikte
ruhuma
incinik kısaslardan yaka silkme hakkı da tanır
onulmaz bir düşün tam orta yerinde
atlar silahlar
ve gece terlemeleriyle
sana doğru dolu dizgin koşuşturuyorum rabbim
her gözeneğimden yusuf terleyip
her adımda bir züleyhayı ezerek nallarımın altında
sana
aşka
yıldızlarının uzaklığına
içime gürül gürül öfke boşaltmana
üstüme yağmur yağdırmana ve
kalbimi bazen
bir küçük kız çocuğuna benzetmene
koşuyorum
ey beni bu göklere
boynumdan bir gül ve
ensemden bir gül yaprağıyla bağlayan hayat
bu son
en son bildirimdir ki sana
ben senden değilim
sen benden değilsin
çizgilerimiz karmakarışık
suyu çekilmiş denizlerimizin mavisi
kesmiyor bir birini..