?>
Fakirleştin ey halkım unutma bunu !!!!!
Ardı ardına gelen zamlar… Artan vergiler… Bütçe açıkları… Yanlış politikalar ve her şeyin de ötesinde hayat pahalılığı… Aslında Türkiye’nin son dönemde yaşadığı ekonomik sorunların ana başlıkları bunlar diyebiliriz. Tabi bu kadar sorunların içinde kişileri ilgilendiren en önemli sorun cebindeki paranın her geçen gün erimesi ve kendini bir kısır döngü içinde bulması. Ekonomi bilimi elbette böyle durumlardan çıkış yollarını da gösteriyor. Bu çözümü şöyle özetleyebiliriz aslında: Kalıcı, uzun vadeli ve çözüm yaratıcı politikalar. Maalesef bunların uygulanması yerine kısa dönemli ve sorun çözmeyen politikalar uygulanınca sorun daha da büyüyor ve bunun en direk muhatabı da hiç kuşkusuz vatandaş oluyor.
Türkiye’nin öteden beri bir türlü yok edemediği başka bir sorun da hiç kuşkusuz ENFLASYON. Yani alım gücünün düşmesi. Enflasyon %70’n üzerinde. Ama kişinin eline geçen paradaki artış bunun çok altında. Kendisi için ‘’BEN EKONOMİSTİM’’ diyenlerin, ekonomide yaşanılan sorunların sorumlusu olarak ‘’KENDİNİ’’ gösteren anlayışın sözlerini hatırlatayım size. ‘’VATANDAŞLARIMIZI ENFLASYONUN ALTINDA EZDİRMEYECEĞİZ’.
ÜLKEDE HAYAT PAHALILIĞI, ENFLASYON VARDIR. İSTEDİĞİN KADAR BUGÜN ÜLKEDE HAYAT PAHALILIĞI VAR DE. İSTEDİĞİN KADAR ENFLASYONU AĞZINA ALMA. NASIL Kİ SÜREÇ SENİ, HAYAT PAHALILIĞININ OLDUĞUNU KABUL ETİRDİ. ÖYLE BİR GÜN GELECEK Kİ KENDİ AĞZINLA ENFLASYONUN DA VAR OLDUĞUNU KABUL EDECEKSİN. BU GERÇEKTEN KAÇAMAYACAKSIN.
Soru şu: Enflasyon artışının yüzde 70‘in üzerinde olduğu bir dönemde – ki ilerleyen zamanlarda bunun daha da artacağı tahmin ediliyor - gelirde %30-40’lık bir artışın yapılması başka bir deyişle enflasyon altında yapılan artışla vatandaş ezilmiş olmuyor mu?
Şimdi geldik asıl o kritik soruya: Enflasyon dönemlerinde ücretlerde bir artış yapılırsa enflasyon düşer mi ya da kişilere daha rahat bir ekonomik ortam sağlanır mı? BUNUN CEVABI HAYIRDIR. Çünkü; bunu Türkiye 1990’da denedi ve sonucu ağır oldu. Unutulmamalıdır ki parasal olgular ENFLASYONU TETİKLER. Ama nasıl? Sistem, en basit anlatımla şöyle işler: Eğer bir mal piyasada çoksa onun değeri düşer. Peki TL piyasada çok mu? Kim TL’deki değer kaybına sessiz kaldı? Kim TL’yi bu kadar değersizleştirdi? Bu soru bizi tek bir adrese götürür. TCMB. Öyle bir dönem yaşandı ki neredeyse düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar kredi vermiyor diye bankaları cezalandıracaktı. Durum bu olunca genişlemeci bir politika uygulandı ve sonuçta piyasadaki TL kredi yoluyla artırıldı. Sonra ne oldu? İktisadın o basit kuralı işlemeye başladı. Tüketiciler de bu değer kabı sonunda TL dışında başka varlıklara yöneldi. Hal böyle olunca TL dışındaki varlıklara yönelim arttıkça o varlığın hem talebi hem de değeri arttı. (DOLAR / TL ARTIŞIN SADECE BİR NEDENİ)
Şimdi geldik asıl can alıcı başka bir noktaya. Peki bu artış sorunu çözecek mi ya da bundan sonra ne olacak? Asgari ücretin artırılması belli bir süre sonra diğer ücretlerin ve fiyatların da artmasını beraberinde getirecek. Bu artışlar enflasyonu yukarı çekecek enflasyon artışı ile tekrar ücret artışlarını konuşuyor olacağız. Kedinin kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi etrafımızda dönüp duracağız bir süre sonra. Bu kısır döngünün elbette bir faturası da olacak. Peki bu artışın yansımaları nasıl olacak? Gelin en basit, en sade, herkesin anlayacağı şekilde onu da anlatayım.
Bazı işetmeler bu yükü kaldıramayacağı için çalışanların sayısını azaltma yoluna gidecektir. Buda işsizliği artıracaktır.
İç pazara mal satan işletmelerin bir bölümü maliyetlerine gelen bu yükü fiyatlarına yansıtacaktır. Buda enflasyonu artıracaktır.
Bunlar yaşanabilecek sorunlardan sadece bir iki tanesi. Peki devlet bu artışın önüne geçebilir mi, yada ortaya çıkabilecek bu artışı karşılayabilir mi? Elbette karşılayabilir ama bununda acı bir reçetesi ve bir maliyeti olacaktır. Bilin bakalım bu kimin üstüne yıkılacak?
Bu anlattığımız durumlara ek olarak şöyle bir senaryo olduğunu varsayalım. Mesela; faiz gelirinden yapılan vergi kesintisinin artırıldığını düşünelim bir an. Kuşkusuz bunların da bazı sonuçları olacaktır. Örneğin; faiz gelirindeki gelir vergisi oranı artırılırsa bankalar ister istemez mevduat faizlerini de aynı oranda artıracaktır. Bu da hem büyüme hem de yanlış söylemlerle yönetilmeye çalışılan ekonomi ve vatandaş üzerinde olumsuz bir ortama neden olabilir. Tüm bu bilgiler ve olgular ışında şunu söyleyebiliriz: Görünürde iyi bir gelişme gibi görünse de bu artış ilerde daha da ciddi sorunlara yol açabilir. Türkiye ekonomisinin ve dolayısıyla bizlerin ihtiyacı olan şey seçim yatırımı için karar almak olmamalıdır.
YAZARIN DİĞER YAZILARI