?>

Fazla Naz Aşık Usandırdı

Hayati YAMAN

2 yıl önce

Uzun zamandır 6’lı Masa’nın kararıyla(!) açıklanacak olan Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı beklenmekte. Aha bugün, aha yarın açıklanacak derken sürüncemede bıraktıkları aday açıklamasının halkta oluşturduğu olumsuz sinerjiye pek aldırış etmemelerinin önemli bir nedeni olması gerek değil mi? O kadar siyaset cahili ve toy olmadıklarına göre ince hesapları var! Ve biz bunu görüyoruz, her şeyin farkındayız! Ama kaç kişiyiz? İşte bu noktanın kritik sorusu da bu. Bir eğitimci olarak bizlerin maksadı toplumsal bilinci oluşturmak ve kritik sorudaki sayıyı çoğaltmaktır.

Adayın açıklanması 6’lı masa tarafından yapılsın ama kararı neden 6’lı masa veriyor?

Millet İttifakının bileşenleri; her ne kadar tek kişinin kararına bağlı sözde demokrasiden gına gelmiş bir halka, sayıyı 6’ya çıkararak çoğulcu yaklaşım örneği sunduklarını varsayıyorsa da vatandaş halka sorularak çoğunluğun kararı ile aday belirlensin istemektedir. Dahası önceki seçimlerde, birkaç kez beklentilerin boşa çıktığı deneyimlenmiş olmasına rağmen, millete “Tıpış tıpış gelip bizim gösterdiğimiz adaya oy vereceksiniz. Buna mecbursunuz!” dayatmasını neden tekrarlamak istiyorlar anlaşılır gibi değil! Yoksa başka hesaplar mı var?

Aslında bu bir samimiyet testidir aynı zamanda! Neyin samimiyeti derseniz?

Gerçek amacın “Millet mi, kişisel makam mevki mi olduğu?” samimiyetinin testi. Sadece liderlerin koltuklarını muhafaza etme samimiyeti bile değil! Emin olun lider eksenli dizayn edilen parti yönetim koltuklarını ve milletvekilliği koltuklarını garanti etme çıkarı ile ülke ve halkın menfaatlerini tercih etme konusundaki samimiyetleri ölçülecek!

Bunu anlamak istemiyorlarsa da buradan ilan ederek haykırıyoruz. “Biz her şeyin farkındayız ve görüyoruz! Siz de ayağınızı ona göre denk alın!” Oysa kartları açık oynayıp kararlılıkla “Adayı bağımsız ve yandaş olmayan kamuoyu araştırmaları neticesine göre açıklayacağız!” deseler, emin olun muhalif ve karasız seçmende yaşanan bu bezginlik anında ortadan kalkacak.

Ayrıca ekonomik çöküntü ve hayat pahalılığının halkı canından bezdirmiş olması yanında, göz boyamak maksatlı yapılan sözüm ona maaş artış(!)ları kredi dağıtmalar, vergi borçlarını silme, 3600 gösterge, EYT gibi uzun vadede halkın yararına hiçbir olumlu katkı sağlamayacak olan dokunuşlar bile iktidar ve Cumhur İttifakına yeniden ivme kazandıramayacaktı!

Hey hat ki, %1’lere çakılması gereken icra makamlı siyasi erk, araştırmalarda hala %30-40 bantlarında geliyorsa bunun nedenini çok iyi analiz etmek gerekmektedir.

-Adayın açıklanması neden bu kadar gecikti?

-Önceden açıklanarak güçlü bir kampanya ile sahada olsalardı daha doğru olmaz mıydı?

-6 lider, “Gün toplantıları” gibi sıraya dizilerek toplanıp toplanıp, yiyip içip ayrılarak halkın sabrını taşırmıyorlar mı?

-Aday açıklansa iktidar, elindeki medya gücü ile adayı yıpratmaz mıydı?

-Aday açıklandıktan sonra iktidar, Devletin imkanlarını kullanarak adli ve idari soruşturmalar neticesinde adayı sindirme ve gözünü korkutma operasyonları, hatta engellemeler ortaya koymaz mıydı?

-Adayın açıklanmaması bizzat Erdoğan’ın seçim stratejisini bozmuyor mu?

-Erdoğan ilk kez, gireceği bir seçimde bu kadar abandone olmuş bir durumda değil mi?

-Adayın açıklanmaması Erdoğan’ın seçmeni kutuplaştırıp konsolide edememesine sebep olmuyor mu?

Her birisi ayrı bir siyasi analiz gerektirecek olan yukarıdaki sorular kesinlikle küçümsenecek sorular değildir! Ama unutmamak gerekir ki, siz kendi menfaatlerinize yönelik hesaplar peşinde olduğunuz müddetçe, naz yapan maşuk misali aşığınızı usandırmaktasınız!

Türk siyasi hayatı kafa karışıklığını sevmez ve sosyopolitik anlamda halk peşine katıp kendisini sürükleyecek siyasi lider bekler, ona bakar! Hele hele bugün olduğu gibi siyasal iklime; tıkanık siyasetin hakim olduğu şartlar çökmüşse halk genç, denenmemiş ve sürükleyici bir lider arar. Bu durum tartışılabilir, ama realite böyledir. Dikkat ederseniz, Tayyip Erdoğan’ın lider olarak siyasi arenaya 2002’deki ilk çıkışı da öyle idi. Ve o çıkışlar asla rast gele değildir!

O nedenle dönem dönem Türk Siyaseti dizayn edilir. Halkımız zinde ve etkin güçler tarafından sıkıştırılıp, kendisi bir tercihe mecbur ve mahkum hissettirilen bir yönelimle seçim sathına girdirilir. Burada kast ettiğim zinde ve etkin güçler daha çok derin devlet diye nitelendirilen iç güçler olarak anlaşılmalı ve ortak operasyonlara imza atmak üzere anlaşmalı dış güçler de kesinlikle yabana atılmamalıdır. Şahit olduğumuz onlarca örnek verebilirim. Ama akılda kalması açısından bir iç güçlere, bir de dış güçlere ait iki örnekle yetineyim!

İlk örneğim, 6’lı masada olmasına yönelik eleştirilerin de ana sebebi olan Davutoğlu’nun “Açıklarsam, bazıları insan içine çıkmaz!” dediği ve ardından açıklamadığı ama siyasi ikbal uğruna kendi vatandaşlarının canını hiçe saydıklarının alenen delili olan 2015 yılındaki Ankara Gar saldırısı katliamları ve ardından yapılan seçimin kazanılmasıdır.

Diğer bir örnek ise çok taze olarak İsveç’te gerçekleşen Kur’an yakma, pardon Mushaf yakma operasyonudur. Arkasında Putin ve ABD var. Her ikisi de Tayyip Erdoğan’ı sıkıştırarak kendi siyasi amaçlarına çıkar elde etmek istedikleri için seçim döneminde açık bir dış müdahaleyi görmekteyiz. İsveç’in Nato’ya üyeliğini engelleme amaçlı olarak Türkiye’nin desteğini almak isteyen Putin, -ortada fol yok yumurta yokken- kirayla ayarladığı ajanı ile halkı kin ve nefrete tabi tutan o lanetlediğimiz eylemi gerçekleştirerek resmen ABD’ye gözdağı veriyor. Biden ise Erdoğan karşıtı tavrını sürdürerek Erdoğan’dan daha fazla taviz koparmak istiyor. Bu oyunun farkında olmayan yurtiçi ve yurtdışındaki vatandaşlarımız ise yıllardır uyutuldukları ve uyuşturuldukları -vatan millet, din iman- sloganları ve kutsal amigoları eşliğinde tribünde safları sıklaştırılan taraftar konumuna düşürülmektedir. Al sana bir müdahale daha!.. 

Darbelerin perde gerisinde de bu dizaynı görmek pek mümkündür! 15 Temmuz darbe girişimi ile gerçekleştirilen sistem değişikliği de buna dahildir.

İşte bu açıdan bakarsak, kritik virajın eşiğinde olduğumuz önümüzdeki seçimlerin önemi de buradan kaynaklanmaktadır.

Erdoğan’la devam mı? Erdoğan sonrasına zinde güçlerce onaylı bir liderle devam mı? Seçimi yapılacaktır.

Bu kritik virajı alacak olan şoförü halka sormadan ve halka rağmen sadece kendi kararları doğrultusunda seçip bize onaylattıracaklarsa -geçmiş olsun- demekten başka bir söz bulamıyorum! Yok ama millete sorarak bir karar alınacaksa, işte o zaman dayatmaların önüne geçilecek ve ilk önce adaleti tesis etmek koşulu ile hesap sorabilen, bozulan devlet mekanizmasını yeniden ihdas edebilen, kayırmacılığı ve biat kültürüne dayalı sadakatli kadroları değiştirip liyakatli kadrolarla çok kısa sürede devleti ayağa kaldıran, millete umut olan bir yönetim erkine kavuşmak işten bile değildir.

Aksi halde -onlar gelse ne değişecek ki- çaresizliği ve bezginliği halkın üzerindeki psikolojik çöküntüyü kaldırmayacaktır.

Ne hikmetse 6’lı masa kendi motor kuvveti ile halkın önüne öncü güç olarak çıkmak yerine ısrarla seçmen “Bıçak kemiğe dayansın ve hele şunlardan kurtulalım da ne olursa olsun.” tercihine kalsın istiyorlar. O tercihin kaçınılmaz sonucu olarak da biz kimi gösterirsek tıpış tıpış ona oy verirler anlayışındalar. Çok yazık etmekteler çok…

YAZARIN DİĞER YAZILARI