?>

Hastane Önünde İncir Ağacı

Bülent ÖNGE

1 yıl önce

Değerli Okurlar;

            Bu yazımda sizlere “Hastane Önünde İncir “Ağacı adlı türkünün hikayesinden bahsetmek istiyorum.

                      HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI HİKAYESİ

                Çok eskilerden kalmış bir adetimiz vardır. Gerçi bu adeti eskiden de çok uygulayan yoktu ama az da olsa bugün bile, bu göreneğe uygun kız verip, oğlan evlendirenler var. Bu göreneğe göre komşu, hısım ya da akraba çocuklarından aynı yaşlarda olan, bazen de aynı hafta ya da günde doğan bir kız bebeği ile erkek bebeği beşik kertmesi yaparlarmış. Yani o anda kızında, oğlanın da ailesi büyüyünce bu çocukları birbirleriyle evlendireceğiz diye, daha beşikteyken çocukların hayat yolunu çizerlermiş. Artık bu tür uygulamalara, özellikle okur-yazar insanlar arasında rastlanmamakta ama kırsal kesimlerde yine zaman zaman de bu durum hala yaşatılmaktadır.

              Yozgat’ta yaşamış olan iki komşu, çocukları doğunca beşik kertmesi yapmışlar. Aradan aylar yıllar geçmiş, çocuklar büyüyüp, serpilmiş ve evlilik çağına gelmişler. Oğlan askerlik için Yozgat’tan ayrılmış, askerliği esnasında, o zamanlarda tedavisi imkânsız olan verem şimdiki adıyla tüberküloz hastalığına yakalanmıştır. Bu hastalıktan sonra doktorlardan Hava değişimi raporu alıp Yozgat’a ailesinin yanına, istirahat etmek için gelmiştir.

             Yozgat’a ailesinin yanına geldiğinde, halk arasında verem bulaşıcı bir hastalık olarak bilindiği için kimse gencin yanına yaklaşmak istemez ve uzak durmayı tercih ederler. Kız tarafı da oğlanın ince hastalığa tutulduğunu öğrenmiş. O zamanlar bu hastalığın tedavisi yokmuş. Oğlan evlerinde istirahate çekilmiş. Kız tarafından hiç kimse ne hoş geldiniz ne de geçmiş olsun demeye gelmemiş. Kendileri gelmediği gibi, kızlarını da göndermemişlerdir.

           Oğlan gün geçtikçe erimiş. Anası da babası da bu durum karşısında çok üzülmüşler. Maddi durumları da çok kötüymüş. Kız tarafına yalvarmışlar, yakarmışlar araya hatırlı kişiler koymuşlar. “Ne olur oğlumuz sözlüsünü uzaktan da olsa bir kere görsün. Belki morali düzelir de hastalığı da iyileşir” diye günlerce dil dökmüşler. Kız tarafı Nuh demiş peygamber dememiş. Kız tarafı “oğlan tedavi olsun, iyileşsin bakalım. Ondan sonra kızımızı, oğlunuzla görüştürürüz” demişler.

            Bu arada oğlan İstanbul’a, rapor aldığı hastanede tedavi olmak üzere yola çıkmış. Ancak ailesinin maddi durumları kötü olunca yalnız gitmiş. Uzun süre hastanede yatmış. Ne geleni olmuş ne de gideni. Hastalığı da gün geçtikçe ağırlaşmış. Oğlanın gözünde, gönlünce anası, babası hele nazlı yâri tüter olmuş. Günlerce hastanenin balkonuna çıkıp etrafı seyredermiş. 

        Yine bir gün etrafı seyrederken, aklına sıla düşmüş; yar düşmüş. Bir ara gözü hastanenin bahçesinde ki incir ağaçlarına ilişmiş. Almış bir kâğıt kalem ve o titreyen, kalemi bile zor tutan elleriyle bir şiir yazmış. O günden sonra durumu daha da ağırlaşmış ve bir ay bile geçmemiş, hastane de vefat etmiş.

       Ailesine ölüm haberi ulaşmış. Oğlanın ailesi maddi durumları kötü olunca, çocuklarının cenazesini Yozgat’a getirememiş. Cenazeyi İstanbul’da toprağa vermişler. Hastaneden, eşyaları ile şapkasının içine sakladığı bu dizelerle süslü kağıtları ailesine teslim etmişler. Aile, çocuklarının bu dizelerini okuyup okuyup dertlenmiş. Göz yaşları sel olmuş. Evlatlarının kaleminden dökülen bu mısralar daha sonra içli bir türkü olup, yurdun dört bir yanında söylenir olmuş.

Türkünün Sözleri

Hastane önünde incir ağacı

Doktor bulamadı bana ilacı

Baştabip geliyor zehirden acı

Garip kaldım yüreğime dert oldu

Ellerin vatanı bana yurd oldu

Mezarımı kazın bayıra düze

Yönünü çevirin sıladan yüze

Benden selam söylen sevdiğimize

Başına koysun kareler bağlasın

Gurbet elde kaldım diye ağlasın

 

KAYNAK: Vikikaynak/Sabah Gazetesi

YAZARIN DİĞER YAZILARI