Bugün de sizlerle öğrencilerimden köşemde paylaşma izni aldığım ve sözünü verdiğim bir konuyu paylaşmak istiyorum. Nasıl paylaşmayayım ki? Mevzuyu işlediğimizde, inanın çok şaşırtıcı veriler ve değerlendirmelerle karşılaşmıştım. Bakalım sizler için de öyle mi?
Rehberlik derslerini çok severim. Öğrencilerimin hayata hazırlanması, farklı bakış açısı kazanması ve karşılıklı öğrenme etkinliği açısından önemi, bu sevgimde yer tutan kuvvetli etkenlerdendir…
Yine bir gün Rehberlik dersinde, kendi sınıfımda “Hayatımızda yalanın yeri ne? Yalan hayatımızda var mı, olmalı mı? Olmalı ise ne kadar olmalı? Sınırları nelerdir?” konusu üzerinde görüşlerimizi hayat kesitlerinden örnekler aktararak işliyorduk. Doğrusu hayatımızda yalanı işlerken, “hayatımızın yalan” veya “hayatımız da yalan” olduğu gerçeği ile karşılaşacağım hiç aklımdan geçmemişti!
Konuyu gündeme getirme fikri ise yine sınıfımdan bir öğrencim olan Deren kızımın nöbetçi olduğum koridorda birkaç teneffüs boyunca yaptığımız sohbetten ortaya çıkmıştı! Deren, yaşıtlarıyla birlikte karşılaştıkları sorunları aşmak için söylemek zorunda kaldıkları -masum yalanlar- yanında, yetişkinlerin de yalan söylediklerine dair o kadar çarpıcı ifadeler kullanıyordu ki, yalan hayatımızın tam da merkezinde idi!
Ben o haftaki rehberlik dersinde kendisinden bana hatırlatmasını istedim ve mutlaka bu konuyu işleyelim diye sözleştik.
Yirmi iki kişilik sınıfımda herkes görüşünü gerekçesiyle söyledi ve bazıları benzer başlıkta toplanmak kaydıyla görüşler şu şekilde kümelenmiş oldu:
-Yalan söylemeden bu toplumda işini göremez ve gördüremezsin.
-Yalanı kim ne ölçüde gerçeğe yakın olarak söylüyorsa, başarı oranı o kadar artar.
-Yalan söylemiyorum diyen de yalan söylüyordur.
-Toplum, kurallar ve kurumlar insanı yalan söylemeye itiyor ve mecbur bırakıyor.
-İnsanın her zaman doğru söyleyeceğim, fikrini zihninde tutması ona ağır gelir ve aklını yorar.
-Hayat, masum çocuğa yalan söylemeyi öğretiyor.
Bu görüşler etrafında toplanan fikirlerin sahipleri, oldukça küçük yaşta olmalarına rağmen ayrı ayrı, yaşadıkları örneklerle görüşlerini desteklediler. Onlardan çok çarpıcı olanlarını da paylaşmak isterim.
-Hocam örneğin ailemden evde izin almak için mevzuyu açıyorum. Bu Cumartesi motorlarımızla komşu ilçeye ya da ile gezmeye gideceğiz, diyorum. Güven duymadıklarını belirterek kesinlikle olmaz diyorlar. O gün geldiğinde telefonla arıyor ve arkadaşımın babası götürecek anne veya baba diyorum. Tamam o zaman diyorlar ve izin veriyorlar. Ama biz yine motorlarla gidiyoruz!
-Hocam biz esnafız ve mutlaka yalan söyleriz. Yoksa işimizi yapamayız, mal satamayız. Pazarlamada dilin ne kadar yalana dönerse, müşteriyi o kadar kafalarsın. İşimiz bu bizim!
-Hocam geçen gün acile gittim. Küçük bir pansuman ihtiyacım olmuştu kolumdaki sıyrık ve çiziklere. Bağdan gelirken motoru çakıla kaptırdım düştüm. Görevli ne oldu deyince, motordan düştüm dedim. Demez olaydım, nereden dedim? Keşke ağaçtan düştüm deseydim. Polisi çağırdı, ifadem alındı, kazayı tek yapıp yapmadığım, ehliyetim sorgulandı derken yarım saatlik işim, beş saate çıktı. Bu durumda bir daha ben, -motordan düştüm- der miyim hocam?
-Ailem çok kuralcı, eve geç geldiğimin nedenini doğru söyleyince kızıyor, kütüphaneden geldim deyince seviniyor ve ödüllendiriyorlar. O gün bugündür, “Ben dışarıdaki zamanımı hep kütüphanede geçiriyorum hocam(!)”
-Okul kurallarını ihlal ettiğimizde de mutlaka yalan söylüyoruz. Ben öyle bir yalan söylerim ki hocam, kimse anlayamaz bile yalan söylediğimi! O kadar çok örneğim var ki okula yönelik, ama mezun olmadığım için onları burada itiraf etmem safdillik olur. Yine işime yarayacağı için şimdilik bana kalsın hocam.
-Hocam bir şahitlik olayında veya suça karışma durumunda bile ifade verirken yeri geldiğinde avukatlar bile “öyle deme, ifadende o bilgi o şekilde yer almasın da şöyle yaz veya söyle.” diye bize daha sıkıntısız ama doğru olmayan beyanlar verdirmiyor mu?
-Hocam -Nasılsınız- klasik bir sorudur. Ve kişi iyi olmasa dahi, herkese durumunu anlat(a)mayacağı için -İyiyim- diye cevap vermiyor mu? Örneğin bunu hemen hemen hepimiz yaşıyoruz ve söylüyoruz. O nedenle ben hiç yalan söylemedim diyen kimse dahi yalan söylemiş olur!
-Bazen yaşlıları atlatmak için de yalan söylüyoruz. Üzerine hiç vazife olmayan ve anlatsam da anlamayacağını adım gibi bildiğim şeyleri soruyorlar bana. Ben de kıyıdan köşeden dolaşarak yalan beyanlarla onları geçiştiriyorum.
Gördüğünüz gibi hakikaten çarpıcı sonuçlarla karşılaştım. Realist gençlik hiç kıvırmadan, şirin gözükmeden, doğrucu rolüne bürünmeden görüşlerini paylaştı. Hayatın merkezinde bu kadar yalan varken, bu beyanlar da yalan mı acaba? Diye düşünmeden edemiyor insan!
Kendisi üzerinden bizim de muhatap alınarak, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” İlahî hitabıyla seslenilen Peygamberimiz, rivayet olunur ki “Hud Suresi beni kocattı!” buyurmuşlardır. Olayın ne denli çetin mücadele gerektirdiği, bir kez daha açığa çıkmış oldu…
Anlamış ve görmüş oldum ki, “mutlaka her koşulda doğru söyleyin” önerisi öğrencilerimde karşılık bulmayacaktı o saatten sonra. Bilemiyorum, bu durumu genelleme ile her yaştan insanlarımıza şamil tutulabilir miydik? Bu, doğru bir yaklaşım olur muydu? Ben, tutmamak gerekli diye düşündüm. Çünkü insan daha olgunlaştıkça ve ayakları üzerinde maddi manevi açıdan daha güçlü bir şekilde durmaya başladıkça sorumluluklarının gereğini daha iyi kavrıyor, bedel ödemeyi göze alıyor diye düşünüyorum. Aksi halde toplum, içinde yaşanamaz bir hale gelmiş olur!
Gençlerimizin bu denli pembe yalanlara sarılıyor veya tevessül ediyor olmasında yaşları gereği maceraya düşkünlüklerinin de payı olduğunu söyledim kendilerine. Ayrıca sizlere yanlış ve hata yaparak öğrenme, tecrübe kazanma eşik değerimiz çok düşük olduğu için aşırı suçlayıcı, yargılayıcı toplumsal bakış açısının kaçınılmaz bir sonucu olarak sizlerde bu davranışları geliştirdiğimiz için biz yetişkinlerin sorumlu ve suçlu(!) olduğunu bildirdim.
Aileden, okuldan, çevreden gelen yoğun, baskıcı ve hata yapmaya izin vermeyen bir yaklaşım ister istemez sizleri yalan söylemeye itiyor ve bir süre sonra o eylem, öğrenilmiş bir davranış olarak zihninizde pekişmeye başlıyor. Siz içinde bulunduğunuz yaş itibarıyla şahsiyet ve kişilik gelişiminde önemli aşamadasınız, her koşulda kendinizi doğru söylemeye zorlayın yine de. Hele ki söyleyeceğiniz yalan beyanla, karşınızda doğrudan mağdur olacak birisi mevcutsa asla yalan söylemeyin ne olur! Şeklinde onlara temennide bulunarak konuyu sonuçlandırdık…
Bundan sonrası uzman görüşüne ihtiyaç duyan bir boyuta girdiği için eura24 yazar grubumuza, çok yararlandığım bir röportajla giriş yapmış olan Psikolog Kübra Keçeci Hanım, uzman görüşü ile “Yalanın renklerini ve boyutlarını, sınırlarını ve ölçüsünü” bizlere açıklarsa çok memnun olurum/z.