?>

Heineman'ın Unutulmaz Cevabı

Dr. İrfan PAKSOY

1 yıl önce

"Sevmekle soruna çözüm bulunması mümkün olabilir.

Ama asıl çözüm, sorumluluk yüklenildiği an başlar."

Rabindranath Tagore

GİRİŞ…

Bugünkü yazım, 1969-1974 döneminde Almanya Federal Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmış  Gustav Walter Heinemann (1899 - 1976) ile ilgili olacak.

GENÇLİĞİ  VE MESLEK HAYATI…

1899 yılında doğan Heinemann'ın büyük dedesi Avrupa’da nice ülkesinde mutlakiyet yönetiminlerinin in meşrutî monarşiye evrilmesinde önemli bir işlevi olan 1848 Devrimleri kapsamında Almanya’daki 1848 Devrimine katılmıştı. Anne tarafından dedesi ise sol liberal düşüncede bir vatandaştı. 1917 yılında dil okulundan mezun olan Heinemann I. Dünya Savaşı'na asker olarak katılsa da hastalığı nedeniyle cepheye gidememiş, 1918-1922 yılları arasında hukuk öğrenimi 1922 yılında hukuk alanında yüksek lisans, 1929 yılında ise yine aynı alanda doktora derecesi almıştır. Essen kentinin tanınmış hukuk bürolarından birinde göreve başlayan Heinemann, 1929 yılında tıp alanında yasal sorunlar adında bir kitap yayınlamış, 1929-1949 yılları arasında bir şirkette hukuk danışmanlığı görevini yürütmüş, bu arada 1933-1939 yılları arasında Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okutmanlık yapmış, 1945 yılında da Almanya Evanjelik Kilisesinin üyesi olarak seçilmiştir.

SİYASÎ YAŞAMI…

II. Dünya Savaşı sonrası Müttefikler tarafından Essen kenti belediye başkanı olarak atanan Heinemann bu görevini 1949 yılına kadar sürdürmüş, Hristiyan Demokrat Birliği (CDU)'nin  Kuzey Ren-Westfalya Eyalet teşkilatının kurucuları arasında yer almış, aynı eyalette 1947-1950 döneminde milletvekilliği ve adalet bakanlığı yapmıştır.

Başbakan Konrad Adenauer [2] tarafından içişleri bakanlığına getirildikten bir yıl sonra başbakan ile anlaşmazlık nedeniyle bu vazifeden istifa eden Heinemann 1952 yılında Tüm Almanların Partisi adıyla bir parti kurduysa da partisinin seçmenlerden ilgi görmemesi üzerine 1957 yılında partisini feshederek Sosyal Demokrat Parti (SDU)'ye katılmış, 1957-1969 döneminde  milletvekili olarak Bundestag adıyla bilinen Almanya Federal Meclisinde yasama görevinde bulunmuş, 1966-1969 yılları arasında da CDU-SPD büyük koalisyon hükûmetinde adalet bakanlığını üstlenerek bu alanda bir dizi liberal reformlara imza atmıştır.

CUMHURBAŞKANLIĞI …

Mart 1969 tarihinde SPD-FDP partileri tarafından cumhurbaşkanlığına seçilen Heinemann devlet başkanı olmaktan daha zayâde  halkın başkanı olmayı savunmuştur. Konuşmalarında Almanların demokratik haklarını ve sosyal adaleti ile hukuku savunmasını istemiş, 1968 öğrenci olayları sırasındaki açık fikirliliği onu genç kuşak arasında popüler yapmış,  Cumhurbaşkanlığı döneminde II. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın işgali altına girmiş ülkeleri özellikle ziyaret etmiştir.

Heinemann 1974 yılında artan sağlık sorunları nedeniyle cumhurbaşkanlığına tekrar aday olmayarak emekli olmuş, 7 Temmuz 1976 tarihinde de ölmüştür. Evli ve dört  çocuk babası olan Heinemann’ın torunu Christina Rau da, 1999-2004 döneminde Almanya’da cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmuş  yapmış Johannes Rau (1931-2006)'nun da dul eşidir.

HEINAMANN’IN ARDINDAN…

Heineman’ın Cumhurbaşkanlığı yaptığı 1969-1974 döneminde Almanya’da eşzamanlı olarak başbakanlık görevinde bulunan Willy Brandt yazığı ve 1989 yılında da basılan Erinnerungen (Hatıralar) isimli kitabında Heinamann hakkında şunları dile ifade etmektedir:

“Gustav Heinemann, liberal anayasal yasallığın sembolü olmuştur. Halkın içinden bir cumhurbaşkanı, toplumsal uzlaşma için bir uyarıcı ve aynı zamanda Alman tarihindeki liberal geleneklerin bir koruyucusu olarak sade ve dürüst örnek hâliyle yaptığı şey, onun fark ettiğinden ve hatta kabul etmek istediğinden çok daha fazlaydı.”

HEINEMANN’IN UNUTULMAZ CEVABI …

Heinemann Cumhurbaşkanı seçilince hâliyle medyanın da daha bir ilgi konusu olmuş, ilk televizyon söyleşisinde bir gazetecinin “Sayın Cumhurbaşkanı... Bize Almanya sevginizi anlatır mısınız?“ şeklinde bir sorusuna muhatap olmuştu. Heinemann da bu soruya umulmadık bir şekilde “Ben eşimi seviyorum.” şeklinde cevap vermişti. Sorduğu soru ile aldığı cevap aarasında iliki kurmayan gazeteci “Ya Almanya'yı?” şeklinde ikinci bir soru yönetince Heineman da “Eşimin, benim sevgime ihtiyacı var. Almanya'ya karşı ise derin sorumluluklar içindeyim.” pek anlamlı bir cevap verir. Aldığı  bu mânidar cevabı anlamlandırmayan gazeteci “Ama Almanya sevginiz?” şeklinde aynı tarz bir soru daha yöneltince Heinemann da “Bugün TV'de ‘Almanya'yı çok seviyorum’ desem ve yarın görevimde hata yapsam tarihe, ‘Almanya'yı çok seven bir Cumhurbaşkanı olarak mı’ geçeceğim?.. Böyle bir durumda benim Almanya sevgim ne ifade eder? Bulunduğum konumda ‘sevgi’ değil, ‘sorumluluk’ birinci planda gelir.“ şeklinde bir anlamlı cevap daha verir.

Bu söyleşiden sonra sonra Alman kamuoyu ikiye ayrılır. "Cumhurbaşkanı eşini seviyor, ülkeyi sevmiyor" diyenler ve "doğru söylüyor" diyenler. Sonra sular durulur ve Alman kamuoyu "şu ortak noktada" buluşur: “Cumhurbaşkanı haklı... Hepimize sorumluluklarımızı hatırlattı.”

TAGORE’UN SÖZÜ…

Yukarıdaki söyleşi esnasında Gustav Heinamann’ın verdiği cevaplar bana 1913 yılında “Gora” adlı romanıyla Nobel Edebiyat Ödülü de alan Hintli şiir ve felsefe ustası Rabindranath Tagore’u (1861-1941) hatırlattı.

Edebî türlerin hepsini denemiş ve üstadlık derecesine ulaşmış ünlü bir şair olan Tagore eserlerinin büyük bir kısmı lirik mahiyette olup mensur eserlerinde de duygu ve düşüncelerini kuvvetli bir şekilde ifade edebilmiştir. İnsanı ilgilendiren her şey, onun da ilgi alanına girmiştir. İnsanlar onun sözlerinde ve eylemlerinde, belli belirsiz duyumsayıp ifade etmekte zorlandıkları duyguların ve özlemlerin somutlaştığını görürler. Duygusal içtenlik ve canlı bir imgelem, dizelerindeki melodiyle birleşerek ortaya, sözcükler unutulsa da, okunduktan çok sonra bile akılda kalan şiirler çıkarır. Şiirlerinde doğa, insan, Tanrı, ölüm, yalnızlık, özgürlük, özlem ve özellikle sevgi gibi konuları işleyen, Hint millî marşını yazan Tagore, sesini ölümsüzleştirmeyi de başarmıştır.

Hintlilerin millî önderi Gandhi’nin de yakın bir dostu olan Tagore dünyanın sayılı şairlerinden biri olup, eserlerinden bir diğerinin adı da “Gitanjali”dir. Merhum Bülent Ecevit de genç bir gazeteciyken Londra’da bulunduğu dönemde gittiği Sankristçe (Hint dili) kursunda bir süre sonra, kurs programını takip etmek yerine kurs hocasıyla birlikte Tagore’nin “Gitanjali” isimli kitabının çevirisini yaparak kursa devam eder. Merhum Ecevit, Tagore’den ve özellikle de bahse konu eserinden fevkalade etkilenir.

Tagore, yukarıda sözü edilen kitabında, insanlarda, toplumsal yarar ve ahlâk idrâkinin kolay ol(uş)madığını derin bir felsefeyle anlatır. Tagore’nin, bu konudaki anlatısı içinde yer alan "Sevmekle soruna çözüm bulunması mümkün olabilir. Ama asıl sevmek, sorumluluk yüklenildiği an başlar." şeklindeki ifadesi oldukça kayda değerdir.

SONUÇ …

Herkes ülkeyi sevmekten bahsediyor ve bu konuda da mangalda kül bırakmıyor ama  iyi bir insan ve iyi bir yurttaş olmayı mümkün kılacak sorumluluklarını ihmâl edenlerin ve (ülkeyi sevme) iddialarıyla da adeta çelişkiye düşercesine bir duruş sergileyenlerin ülkelerini sevme iddiası ne denli anlamlı ve inandırıcı olabilir ki?

İnsanların günlük yaşamında birey, yurttaş, eş, evlat, baba, anne, akraba, komşu, çalışan, amir, memur, öğretmen, öğrenci ve benzeri farklı farklı rolleri mevcut olup her bir rol de insanlara farklı farklı sorumluluklar ve görevler yükler. Aslolan da bu her bir rolün kişiye yüklediği sorumluluk ve görevleri davranış düzeyinde göstermektir. Bu takdirde tarafı olunan her bir ilişkiye kıymet ve değer katmak, ilişkileri daha anlamlı hâle getirmek, toplum ve ülke olarak da gelişmek ve ilerlemek mümkün olabilecektir. Davranış düzeyinde ifade edemedikten / etmedikten sonra muhatabımız olan nesne, canlı, kişi, iş ve faaliyete yönelik kuru bir sevgi iddiası ne işe yarar ki?   

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

KAYNAKLAR

---; “Gustav Heinemann”, https://tr.wikipedia.org/wiki/Gustav_Heinemann, Erişim Tarihi: 17.11.2023.

---; “Heineman, Gustav”, https://www.willy-brandt-biography.com/contemporaries/h-k/heinemann-gustav/, Erişim Tarihi: 17. 11.2023.

DONAT, Yavuz, “Prof. Gustav Heınemann Neyi Hatırlatmıştı?”, Sabah. 05.10.2000.

KINA, Filiz Bayoğlu; “Şairin Sesi: Rabındranath Tagore”, Dergipark,   Yıl 2020, Sayı: 67,  https://dergipark.org.tr/tr/pub/ ataunitaed/issue/52449/684810, Erişim Tarihi:17.11.2023.

TAGORE, Rabindranat; Gitanjili – İlahiler, (Çeviren: Bülent Ecevit) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1971.

YAZARIN DİĞER YAZILARI