?>

Hükümetin 100 Günü

Ramazan ÖZDEMİR

3 yıl önce

Kırmızı,Sarı,Yeşil hükümetin işbaşına gelişinin yüzüncü günü geride kaldı. Yıllardır ikili koalisyonlarla yönetilen ülkede ilk defa üçlü bir koalisyonla yönetilmeye başlandı ve hükümetin işbaşına gelmesiyle beraber krizler ardı ardına gelmeye başladı. Kendi içerisinde tam uyum sağlayamamış görüntüsü versede Alman toplumunun desteğini almıştı. Görev süresinin ilk birkaç haftasında tereddüt, çekingenlik ve hatta görünmezlikle suçlanan yeni hükümet başkanı birdenbire kendini Enerji, Ukrayna krizi ve AB ülkerinin bir arada hareket etmesinin sıkıntıları içerisinde buldu. Ukrayna savaşı ile hükümet şaşırdı ve herhangi bir planının olmadığı anlaşıldı.  Halbuki Alman hükümetleri uzun yıllardır, enerji alanında Rusya ile işbirliği içerisindeydiler ve Ukrayna krizide yeni değildi.  Uzun yıllardır inşa ettikleri Rusya ilişkileri yerle bir oldu, ikinci dünya savaşından sonra tekrar ABD’denin liderliğine sığındılar. AB ülkelerinin beklentilerini veya liderlik gösterecek kapasiteleri olmadığı ortaya çıkarak hayal kırıklığı yaşatıyorlar.   Ukrayna krizi Almanya’nın ikinci dünya savaşından sonraki ilk ciddi sınavı olmaya başladı, çünkü Almanya’nın silahlanması daha önce açıklansa komşularında korku ve endişeye yol açardı, fakat şimdi hiç bir ülke itiraz edemez konumda. Krizi ekonomik olarak hükümete yaramış durumda, Yeşiller baskısıyla akaryakıt fiyatları tavan yapmış durumda.  Almanya'da kayıtlı 66,9 milyon araç var  bunların 59,0 milyonu motorlu taşıt.  48,65 milyon otomobil trafikte yani 1000 kişi başına 585 araba demektir.  Benzin için enerji vergisi oranı 65,45 kuruş/litre, motorin için vergi oranı 47,04 kuruş/litre'dir.Müthiş bir kaynak Maliye bakanlığı için.  Fakat diğer taraftan çalışanlar ve uzun yol gidenler için çok ağır bir ekonomik yük, çünkü araba sahipleri zaten yüksek vergi veriyorlardı, bilhassa Diesel arabaları için. Akaryakıt zamları ile bu yük ikiye katlanmış durumda.   Yine Almanya’da yıllardır silahlanmaya ve savaşı hayır diyenler bugün hükümette Almanya tarihinin en büyük silahlanmaya bütçeden pay ayırıyorlar.  Bugün Almanya dış politikası Amerikan’ın peşine takılmış gidiyor.   Halbuki Avrupalılar, özellikle de Almanlar, büyük güçlerin çıkarları doğrultusunda, politika takip etmemeliydi.  Geçmişte ABD bütün dünyaya yalan söyleyerek Irak'ta asla bulunmayan kitle imha silahlarını yok edeceğiz diyerek milyonlarca insanı öldürmüştü, yine Vietnam’da (Tonkin yalanı) üç milyon insanın ölmesine sebep olmuştu. Almaya’nın önde gelen bazı politikacıları 22 Ocak 1963'te Şansölye Konrad Adenauer ve Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Paris'teki Élysée Sarayı'nda bir “Ortak Deklarasyon” yayınlamışlar barışa önem vermişler ve eski düşmanlar dost olmalı sloğanını öne çıkarmışlardı bu politika bugün unutulmuş gözüküyor.  Barış politikası öncelikli olmalıydı fakat ABD’de Ukrayna savaşında Almanya’yı ateşe atmıştır. Hükümet barış için ciddi bir girişimde bulunamıyor ve sadece seyretmekle yetiniyor.  Dün Federal Mecliste konuşma yapan Ukrayna başkanı Wolodymyr Selenskyj Almanya’yı suçlayarak Almanya’nın insiyatif almadığını söyleyerek, dış politikadaki içler acısı duruma parmak basmıştır.  Olaf Scholz hükümeti son yüz günde iyi bir sınav verememektedir, bilhassa dış politikada çok başarısızlar.  Ukrayna konusunda insiyatif almaktan çok uzak görünmekte ve bir türlü politika belirleyememektedir.  Rusya’dan doğal gaz almaya devam etmektedirler.  Hükümet Corona harcamaları ve silahlanmaya ayırdığı bütçeyle başı dertte ve bunu halktan çıkarmanın yollarını arıyor.  İşçi, emekli ve dar gelirlilerin durumu her geçen gün kötüye gidiyor ve maalesef hükümet bu konuda ciddi bir adım atmaktan geri duruyor.  Asgari ücretin artırılması, emeklilere zam, küçük işletmelere ekonomik destek gibi konularda da adım atmaktan imtina ediyor.  Sosyal demokrat bir başbakandan beklenen bir yaklaşımı son yüz günde göremedik.    Hükümetin 100 günlük grafiki beklentilerin çok altında.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI