?>

İkiden Bir Çıkınca

Hümeyra Yıldırım YALÇIN

2 yıl önce

Geçen yaz çocuk okutan camilerden birine hayır olsun diye orta halli, paket içi dondurma aldım ve çocuklara dağıttım. Ben eve vardım ki babam çoktan gelmiş. Köşedeki peynir bidonunu işaret ederek; taze peynir gelmiş, size de aldım dedi. Yaptığım hayrın yeri anında dolmuştu. Daha çoğunu ahirette de ver Allah’ım dedim.

Ticaretle uğraşan bir tanıdığım anlattı. Borcunu vermek üzere gelen bir müşteriye, dilerseniz sonra ödeyebilirsiniz demiş. Eşinin olmadığını ve maddi durumlarının yerinde olmadığını sonradan öğrenmiş. Öyle olunca yanında çalışan elemanlara market alışverişi yaptırmış müşterisi için. Arkalarından yollamış. Malzemeleri aldırmasının üstünden bir iki saat geçmemiş ki il dışından bir müşteriden yüklü miktarda ürün siparişi gelmiş.

Yaratan O’nun rızası için verenlere, daha bu dünyada fazlasıyla veriyor karşılığını. Allah cömerttir ve cömert olanları sever. Allah rızası için 2’den 1 çıkınca 3 kalırmış. Bu sözü yeni duydum ve çok hoşuma gitti. O’nun rızası için verince azalmak şurada dursun, bereketlenerek arttığını kendimde ve etrafımdan çokça gördüm. Kurban Bayramı’nı yaşayacağımız kıymetli zamanlarda vermek eylemi daha da anlam kazanıyor.

Dünyaca ünlü futbolcu Ronaldo internetteki bir konuşmasında; “Gençliğimden beri öğrendiğim şey; eğer verirsen tanrı 2 katını geri veriyor. Benim hayatımda öyle oldu. Bunu yapmaya başladığımdan beri hayatımdaki her şey daha iyi hale geldi. Bunu yapmaya devam edeceğim çünkü önemli ve verdiğinde daha iyi hissediyorum.” diyor. Vermek din ayrımı gözetmeksizin hem karşı tarafı hem de kişiyi mutlu eden bir durum. Ronaldo'nun bu özelliğini duyan birçok kişi keşke Müslüman olsa diye dua ediyor gıyabında. Bu güzel bir temenni ama başkasını düşündüğü kadar kişi kendini de düşünmeli. Verme noktasında Müslümanlığın neresinde duruyorum? Çemberin içinde miyim, dışında mı?

Bir sahabe Peygamberimize; “Ahirete gitmeyi hiç istemiyorum, hoşlanmıyorum. Bu yüzden ölümü de sevmiyorum.” demiş. Efendimiz ona malın mülkün var mı, fazla mı? diye sormuş. Evet ya Resulullah demiş. Efendimiz gülümseyerek; “Müminin kalbi malının yanındadır.” demiş. Olay burda bitse bile çok güzel. Sahabe ne kadar hoşa gitmeyen şeyler söylese de Peygamberimiz bunun çok doğal, fıtri olduğunu belirtiyor sözleriyle. Hemen itiraz etmiyor, karşı görüş belirtmiyor. Ruhsal olarak onu anladığını ifade ediyor. Yaşadığımız çağda en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerin biri de anlaşılmaktadır. Bir kişi bana ölümden korkuyorum diye gelse, hemen “Ölüm güzel şey budur perde ardından haber...” diyerek Necip Fazıl şiiriyle dalardım olaya. Korkunun, nefretin itiraza değil altında yatan nedenin bulunmaya ihtiyacı var demek ki.

Öte yandan ölüm korkusunun altında mal sevgisi yatar diye genellemek de olmaz. O kişi için durum o şekilde cereyan etmiş ve Efendimiz o yönde bir konuşma yapmış. Yani muhatabına özel bir durum bu. Olayın devamında Efendimiz, senin bu korkunu yenecek bir yol öğreteyim diyor. Burada sahip olduklarını fakirlere, muhtaçlara vermek suretiyle sen gitmeden ahirete gönder. Onların yanına gitmen kolaylaşır diyor.

Bunun üstüne söz söylemek düşmez ama ben yine de şiirle devam edeyim.

Veren de o alan da o

Nedir senden gidecek

Telaşını gören de

Can senin zannedecek...

Şiirin sonunu arttırabiliriz. Can, mal, makam... Hepsi onun verdikleri. Bize düşen O’nun verdiklerinden verebilmek. Bunu O’nun rızası için yapabilmek. Kişi maddi olarak sıkıntıdaysa zaten verecek bir şeyi yoktur. Benim kastettiğim istifçiliğin önüne geçen verme eylemi. Bu eylem; bir güler yüz, bir tatlı söz ve ‘gerek yok’ cümlesi kadar basit şeyler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI