Dünya lügatlarında bu kavram ilkel zamanlarda insanların sergilendiği kapalı bahçe anlamına geliyor. 34 milyon insanın ziyaret ettiği bahçe. Bizim anlatacağımız konu bu lügatlardaki anlamının tamamen dışındadır.
Lise öğrencisiyken bize coğrafya öğretmenimiz Afrika'lı bir aile kuzey ülkelerinden birine yerleştirilirse 3 yada 4 kuşak sonraki nesillerinin beyaz tenli olacağını söylemişti.
Bu gerçeği şimdi hayvanat bahçesi için ele alalım. Hayvanat bahçesine getirilen bir dişi birde erkek aslan olsun. Muhtemelen hayvanat bahçesinde olan yavruları dünyanın sadece o bahçeden ibaret olduğunu düşünecektir. Hayvanat bahçesindeki bu yavrularında büyüyüp yavruları olduğunu düşünelim. Belki de bu yavruların gözlerindeki o ışıltılı fer sönmüş tüm vahşiliğini kaybetmiş evcil birer kedi gibi olacaktır. O aslanlar için sadece uyması gereken kurallarvardır, üstelik kendi yaradılış gayesinin tamamen dışında hareket etmesini isteyen kurallar. Dayatılmış kurallar, çizilen sınırlar istediğini yapamamak ve başkalarının istediğini yapma zorunluluğu.
Yazılan bu son cümle size de tanıdık geldi mi?
İnsanların bir çoğu günümüzde doğumdan itibaren kurallarla bastırılmaya, çizilen sınırların dışına çıkmamaya ve hep başkalarının diretmesi ile yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Çocukluktan itibaren gerek aile büyükleri gerek öğretmenler tarafından kurallar koyulmaya ve o kurallara uyulmaya mecbur kalmış insanoğlu.
İnsanların konuşmaya başladığı andan itibaren şöyle konuş, böyle davran gibi tembihlerle hep onlara yön verilmeye, onlara sınırlar çizmeye çalıştık.
Peki gerekçelerimiz neydi?
Ebeveynler çocuklarınıza direttiğiniz kurallar sizin babalarınızdan kalan miras değil mi? Sizi babalarınız o kurallarla yetiştirdi. Peki ya kendiniz kabul ettiniz mi? Babanızdan kalan bu mirası. Mutlu bir yaşam, başarılı bir hayat yaşadınız da mı çocuklarınıza da aynı kaderi reva görüyorsunuz. Beğenilmeyen bir Z kuşağınız var. Bu çocuklar dedelerinin o tarihi eser kurallarıyla yaşamak zorunda mı? Peki geceyi gündüze gündüzü geceye çevirelim o dedeleri şimdiki zamanda genç olsun yine gündüz çobanlık yapıp çelik çomak oynayıp akşam ezanı okunmadan evde mi olacaklar. Şuan ki Z kuşağı dediğimiz gençlerin yaptıklarının birebir aynısını yapacaklardır.
Kuşaktan kuşağa insanın rengi bile değişiyor kuralları yaşam tarzı aynı kalır mı. Türkiye’de daha doğum gerçekleşir gerçekleşmez borçlu doğan çocuklar sizin antika kurallarınızla nasıl birer faydalı birey olacaktır. Konunun doğruluğunu kanıtlayacak bir olaya şahit olmuştum.
Yakın bir tarihte yaşlı bir karı koca ve biri 8 biri 10 yaşlarında iki torunu olan bir aile tanıdım . Bu aile eski kerpiç ve fırın tuğlalarından yapılmış iki katlı bir evde oturuyorlardı. Ev eskiyince çocuğunun ve gelininin isteğiyle kendilerine betonarme büyük bir ev yaptırdılar. Eski evi de yıkacaklardı.Yeni eve taşıdıklarını haber aldım ve yolum onların köyünden geçerken aileyi ziyaret etmek istedim. Evlerine geldiğimde eski evi yıkmadıklarını farkettim yeni evde çocukları ve torunları, eski evdeyse yaşlı çift vardı. Hoşbeş ettik çay ikram edildi ve sohbete başladık ailede bir sorun olduğunu düşündüm ve yaşlı amcaya sordum" Neden yeni evde değilsiniz.” Yaşlı amca “ Bir hafta kaldık ve o bir hafta boyunca öksürük ve boğaz ağrısı hiç geçmedi. Betonarme ev bize göre değil bu evi oğlumun yatırmasına izin vermedik ve biz burada yaşamaya devam etmeye karar verdik.” dedi. Nesilden nesile insanın metabolizması değişiyorken kuralların da değişmesi gerekmez mi?
8 yaşındaki çocuğun mışıl mışıl uyuduğu bir evde 80 yaşındaki dedesi uyuyamıyor. Bu çocuğun dedesini kurallarıyla yaşamasını doğru buluyor muyuz.
Kuşaktan kuşağa değişen yaşam tarzı, bu yaşam tarzına göre kurallarda değişmelidir. 20 yaşındaki günümüz genci hormonlu yiyecek yediğinde kendini kötü hissetmiyor ama 70 yaşındaki bir dede hormonlu bir yumurta yediğinde hastaneye kaldırılıyor. Kuşaktan kuşağa insan metabolizması, yaşadığı yer değişirken kuralların da değişmesi gerekir.
Sıkışıp kaldığımız coğrafyamızdan çıkamıyoruz. Bize dayatılan kuralların dışına çıkamıyoruz farkında değiliz hayvanat bahçesindeki o kafesteki hayvanlardan hiç farkımız yok, sınırlarımız belli ve özgürüz. Sınır var kurallar var ve eşittir özgürlük, iki artı iki eşittir altı demek gibi birşey bu. Dedelerimizden kalan zoraki kurallar yasa adı altında diretilen mecburi kılınan yön verilen hayatlar. Yasa kavramı, yasayı yapanın haricinde herkesin uyması gereken kurallar bütünü.
Kadir İpekçioğlu