?>

İnternet Ünlüleri

Hümeyra Yıldırım YALÇIN

1 yıl önce

İnsan başkasından duyduğuyla âlim olmuyor. Yaşamak, hissetmek, özümsemek gerekiyor. Bunun yanında güzel şeyler duymak da ruha iyi geliyor. ‘Yol şifadır’ sözü de son zamanlarda duyduğum güzel sözlerden biri.  

Bu çağın en büyük imkânının ve imtihanının teknoloji olduğunu düşünüyorum. Yaşlı, genç, çoluk çocuk herkes elindeki ekranı aşağı yukarı ittirip duruyor. Buna zaman olarak bir sınır koymak zor. 5 dakika diye açtığım telefonun başından yarım saatte zor kalkıyorum. Çocuklara gelince durum daha vahim. Bir kere verdin mi elinden almanın imkânı yok. Eğlenceli videolar, oyunlar çocuğu dış dünyadan koparıp sanal âlemin kucağına düşürüyor. Ne kadar temiz olursa olsun, ne kadar faydalı denirse densin zararı yararından kat kat daha fazla. İki çocuğum var onlardan biliyorum.

Özellikle ufak; şu kadar izleyeceksin, bunları izleme, şu saatte vereceksin gibi sınırlardan pek anlamıyor. Orada mutlu ve ben onun mutluluğunu bozuyorum telefonu elinden alarak. Hal böyle olunca hiç telefon vermek istemiyorum. Yasaklamak mı kısıtlamak mı, hangisi doğru tam emin değilim. Ufaklık telefon isteyip vermediğim zaman hırçınlık, tepinme, çığlıklarla ağlama, vurma  davranışları geliştiriyor. Ardından sakinlik evresi geliyor. Bu olay ikimizin arasında bir çekişmeye dönüşüyor. Ben kararlı durursam bir daha telefon istemiyor. Benim tutarsızlığım onun daha çok ağlayıp tepinmesine yol açıyor. Bu bir kısır döngü.

Tatildeyiz, yine bu tür bir evreden geçiyoruz. Bir sabah telefon diye uyandı, ağlamaya başladı. Olmaz dedim. Daha çok ağladı. Seher vakti internette dolanırken rastladım ‘yol şifadır’ sözüne. Bu söz içimde yankılandı durdu. İşe bakın ki dert de aynı yerden geliyordu derman da.  Çocuğu kahvaltı etmeden parka götürdüm yürüyerek. Ağaçlıklı bir yoldan gittik. Yol gerçekten ona da bana da iyi geldi. Öğleden sonra uyudu, dinlendi. O gün bir kere daha ağlama krizine girdiyse de ertesi güne bir şey kalmadı.

Bu süreci evde atlattım. Eğer yolda, çarşıda, başkasının yanında olursa iş çok daha zor oluyor. Sanıyorum ki bütün herkes bana odaklanıyor o anda. Anneliğimi, tavırlarımı, sözlerimi tartıyor. Ayıplıyor, kınıyor, yanlış yaptığımı düşünüyor. Benim bu düşünceye iten de yine internet. Takip ettiğim birçok hesap( uzman ya da internet ünlüsü) yolda, otobüste, camide, hastanede, parkta gördüğü annelerin yanlış nesi varsa onu örnek veriyor. Onun yanlışı üzerinden doğruyu gösteriyor. Bu epey içime işlemiş benim.

İstanbul'a giderken havaalanında valizleri verince benim ufak ağlamaya başladı. Valizleri elimizden aldılar zannetti. Ben de mekâna uygun olarak eğildim, çocuğumun göz hizasına geldim, ellerini tuttum ve seviyesine uygun bir şekilde valizlerin nereye gittiğini açıkladım. İçimden de; şurada bir uzman falan olsa da şu çocuğuma nasıl güzel davrandığımı bir görse diye geçiriyorum. Bazen öyle oluyor. Bazı hareketler bünyede yer etmemişse başkası görsün, övsün diye yapılıyor. İbadetler öyle bazen, öğretmenlik bazen, bazen insaniyet… Hepsi de ihlâstan çalıyor. İnsan, bu beğenilme arzusuyla sırat-ı müstakimden sapıp yan yollara girebiliyor boşu boşuna.

Kalabalık bir grupla çocuklarımla birlikte yemek yerken yine benim ufak meyve suyunun rengini beğenmediği için ağlamaya başladı. Her nasılsa susturamadım. Meyve suyunu değiştirdim ama yine ikna olmadı. Kriz geldi mi gitmiyor hemen. Yemiyceeem! diye haykırıp önündeki tabağı ters çevirdi. Yeme o zaman dedim. Sabrımın son sınırında gezerek yanından uzaklaştım. Beni bilen biliyor da ilk defa görenler var ortamda. Birisi; ne istiyorsa yapalım, verelim dedi. Kaynayıp gelen süt gibi köpürüp taştı sabrım o anda. Bırakın eşeği, istediği gibi anırsın ya! dedim. Bunu masadakilerin çoğu duydu. O kadar canım sıkıldı ki bu dediğime. İnsan milletin içinde çocuğuna böyle  der mi hiç? Dedim bir kere. (Evde dersin ama milletin içinde diyemezsin gibi bir anlam çıkmasın.) O ortamda bir internet ünlüsü, bir uzman olsaydı tam da o günün rezil edilecek kötü örneği ben olurdum.

Gün içinde çocuklara tavırlarım bu iki örnekteki gibi oluyor. Mutlak iyi ya da mutlak kötü değil de ikisinin arasında gidip geliyor. Doğru olan, hoş olan, güzel olan tabii ki de iyiden yana olan tavırlar ve sözlerdir. Ancak aksi durumlar da olmuyor değil. Annelik de olsa, öğretmenlik de olsa, insanlık da olsa bu bir yol. Yol şifadır, buna inanıyorum. Bu yolda doğrular ve yanlışlar peş peşe gelecektir. Velev ki yanlış olanlar fark edilebilsin. Bu şöyle bir denklem; kişinin doğrusu yanlışından fazlaysa evliyadır. Yanlışı doğrusundan fazlaysa eşkıyadır. Bir doğrusu bir yanlışı kapışma halindeyse insandır.

Birinde kınanacak, ayıplanacak bir şey görünce; sen belki daha kötüsünü yapmıştın diyorum, hatırlatıyorum kendime. Nasıl bir şeyse insan unutkanlığı en önce kendi lehine kullanıyor. Kendini sütten çıkmış ak kaşık ilan edip başkalarını ipe yolluyor. Demem o ki sevgili uzmanlar, internet ünlüleri; beni ve benim gibi anneleri sokakta, hastanede, parkta görenler… Bizler her şeyi kitabına uygun yapamayız. Bazen olur, bazen olmaz. Bu böyle. Etrafta görülen hareketler okyanusta bir damla gibi. Damla da okyanustandır ama okyanusun hepsinden haber vermez işte.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI