Kalkın uzaklaşalım bu gri gökyüzünden
Kaldırımlar batmasın kalbimizin göğüne
Uçun kısa ve özlü cümlelerle içinden
Şehrin gürültüsünden yayla türkülerine
Hücresine kan dolmuş bir mahkûmun ahıdır
Bu dünya dediğimiz mavi ve soğuk nesne
Kovulmuşlar hükmünde şeytan ülke şahıdır
Bilinmez nasıl cennet acep cehennem nere
Bir masaldır söylenir yıllar ve yollar boyu
Aşk imiş cihanda tek gerisi boş laf imiş
Şu duyup gördüğümüz aşkın suyunun suyu
Onun meskeni rüya ya da belki kaf imiş
Isırsın gözlerimiz bir yerlerden bu resmi
Kibirle oynayalım oyunumuzu artık
Zaloğlundan kavidir egomuzun cüssesi
Oysa halimiz bitap üst başımız hep yırtık
Zamana iki yerden yaklaşıp toslayanlar
Birin içinden birin dışarıdan ölürler
Dünya zemherisine aşk ile hohlayanlar
Ölmemek neymiş belki sade onlar bilirler
Uzayalım göklere bulutlarla oynaşıp
Ondan bir ötesinde teslim olalım aya
Mağaradan çıkalım sular ile kaynaşıp
Eksik olan tamlanır dileğimiz bir Hay’a
Eski akıllarımız şimdi yaya kor bizi
Yüksek sandığın alçak çukurdur dağ dediğin
Eski aynada zaman emip gençliğimizi
Önüne koyar bizi ömür denen gediğin
Cümle cihan dâr olsa ona sığmaz boynumuz
Böyledir nefis devi keloğlanı şah eder
Yıldızsız gökle dolu yenlerimiz koynumuz
Ah işte böyle gelmiş bu dünya böyle gider