?>

KARART KAPAT

Hayati YAMAN

2 yıl önce

Karart Kapat

İnsana “Kol kırılır ama yen içinde kalır.” anonim sözünü hayat düsturu edindirmek, insanı “Bizden mi sizden mi?” ayrıştırmasına köle etmek ve utanmadan sıkılmadan yanlış “bizden” dediğinden sadır oluyorsa onu neredeyse imanının(!) gereği gibi savunmaya ant içirmek ne ile mümkündür sizce?

Elbette ki, bilgisiz inançla! Körü körüne ama kuvvetlice ve sadece bilgisiz inanma ile ortaya çıkar. Değişik bir ifadeyle en büyük düşmanımız olan ve en büyük mücadele alanımız olan cehaletle…

Çocuk gelinler(!)le ilgili paylaşımlar serisine, altında yatan hurafe ve masallara dayalı din anlatıları, sapkın emellerine uydurulan nikah mevzularını birleştirerek sunumlar yapmıştım. Konu, ülkemizde kanayan yaraya dönmüş olan tarikat ve cemaat yapılaşmalarından patlak veren altı yaşında bir kız çocuğunun ebeveynlerince nikahlanması(!) skandalına bağlı olarak kadrajıma girmişti.

Tarikat ve Cemaatler kendi süfli emellerine rahat erişim sağlayabilmek, yasalara uygun iş yapıyormuş görüntüsü vermek, kişisel ve kurumsal çapta resmi ve gayri resmi makamlardan fonlanmak, kontrolsüz harcamalarına kılıf uydurabilmek için vakıf kurmaktadır.

30 Ocak 2023 itibariyle dün, işte o tür vakıflardan biri olan, İsmailağa Cemaati’nden ayrışma ile kurulmuş Hiranur Vakfı’nın kurucu başkanı Yusuf Ziya Gümüşel ve gelecekte yerine geçmesi planlanan sapık damat Kadir İstekli’nin duruşması vardı. Duruşmaya anne Fatma Gümüşel katılmamış ama baba ve çok sevdiği sapık damadı katılmış.

Ülkenin dört bir yanından gelen ve davaya bireysel ve kurumsal olarak müdahil olmak isteyen pek çok avukat ve STK’nın duruşmaya katılması engellenmiş. Sebep; sanık avukatlarının “Burada dosya ile uzaktan yakından alakası olmayan kişi ve kurumları görüyoruz. İslam’a ve Müslümanlara kinini kusmak isteyenlerin davaya katılım taleplerini görüyoruz. Katılım taleplerinin reddini istiyoruz!” temalı beyanları…

Mahkeme heyeti, sanıkların psikolojilerinin daha fazla bozulmaması için sanık avukatlarının çok haklı(!) taleplerini kabul ederek duruşmayı kapalı oturumla yapmaya karar vermiş! O da yetmemiş soruşturma ve yargılama kararlarına gizlilik kararı da vermiş. Dünkü mahkemede duruşma salonundan çıkarılan gönüllü kişi ve kurumsal temsil heyetleri, gazeteciler dışarı çıkarıldığı gibi bundan sonra haberlere dahi erişim engeli konmuş oldu! Yani tam bir karartma ve ardından kapatma operasyonu diyebiliriz.

Oysa o utanç verici, suçta sınır tanımayan pedofilinin, hukuk karşısında her zaman hak ettiği en ağır karşılığı aldığına hepimiz şahit olmalıydık! Onun yerine tam aksine hukuka müdahaleye tanık olduk. Bu tespiti neye göre yapıyorum? Olaya, -mahkeme sürecinin gizliliğine ve kapalı oturumlara yargıçlar karar vermiş ve hukuksal bir karar- diye bakılabilir.  

Asıl gerçek soru şu ki;

O kararı veren hakimlerin bağımsız karar aldıklarına inanabiliyor muyuz?

Dün bir başka şey daha gözlerimiz önünde gerçekleşti ki;

Yine ülkenin dört bir yanından gelen cemaat mensupları utanmadan, arlanmadan ellerinde dövizler ve pankartlar eşliğinde “Yusuf hocamıza, Kadir hocamıza özgürlük(!). Yusuf hocamız yalnız değildir.” diye slogan atarak gösteri yaptılar. Tekbir ve salavatlar eşliğinde olayı dini bir ritüele çevirmeyi başarmışlardı. Megafon, hoparlör tarzı ses cihazları ile sözde dua ve yakarışlarda bulundular. Utanma sıkılma ve yüzlerinin kızarması bir yana, boyunlarına şeref madalyası takmış edasıyla gövde gösterisi yaptılar.

En komiği ise “Mahkeme, azgın azınlığa yol verme!” sloganları idi. Azmış sapkınların pişkinliğine bakar mısınız?

Polis göstericilerin başına beklenmedik kötü bir iş gelmesin diye o kadar özenle güvenlik tedbirleri almıştı ki anlatamam, adeta gözlerimiz yaşardı!

Oysa benzer gösteri ve eylemler toplumsal barışı yıkmayı hedef alan terörize eylemler olarak lanse edilmekte ve önüne gelene gösteri ve yürüyüş kanununa aykırı davranmaktan işlem başlatılmakta idi son derece koordineli çalışan yargı ve kolluk kuvvetleri!..

Sadece o detay dahi hukuka müdahaleyi, karartma ve kapatma operasyonunu göstermeye yetmekte idi.

Ben kendi çapımda aktivist bir kişiliğimdir aynı zamanda. Savunduğum fikirlerin eylemsel uygulamasına zemin buldukça şiddete meydan vermeksizin sahada yer almayı da bilirim.

28 Şubat sürecinde, çocukların Kur’an Kurslarına gönderilmesinin yasaklandığı dönemde çocuklarımı Kur’an kursuna gönderdim. Kızlarım bir yaz tatilinde yatılı, oğlum ise gündüzlü gitti. İnanın bin pişman oldum ve yaşanılanların tamirini o kadar zor atlattım ki anlatamam! Çocuklarımı, onlar üzerinde hakkım olmayan bir eyleme tabi tutmuş olduğum için sonrasında yaşanan olayların travmasını ben de yaşadım uzun süre… 

Kızlarıma kurstaki hocaları “Karma eğitimle okullara devam ettikleri için cehennemde yanacaklarını söylemiş. Allah kızlarla erkeklerin ayrı olması gerektiğini emrediyor. Biz dinimizin emirlerine göre yaşamalıyız.” tarzında bilgilerle donatmış. Büyük kızım okulu bırakacağım diye geldi. Onun bozulan psikolojisini onarmak için psikolog psikolog gezdik. Psikiyatri tedavisi aldırdık. Yaşadığı travmaları bir türlü atlatamadık!

Oğluma da yine kurstaki hocası “Rükuda beliniz o kadar düz duracak ki, sırtınıza konulmuş olan su dolu bir bardak sallanmayacak ve içindeki su dökülmeyecek. Yoksa ahirette seksen sene kızgın sacda namaz kılacaksınız!” gibi saçma sapan sözler söylemiş.

Bir hususta eleştiri yapıyor ve gündeme taşıyorsam, o eleştirim sadece gözlem ve masa başı olaylara dayalı değildir. Emin olun yaşanmışlıklara dayalı onca hayat hikayem var. Hakikatleri gizlemek ve örtmek asla bana yakışmaz ve Müslümanın şiarı değildir. O tarz yaşamak olsa olsa, -hile-i şer’iye- diye öğretilmiş sorgulamayan, mankurtlaşmış beyinlerin münafıkça yaşamasıdır.  

Gördüğünüz gibi Kur’an kursu deyip geçmeyin. Ne tür öğretilere tabi tutmuş oluyoruz çocuklarımızı? Bu yaşanan kötü örnekleri dile getirmedikçe, kol kırılır yen içinde kalır, bir kereden bir şey olmaz denildikçe o kervan yol almaya ve birilerinin çocuklarının beynini iğfal etmeye devam etmektedir memleketimde.

Bunları Celal Şengör dile getirince, CHP’li birisi söyleyince toplumda karşılık bulmuyor maalesef. Çünkü onlar dile getirdikçe “Aman onların zihniyeti belli zaten, onlar çamur atmaya yer arıyor.” diye bakılıyor.

İşte onun için biz dile getirmeli ve mücadelesini biz vermeliyiz ki, etrafımızı kuşatan cehalet çemberini yaralım. Hem de “Sen kimden tarafsın? Kime hizmet ediyorsun?” suçlamalarına, dışlamalarına, aşağılamalarına aldırmadan…

YAZARIN DİĞER YAZILARI