?>

Kask 

Hayati YAMAN

8 ay önce

Son paylaşımım 5 Şubat’ta imiş ve üzerinden bir hayli zaman geçmiş! O nedenle önce siz değerli okurlarımdan özür dileyerek satırlarıma başlamak istiyorum. Çünkü hiç böyle bir ayrılık yaşamamıştık. Her ayrılıklarımda sebebini ve ortalama olarak süresini izah ederdim. Yazar okur etkileşimi gereği bu, kendime ve size olan saygımın bir zorunluluğu idi!  

Son paylaşımlarımda seri sunumlar içeren mini bir dosya ile karşınızdaydım ve bir motivasyon düşüklüğü yaşamaya, klavyenin başına oturmak üzere kendime söz geçirememeye başlamıştım. İşin içinde olanlar çok iyi bilir ki, eli soğuyunca yazarın bir hayli zor olur geri dönüşü!.. O nedenle siz değerli okurlarımdan bir kez daha özür dileyerek yeniden bismillah diyorum.  

Elbette böylesi önemli bir günde dönüş yapmam, enerjimi arttırır, temennisinde de bulunmak istiyorum. Bu vesileyle tüm kadınlarımızın “Anneler Gününü” ve hemşirelerimizin “Dünya Hemşireler Gününü” kutlarım. 

Seri sunumlarımı elbette tamamlayacağım. Ama bugünü geçirmiş olduğum kaza sürecime ve gözlemlerime ayırmak istiyorum! 

Ehliyet gerektirmeyen cinsten, 50 cc.lik scooter tarzı bir motosiklet almıştım. Amacım, şehir içi ulaşımımda tasarruf sağlamak idi. Beş kez ya binmiş ya binmemişimdir, kaza geçirdim. Allah’tan kaskım vardı. Yoksa yüzümde kalıcı hasarlar, baş iskeletimde kırıklar olabilirdi. Zaten onca öğrencimin önünde rol model olarak kasksız motora binemezdim de!.. Çünkü motoru en çok gençler, öğrenciler kullanıyor ve her fırsatta onlara kask kullanmalarını önermekteyiz… 

Rutin mesaim gereği havanın güneşli ve açık olduğunu gördüğüm bir sabah, biraz şehir merkezine uzak olan okuluma motorla gitme kararı almıştım ve yola koyuldum. Çift yönlü trafiğin aktığı yolda ben kendi şeridimden giderken, karşı yönden gelen Isuzu tarzı küçük bir kamyon sinyal vermeden, benim geçmemi beklemeden aniden sol taraftaki tali yola giriş yapmaz mı? Kamyon sürücüsünün o kuralsız davranışı, benim panikle fren yapmama neden oldu. Anında motor altımdan kaydı ve beni fırlattı. Meğerse küçük tekerlekli motorların öyle bir özelliği varmış ve ön freni sıkıldığı anda sürücünün altından kayıp gidiyormuş! Bu bilgiyi maalesef acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldum! Sonrasında motor kullanan bütün tanıdıklara sordum ve teyit ettirdim doğru bilgiymiş. Hatta onlar da benzer kazalar yaşamış ve hafif sıyrıklarla atlatmışlar olayı… Ben önceden öğrenmem gereken bu bilgiyi öğrenmediğim için tedbirsiz davranmış oldum ve başıma bu talihsiz kaza geldi. Elbette tamamen sağlığıma kavuşunca yine motora bineceğim, pes etmek yok ve korkunun üzerine girmek var. Lakin benzer bir sorun yaşamamak için ön freni gevşettireceğim ve hızı yavaşlatır pozisyona düşüreceğim. 

Şuna tanık oldum ki araç sürücülerinin bir kısmı motorlara hiç saygı duymuyor ve onların şerit kullanım haklarını gasp olarak değerlendiriyorlar. Sanki motorların emniyet şeridinden gitmeleri gerekiyormuş gibi bir düşünceye sahipler. Oysa onlar da birer taşıt ve diğer taşıtlarla eşdeğer haklara sahipler. Bu noktada büyük şehirlerde araçların arasından, sağından solundan ani bir şekilde geçen motorların yanlış ve aykırı durumunu da kayda geçirmem gerektiğini unutmamalıyım!  

Neyse ben kaza anına geri döneyim! Olayın sıcaklığıyla ben ellerimdeki ufak tefek sıyrıklar dışında hiçbir şeyim yom zannediyorum ve motor da bir problem olmadığı için hatta çalışır pozisyonda olduğu için ben kalktım motora bindim ve okula gittim! Çünkü sınav haftası idi ve çocukları sınav yapacağım için tamamen oraya odaklanmış idim. O nedenle kamyonun plakasını almayı dahi akledemedim! Şikayetçi olmasam bile en azından durup benimle ilgilenmemesini, yaptığı yanlışın ne gibi sağlık problemlerine sebep olduğunu kendisine beyan etmek isterdim. Ama nafile… 

Okulda müdür yardımcısı arkadaşım, hocam hastaneye gidelim ve orada pansuman yaptıralım dedi ve beni hastaneye götürdü. Ve acı reçete ile orada karşılaşmış olduk! Röntgen ve tomografi sonuçlarında sol köprücük kemiğimde parçalı kırık, sağ ayak başparmağımda kırık olduğu ortaya çıktı. Ayağımı alçıya aldıktan sonra beni omuzdan ameliyata aldılar ve omzuma plaka yerleştirdiler. Şimdi çok şükür sağlığıma kavuştum ve yarından sonra normal mesaime başlayacağım inşallah. 

Ameliyat sonrası iyileşme sürecimde ne kadar büyük bir nimet deryasında yüzdüğümüzü yaşayarak anlamış oldum. Her zaman klişe sözler olarak dile getirdiğimiz “Her işin başı sağlık. Hiçbir şey sağlıktan daha değerli bir kıymet olamaz. Sağlık olsun yeter ki, her işin üstesinden gelinir…” cümleleri bizzat yaşadım ve kalıcı hasar kalmayacak olmasına çokça şükrettim. Yürümeyi, oturmayı, banyo yapmayı bırakın, ellerimi dahi yıkayamaz durumdaydım. Çok şükür iyiyim ve şükrüme sebep olan nimetlerimin kadrini bilmeye, çapımca diyetini ödemeye malikim. Seni ne çok seviyor ve minnettarlığımı bir kez daha dile getirmek istiyorum Yüce Tanrım… 

Bu süreçte eşimin hakkını bir kez daha teslim etmeliyim. Biz erkekler bilemiyorum eşlerimizin sağlık sorunlarında onlar kadar özverili, sabırlı, içtenlikli olabilir miyiz? Ona emin değilim ama kadınlarımız, onların annelik içgüdüsü ve merhameti gereği donanımlarının zenginliğinden kaynaklı olsa gerek diye düşünüyorum, bu süreçte eşimin üstün gayret ve çabaları beni daha erken normale döndürdü diyebilirim. Özel ihtiyaçlarını kişinin kendisinin karşılayamamasının onda oluşturduğu ezikliği yaşatarak kibir kulelerimizi yıkmamızda bize yardımcı olan eşlerimiz iyi ki varlar, iyi ki hayatımızdalar!  

Bu vesileyle, eşime minnettarlığımı buradan da dile getirerek bir kez daha onun nezdinde tüm annelerimizin anneler gününü kutlarım. Barış ve esenlik üzerinize olsun… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI