?>
Kazma Vurmaya Gerek Yok
Öylesine madeni bol toprakların üzerinde yaşıyoruz ki, inanın kazma sallamaya gerek yok. Adeta yerden fışkırıyor, mantar gibi bitiyor kendileri. Toplamaktan yoruluyor ve hedeflerimizi tutturmakta güçlük çekiyoruz…
Eğitim sorunlarına kaldığım yerden devam edeyim istiyorum. Allah’ım bir de bakmışım ki gündemde yeni mantarlar ve “Al beni de kopar ne olur!” diye yalım yalım yalvarıyor. Bağışlayın dostlar ama es geçsem bir deeert, geçmesem size olan sözlerin gecikmesi bin dert!
Neyse siz memnun kalıyorsanız takipçilerimizi arttırmanın gayreti içinde olun. Bize vereceğiniz en büyük destek yaygınlaşmamız için yazılarımızı kendi hesaplarınızdan paylaşarak daha çok kişiye erişmemizi sağlamaktır. Yok memnun değilseniz şikayetlerinizi bize bildirmenizdir. Pragmatist değiliz ama oyunu kuralları içinde oynamak istiyoruz. Bu alemin en büyük kuralı da beğeni, takip, paylaşım bildiğiniz gibi. Biz kendimize güveniyor ve sizi mahcup etmeyeceğimize inanıyoruz. Siz de bize inanın ve güvenin değerli okuyucularımız. Destek olun ki; okur-yazar ilişkisinden öte dost olalım, dost kalalım, dostluklarımızı arttıralım. Haydi www.eura24.com internet dünyasında sizin ilk adresini olsun…
. . .
Halkın kahir ekseriyeti yokluk, yoksulluk içinde kıvranırken, Saray'ın şatafatlı iftar davetleri tüm hızıyla devam ediyor. Ben demiyorum, -yardıma muhtaç, yardım yapılmayınca hayatını devam ettiremeyecek olan aile sayısı yedi milyon, kişi sayısı ise en az yirmi milyon- diye Aile Bakanı söylüyor!
Ama Allah var, hakkını yemeyelim. Küçük damat Selçuk Bayraktar, sevgili eşiyle birlikte İstanbul sokaklarında kaldırım taşlarına oturup, elde dürüm ekmek son derece sade ve samimi iftar görüntüleri de vermiyor değil hani! E o anda kadrajın içinde -belki mini, belki midi- koruma ordusu olmamalı değil mi? Hatta onların bu sıcak ve samimi görüntüsünü bir CHP’li Belediye Başkanı Twitter hesabında paylaşarak özlenen barış ve kardeşlik mesajları vermiş. Twitini, “Siyasilere bu davranışın örnek olmasını dilerim.” mealinde bir notla bitirerek…
Her iki davranışı da takdir etmek bize düşer. Lakin bu sıcak pozlar, Sayın Cumhurbaşkanı’nın şatafatlı davetlerini fakirlikten kırılan halkın gözüne daha fazla sokarsa,bir anda küçük damat kendini taca çıkmış olarak bulur mu? Onu da ilerleyen günlerde göreceğiz!
Zira baksanıza neredeyse bütün parti politikalarını göçmen(!) krizi üzerine kurmuş ve tek kişilik dev bir kadroyla bir anda siyasetin rotasını değiştirmiş biri var. Milletin gönlünde yer tutmuş olan Ümit Özdağ tepeden tırnağa bütün iktidar paydaşlarını ve yandaşlarını hizaya soktu!
Daha bir ay oldu olmadı, “Biz Suriyelileri göndermeyeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı, -onları planlı bir şekilde göndereceğiz- dedi. Ooo, hemen arkasından patır patır döküldü açıklamalar… Kılıçdaroğlu’nu Göç İdaresi Başkanlığı’na almama gerekçesi olarak -şov için gitti- diye suçlayan Soylu, sanki üç gün önce gelmişler gibi “Misafirliğin süresi olur.” diye evlere şenlik açıklamalar yapan Bahçeli o hiza ve istikametin en ön sırasında yer alan yetkililer oldu…
Karşı çıkanları “ırkçı” diye niteleyen Perinçek, avukatları aracılığıyla Zafer Partisi’ne kapatma davası açan -genç kaynanaya sulanan şizofrenlere- fetva veren(!) İlahiyatçı İhsan Şenocak ve yandaş gazeteciler, kadrolu TV yorumcuları Reislerinin açıklamasından sonra -şimdi nasıl yapsak da kıvırsak- diye kara kara düşünmeye başlamışlardır bile… Gerçi alışık oldukları için onlar zorlanmaz ama ben zorlandıklarını düşünerek kendimi paralıyorum aslında!
Neyse biz dönelim yine mantarlarımızı toplamaya ve Saray’ın iftar davetlerine…
O davetlerde arzı endam eden simit yeme tavsiyesinde bulunan Hülya Avşar’dan, bir türlü listelere giremeyen müzmin MV aday adayı İbrahim Tatlıses’ten, çizik karizmalı Orhan Gencebay’dan, oğlu aracılıyla ‘beşli çeteninkilere göre çerez olsa bile hâlâ ballı sayılabilen’ ihaleler götüren Hülya Koçyiğit’ten, pandemi döneminin yasaklı sürecinde müzisyenler açlıktan ölürken sanal konser etkinlikleri ile milyonlar götüren Demet Akalın ve arkadaşlarından vs bahsetmeyeceğim!
Bilin bakalım kimden bahsedeceğim?
Beş dakika bekleme ve düşünme süresi veriyorum size, tek cevaplık hakkınız var!
. . .
Bravvo bildiniz. Evet evet, işte o. Tam da üzerine bastınız efendim! Tavus kuşu figürlü şapkasıyla sofranın baş konuğu olan Kişi’den bahsedeceğim.
Aman kimler oruç tutuyormuş, kimler akşam yemeği niyetine yemeğe katılmış! Saygı ya da takiyye gereği zorunlu ezan sesini dinledikten sonra yemeğe koyulmuş! Onlar benim işim değil. “Onca sosyeteye ilahi dinletmiş ve Kur’an tilavetli bir ortamda seküler insanları bir araya getirmiş olması bile yeter!” diye haz duyarak gaza gelecek de değilim.
Yüreği yetenler gelsin ve karşımda sıraya dizilsin bakalım bundan sonra dile getireceklerime…
Bütün LGBTİ+ kimseler, Bülent Hanım kadar şanslı değil elbette. Bülent Ersoy askerliğini yapmış olmasına rağmen, 12 Eylül darbesinden sonra Kenan Evren ve ekibinin kendisine ambargo uygulamasından dolayı haklı olarak Askerlere kızmış ve tepkisini ortaya koymuş. İlk önceki vasiyetinde servetini bağışladığı Mehmetçik Vakfı'ndan geri çeken Bülent Hanım, hiç olmazsa arkamdan Yasin okurlar diye düşünmüş olmalı ki, bu defa yeni bir vasiyet imzalayıp servetini öldükten sonra Diyanet Vakfı'na bağışlamış.
O halde soru gelsin.
-Ne dersiniz o ve onun gibileri her zaman Lut Kavmi'nin torunları diye nitelendiren, aşağılayan ve dışlayan DİB ve Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın, hem kendisi hem de Kurumu Bülent Ersoy'un vasiyetini kabul etmeyip geri çevirebilir mi? Yoksa DİBini sıyırıp sünnetler mi? ...
Bu soruya cevap vermeyin. Sadece susun, gözlerinizi kapatın, düşünün ve iç sesinizi dinleyin yeter! Zira süre sıkıntınız yok…
YAZARIN DİĞER YAZILARI