?>

Konya'da Bir İngiliz Generali...

Dr. İrfan PAKSOY

1 yıl önce

İngiliz Hindistanı’nda Poona kentinde bulunan 6. İngiliz- Hint Tümenine komuta eden İngiliz Tümgenerali Charles Were Townshend I. Dünya Savaşı’nın ikinci yılında 1915 yılında komutasındaki bu birlik ile birlikte Irak Cephesi’ne atanmasıyla Türklerle karşı karşıya gelmişti. Tümgeneral Townshend, Irak İngiliz Sefer Kuvveti emrinde 6. İngiliz-Hint Tümeni komutanıydı. Bağdat’ı almak için 1915 yılı güzünde başlattığı ileri harekât 29 Nisan 1916 tarihinde Kutü’l-Amâre’de kendisi ve komuta ettiği tümenin esir alınmasıyla sonuçlanmıştı. Bağdat’ı zapt etmeye kalkışırken Tümeni ile birlikte Türklere esir olmak. Neye niyet, neye kısmet…  

Kendisi esir olarak iki buçuk sene İstanbul Heybeliada ve Büyükada’da kalmış, misafir gibi muâmele görmüştü. Townshend savaşta ve esâreti sırasında Türkleri daha yakından tanımış, Türklere duyduğu saygı ve sevgi artmış, bu zaman zarfında ve Avrupalılar nezdinde hayatının sonuna kadar Türklerin menfaatlerini savunan az sayıda Türk dostlarından biri olmuştu. Mondros Mütârekesi öncesinde de Osmanlı devlet ricâlinin Mütâreke için İngilizlerle irtibatı Onun aracılığıyla sağlanmıştı.

Mütâreke’den sonra esâreti sona eren Townshend 1918 güzünde ülkesine dönmüş, 1920 yılında da askerlikten ayrılmıştı. Takip eden iki yıl zarfında mebus olarak İngiltere Parlamentosunda Avam Kamarası’nda görev yapmıştı. 24 Mayıs 1922 tarihinde Avam Kamarasında yaptığı konuşmada “İngiltere’nin Anadolu politikasını eleştirmiş, Batı Anadolu’da devam eden Türk-Yunan Savaşı’nın derhal durdurulmasını aksi hâlde İngiltere’nin, Türkleri Bolşevik Rusların kucağına atmış olacağını yakın dostluk ilişkisi içinde olduğu İngiltere Dışişleri Bakanına da gönderdiğini ifade ettiği bir mektupta da İstanbul’un işgâl edilmiş olmasının çılgınca bir hareket ve hata olduğunu” ifade etmişti.

Townshend mebus iken Paris, Madrid, Karslbad ve Suriye seyahatinin ardından Anadolu’ya da gelmişti. Türkiye’ye olan bu son ziyaretinde de Türkler tarafından yine iyi karşılanmış, daha önce Paris’te iken TBMM Paris temsilcisi nezdinde yapmış olduğu müracaat gereği “Ankara’ya geldiği takdirde misafir edileceği” belirtilmişti.

General Townshend’in Fransız mandası Suriye’den sonra 17 Temmuz 1922 tarihinde Halep üzerinden İskenderun’a ve 22 Temmuz’da Adana’ya gelmişti. General Townshend Adana’ya geldiğinde Valilik tarafından resmî törenle karşılanmış, sonrasında Yeni Adana gazetesine verdiği beyanatta “Türklerin savunucusu olmakla gurur duyduğunu, Türklere olan muhabbetini her vesile ile bilhassa da Avam Kamarasında yaptığı çeşitli konuşmalarıyla ispatladığını İngiltere kamuoyunda Türkleri haklı kılan anlayışın gittikçe kuvvetlendiğini, bu yüzden İngiltere’de son günlerde Türkler lehine bir eğilim başladığını” belirtmişti.

General Townshend, Adana’da iken Paris’teki vâkî talebi gereği 24 Temmuz’da Konya’da Gazi ve Müşir Başkumandan ile görüşmesi için randevu verilmişti. Batı Cephesi karargâhı Akşehir’e gitmeyi ve Büyük Taarruz planını yüksek komuta kademesi ile müzâkere etmeyi planlayan Gazi ve Müşir Başkumandan 23 Temmuz’da Ankara’dan ayrılarak otomobil ile Akşehir’e, 24 Temmuz’da da Akşehir’den ayrılarak General Townshend ile görüşmek üzere trenle Konya’ya geçti.

Gazi ve Müşir Başkumandanı Konya garında General Townshend da dâhil olmak üzere kalabalık bir heyet karşıladı. Karşılama merâsiminden sonra Gazi ve Müşir Başkumandan ve General Townshend, otomobil ile Gazi ve Müşir Başkumandan’ın Konya’ya her geldiğinde kendisine tahsis edilen köşke gelerek görüştüler.

Çakmak gibi yanan bir çift mavi göz, adeta delmektedir General Townshend’ın kıyafetini. Anadolu güneşinin yakıp bakır rengine döndürdüğü Gazi ve Müşir Başkumandan sırım gibi bir vücut, yaylanmış bacaklar üzerinde misafirine "Hoş geldiniz" diyerek elini uzatır.

General Townshend, Gazi ve Müşir Başkumandan’ın gözlerine bakarak şöyle der: “Siz Napolyon'a benziyorsunuz...”

Gazi ve Müşir Başkumandan'ın cevabı, kınından çekilmiş kılıç kadar etkileyicidir;

“Napolyon, arkasına değişik milletlerden bir sürü insanı toplayarak bir maceraya çıkmıştı. Bundan dolayı yarı yolda kaldı. Ben ise, bir anadan, bir babadan gelen kardeşimle, yani kendi milletimin evlatları ile kederli vatanımı kurtarma davası peşinde koşuyorum ve mutlaka başarılı olacağım.”

Türk-Yunan Savaşı’nın sona ermesi gerektiği ve sulh meselesinin görüşüldüğü o geceki görüşme hayli uzun olduğu gibi çok da verimli geçer. Gazi ve Müşir Başkumandan bu görüşmede konuşulanlar hakkında Başvekâleti de bilgili kılar. TBMM Hükûmeti adına bazı resmî temsilcilerin de katıldığı sohbet sabaha kadar sürerken, General Townshend, binadan ayrılırken şöyle der:

“Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmî konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Gazi Mustafa Kemâl Paşa'nın inanılmaz bir ruh gücü var.”

Bu görüşmede General Townshend’in, daha önceden tanışık olduğunu belirttiği Başvekil Rauf Bey ile Ankara’da görüşme arzusu da Gazi ve Müşir Başkumandan nezdinde uygun görülmüştü. Gazi ve Müşir Başkumandan’ın İngiliz misafiri ile ikinci görüşmesi ertesi akşam olur.

25 Temmuz.Gazi ve Müşir Başkumandan Konya’da yabancı devlet temsilcilerine ve General Townshend şerefine, Türk Demiryolculuğu’nun babası, gençlik ve kader arkadaşı Behiç Bey’in evinde bir yemek verir.

Gazi ve Müşir Başkumandan bu yemekte, ­bir gün önceki hâlinden tamamen farklı durumdadır, başta General Townhsend olmak üzere tüm konuklara iltifatlarda bulunmaktadır.

General Townshend bu kez, Gazi ve Müşir Başkumandan’ın konukseverliği karşısında ezilmektedir.

Gazi ve Müşir Başkumandan bir ara, General Townshend’a şöyle der;

“Biz Türklerde adettir, misafirlerimize mutlaka bir hediye veririz. Benim hediyem bir emanet olacaktır.”

Kolundaki saati çıkaran Gazi ve Müşir Başkumandan devam eder; “Buyurun...”

Townshend şaşkınlık içinde elini uzatırken, Gazi ve Müşir Başkumandan hediyesine açıklık getirir; 

“Bu saati bana Anafartalar’da bir Türk askeri verdi. Ölen bir İngiliz subayının üstünden almış. Saatin arkasında, o subayın künyesi vardır. Bu subayın o zamanlar ailesini aratmıştım ama bulduramadım. Şimdi de savaştayız. Sizden ricam, İngiltere’ye dönüşünüzde, o subayın ailesini bulur bu emaneti verirseniz, çok memnun olurum.”

Bu ikinci görüşme ardından General Townshend ertesi gün kendisine tahsis edilen otomobil ile Ankara’ya gider.

General Townshend, Gazi ve Müşir Başkumandan ile Konya’da peş peşe bu iki günlük görüşmelerinin ardından Londra’ya göndermek üzere hazırladığı 27 Temmuz 1922 tarihli raporuna şunları yazar:

"Türk millî ordusu güçlü ve etkindir. İngiltere Hükûmeti bunu kavrayabilmiş değildir. Yepyeni bir Türkiye doğmuştur. Bu da İngiltere’de henüz anlaşılmış değildir. Türk’ü Avrupa dışına, Anadolu’ya itmeğe çalışmak çılgınlıktır."

Çanakkale’de ve Kütü’l-Amâre’de Türkler karşısında pek fena bir şekilde ezilmiş olan İngiltere, I. Dünya Savaşı’nda ezemediği Türkleri, Mondros Mütârekesi sonrasında ezmek, Yakın Doğu’daki çıkarlarını maksimize etmek için de Yunanistan’ı maşa olarak kullanmaktaydı.

Londra mahreçli ve ulusal yayın yapan bir İngiliz günlük gazetesi olan The Guardian’ın “General Townshend Görevinde” başlıklı haberinde Townshend’in Ankara’yı ziyaretinden sonraki açıklamasında Townshend, “Ulusal Meclis’e sıcak karşılamasından dolayı minnettar olduğunu dile getirdikten sonra Türkiye’yi sağlam ve dinç bulduğunu, ziyaretinin amacının barışın yeniden sağlanması olduğunu ve bunu başarıyla tamamladığını” belirtmiş, ayrıca “Yunanların hızlı bir şekilde Anadolu’yu boşalttıkları takdirde hızlı bir barışın sağlanabileceğini, diğer bütün noktaların çözülebileceğini, Türkiye’nin onurlu bir barış istediğini belirtmiş ve son olarak barış müzâkerelerinin ertelenmesi ya da durması hâlinde ciddî durumlarla karşılaşılacağını” dile getirmiştir.

 

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

 

NOT: Makale, İrfan Paksoy’un Büyük Taarruz Destanı isimli (basılmamış eserinden) derlenmiştir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI