?>

Kutuplaşma ve Hakaret

İlker YILDIZ

3 yıl önce

İki grubun birbirinden düşünce ve tavır olarak tamamıyla zıt yönde konumlanmasına kutuplaşma denir. Kutuplaşma farklılık kelimesinin eş anlamlısı değildir, bunu hepimiz biliyoruz.

Bir toplumu toplum yapan temel unsurlara tehdit olan bir olgudur kutuplaşma.

Kaçınılmalıdır, toplum içerisinde oluştuğu hissedildiğinde gerilimi azaltmak için taraflar elini taşın altına koymalıdır. Özellikle de devletin gücünü elinde bulunduran taraf kendi seçmenini sakinleştirmek için daha sağduyulu olmalıdır.

Türkiye’de özellikle son 5 yıldır yaşanan kutuplaşma Türk Siyasi Tarihi’nde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir noktada. Sağ-sol çatışmalarının olduğu dönemi de göz önünde bulundurarak yukarıdaki cümleyi yazmamın temel sebebi toplumsal kutuplaşmayı körükleyen temel aktörün bizzat devletin başı konumundaki Sayın Cumhurbaşkanının olması.

Daha dün kelimelerin artık tükendiği bir şeyi gördük hep birlikte Trabzon’da. Kendisini destekleyenlerin bile eleştirmesi gereken, daha önce ülkemiz örneği olmamış bir olaya şahit olduk.

Sahneye bir çocuk çıkarıldı, Erdoğan tarafından çocuğun eline mikrofon verildi ve çocuğun ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “hain” demesi gülerek izlendi.

Çocuklar siyasete alet edilmiş oldu….

Hain kelimesi en ağır küfürden daha ağır anlamlar taşır ve esasında bir suç tanımdır. Vatana ihanetin ceza kanunundaki yeri bellidir. Birine hırsız demeye benzemez yani.

Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi rakiplerini eleştirirken uzun bir süredir hakaret ediyor. Seçtiği kelimelerin çoğu sokak kavgasında söylenecek kelimeler… Devletin en üst kademesindeki bir kişinin asla kullanmaması gereken kelimeler…

Bakanların da altta kalır yanı yok. Türk Devlet geleneğinde görmediğimiz bir üslup söz konusu…

Bu kelimeler karşısında yargıya başvurulduğunda ise hakaret yerine siyasi eleştiri hakkı kararı çıkıyor.

Fakat aynı kelimeler cumhurbaşkanına veya bakanlara kullanıldığında “cumhurbaşkanına hakaret ya da devlet büyüklerine hakaret” olarak cezalandırılıyor insanlar.

Hakaret her şekilde kime yapılırsa yapılsın hakarettir, yanlıştır. Ama neden sadece iktidar tarafına yapıldığında ceza veriliyor da o taraftan diğer tarafa yapıldığında bir yaptırım uygulanmıyor?

İşte bunlar kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor.

Hakkının yendiğini gören muhalif seçmen karşı tarafa öfke duymaya başlıyor. Peşinden gittiği liderlere artık küfür boyutuna gelen laflar söyleyen cumhurbaşkanı ve bakanları görünce onuru kırılıyor. Onlar da “hakaretten” ceza alsın istiyorlar.

İktidar mensuplarının kullandıkları dili bir an önce düzeltmeleri gerekiyor.

Camide elinde mikrofonla “dil koparma” gibi ifadelerin, Atatürk’ün kurduğu partinin liderine yönelik kullanılan “cibilliyetsiz, soyu bozuk, ishal ağızlı” gibi hakaretlerin, sürekli karşı tarafı aşağılama ve suçlama cümlelerinin, kısacası Türk milletinin hoşgörüsüne yakışmayacak hele ki devlet geleneğimizle bağdaşmayan bu üslubun terk edilmesi çok önemli.

Demokrasiyi sadece seçim değildir.

Seçimle gelinen makamın gücü halka ve rakiplere karşı kullanıldığında demokrasi ortadan kalkar.

Yapmayın…

İnsanları birbirinden siyasi görüşleri ayırmıyor aslında. Ayıran asıl şey vicdan ve adalet duygusu. Geçmiş mağduriyetlerin hepsine bir intikam hırsıyla bakıp çifte standartlara sessiz kalanlar devri sabıktan korkuyorlar mesela. İntikamdan korkuyorsan intikam almayacaksın.

İntikam hırsıyla otoriterleşen her düşünce toplumda endişeli bir kesim oluşmasına yol açar. Endişeli muhafazakarların oluşmasına sebep olan şeyler ne kadar yanlışsa günümüzde endişeli Atatürkçülerin oluşmasına neden olanlar da yanlıştır.

Ezeli rakibinizin maçını izlerken göz göre göre hakkı yeniyorsa ve o an, orada "yahu gol ofsayt" diyemiyorsanız ne vicdanlısınızdır, ne adil ne de demokrat…

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI