Giriş
I. Dünya Savaşı’nın sonlarında Filistin Cephesinde yaşanan ve Türk kuvvetlerinin ağır bir yenilgisiyle sonuçlanan Nablus Muharebesine ilişkin dört bölüm hâlinde yayımlanması planlanan yazımızın bugün üçüncü bölümünü (bu makale sayfasının sınırlılıkları kapsamında) okurlarımızla paylaşacağız. Yazı dizimizin ilk iki bölümünde 1916-1918 döneminde yaşanan gelişmeler özet olarak verilmiş, tarafların kuvvet durumuna değinilmiş, 19 Eylül’de gerçekleşen Nablus Muharebesi’nden bahsedilmiş ve bunun ardından da bu muharebede yaşanan ağır ağır yenilgi sonrası Türk kuvvetlerinin kabaca bugünkü güney sınırlarımıza kadar kırk gün sürecek geri çekilmesinden bahsedilmiştir. Bugünkü yazımızda da 26 Ekim 1918 tarihinde durdurulan İngiliz taarruzunun ardından Halep kuzeyinden Hatay’a uzanan hatta alınan tedbirler, Mondros Mütârekesi ve sonrasından özet olarak bahsedeceğiz.
Yıldırım Orduları Grubu K.lığında Komuta Değişimi
30 Ekim’de Mondros Mütârekesi imzalanırken Yıldırım Orduları ile ilgili gelişmeler de devam ediyordu. Yıldırım Orduları Grubu artık yıpranmış ve bîtap düşmüş 2. ve 7. Ordulardan oluşuyordu. Cephede ise sadece 7. Ordu vardı. Mütâreke’nin imzalanmasıyla birlikte, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Mareşal Sanders’e Yıldırım Orduları Grubu K.lığını Mustafa Kemâl Paşa’ya devrederek İstanbul’a gelmesini bildirmişti.
Mütâreke şartları Osmanlı Ordularına bildirilirken “her Ordu kendine ait yönleri hemen uygulayacaktır, gerektikçe yeni bilgi ve talimat verilecektir’’ deniyordu. Mustafa Kemâl Paşa, bu emri okuduğu zaman, en bunalımlı günlerde bile kendisinde görülmeyen bir asabiyete kapıldı. Bu büyük komutanda beliren kanaate bütün maiyeti katılıyordu. O diyordu ki ‘’Osmanlı Devleti bu mütârekeyle kendini kayıtsız şartsız teslim etmeyi uygun görmüştür. Yalnız uygun bulmuş değil, düşmanların ülkeyi ele geçirmesi için ona yardımı da vaat etmiştir.’’
Bizim bağımsızlığımızın savaşı şu anda başlıyor
Mustafa Kemâl Paşa de görevi devralmak için Katma’dan hareketle Adana’ya gelmişti. 31 Ekim’de Mareşal Sanders bir bildiriyle bu değişikliği Yıldırım Orduları Gurubu’na duyurmuş ve Yıldırım Orduları Grubu K.lığı törenle Mustafa Kemâl Paşa’ya devredilmiştir. Hüzünlü geçen devir-teslim töreninde, Yıldırım Orduları ve 7. Ordu Karargâhlarının yerleştiği otelde, Mareşal Sanders, gerek 1915 yılında Çanakkale Cephesi’nde 5. Ordu bünyesinde, gerekse de Ağustos-Ekim 1918 döneminde Suriye Cephesi’nde Yıldırım Orduları Grubu’nda birlikte görev yaptığı Mustafa Kemâl Paşa’ya onun yüksek komutanlık meziyetlerine sahip olduğunu şu sözlerle dile getirir:
“Ekselans!
Siz savaş cephelerinde Arıburnu’nda ve Anafartalar’da çok yakından tanıdığım komutansınız. Kalben dost olduğumuzu sanırım.
Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldığım şu anda emrim altındaki orduları, Türkiye’ye geldiğimden beri değer verdiğim bir komutana bırakıyorum.
Bu genel felâket içinde komutayı size bırakmakla teselli buluyorum.
Şu andan itibaren ben sizin konuğunuzum.”
Komuta devir-teslimi esnasında Mareşal Sanders “Yenildik. Artık her şey bitti.” dediğinde Mustafa Kemâl Paşa da Ona “Savaş, Müttefiklerimiz için bitmiş olabilir. Bizim bağımsızlığımızın savaşı şu anda başlıyor.” der.
Sonuç
Mütâreke ile Osmanlı Devleti ve Almanya için büyük bir serüven sona erdi. Almanya da Osmanlı Devleti topraklarında iktisadî ve politik nüfuz sahibi olmak umudunu iyice yitirdi. “Berlin'den Bağdat'a” rüyası artık bir kâbus hâlini aldı. Osmanlı Devleti de parçalanmak tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
Mütareke sonrasında barış antlaşmaları için 18 Ocak 1919 tarihinde başlayan Paris Barış Konferansında İtilaf Devletleri tarafından Merkezî Devletlere zorla dayatılan (Versay, Saint Germain, Triannon, Neuilly, Sevr) barış antlaşmalarını mağlûp devletlerin yönetimleri imzalamışlardı. Bu antlaşmalardan Sevr Barış Antlaşması, Osmanlı Mebûsan Meclisi kapalı olduğu için onun yerine Saltanat Şûrâsı tarafından kabul edilmiş ve adı geçen Şûrâ tarafından görevlendirilen heyet tarafından Sevr’de imzalanmış ise de TBMM Hükûmetinin 19 Ağustos 1920 tarihli oturumunda Sevr tanınmadığı gibi bahse konu antlaşmayı imzalayanlar hakkında da “vatan haini” kararı alınmış, her türlü yokluk ve imkânsızlığa rağmen sürdürülen Şanlı Millî Mücadele zaferle taçlandırılmış, ardından da Türkiye Cumhuriyetinin siyasî tapusu addedilen Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmıştır.
© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
KAYNAKLAR
Arı, Kemâl; I. Dünya Savaş Kronolojisi, Gnkur.Bsmv., Ankara 1997.
Armaoğlu, Fahir; 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1990), C. 1 (1914-1980), 8. Baskı, Türkiye İş Bankası Yay., Ankara 1992.
Erendil, Muzaffer; Baycan, Nusret; Ökse, Necati; Kabasakal, Hüseyin; Ünsal, Hüsamettin; Askerî Yönüyle Atatürk, GATA Bsmv., Ankara 1981.
Erikan, Celâl; Komutan Atatürk, İstanbul 1972.
Özkaya, Yücel; Sarıkaya, Mehmet; Balcıoğlu Eraslan, Cezmi; Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün Hayatı, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2003.
Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.
Sanders, Liman von; Türkiye’de Beş Yıl, (Çev.: M.Şevki Yazman), Burçak Yayınevi, İstanbul 1968.