Ekonominin 3 yıllık yol haritasını sunan Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. 2024-2026 dönemine ilişkin enflasyon, istihdam, büyüme gibi temel makro ekonomik hedeflerini açıklayan hükümet, büyüme beklentisini bir önceki OVP dönemine göre düşürürken enflasyon tahminini yükseltti. Şimdi akıllardaki soru şu: Bu hedefler tutturulabilecek mi? Bölüm bölüm inceleyelim.
1-BÜYÜME
Öncelikle açıklanan hedeflerden önce ‘’Büyümenin’’ ne olduğunu anlamak lazım. Büyüme dediğimiz kavram en basit anlatımıyla; Cari dönemde ‘’ÜRETİME’’ bağlı olarak milli gelirde meydana gelen değişmeyi ifa eder. Türkiye ekonomisinin genel karakterine bakıldığında – olağan üstü dönemler hariç- (Pandemi- Kuraklık, Savaş ortamı, Küresel ekonomik krizler) genelde büyüme hızı yüzde 3 ile yüzde 5 arasındadır. Yani; bu bahsettiğimiz durumlar olmadığını varsayarsak, bütün koşullar istenildiği gibi gittiği bir ortamda bu değişikliğe neden olabilecek herhangi bir etken olmadığı varsayımında (Cetrus Paribus) Türkiye’nin ortalama büyüme hızı bu. Peki biz nasıl oluyor da büyüyoruz? Başka bir ifade ile ekonomideki bu genişleme nasıl oluyor da hane halkına ya da ekonominin diğer aktörlerine yansımıyor? Cevap aslında çok basit. Biz, üreterek değil tüketerek büyüyen bir modeli tercih ettik ve bu modeli kullanıyoruz. Dolayısıyla üretim yapmadan gerçekleşen bir büyüme ekonomik anlamda büyüme olmaz zaten ‘’TÜKETEREK BÜYÜYEN’’ ülke ekonomileri de olmaz.
2-İSTİHDAM
OVP’de en dikkat çeken noktalardan birisi de hiç kuşkusuz istihdam. Her yıl 900 bin kişiye istihdam olanağının sağlanması. Bu ve buna benzer çalışmalar elbette ki ekonomimiz ve üretimimiz için itici güç. Çünkü hâlâ Türkiye’nin kullanamadığı âtıl durumda olan ciddi bir iş gücü potansiyeli mevcut. Bu potansiyeli artırabilmenin tek yolu da aktif istihdam politikalarına ağırlık vermekten geçiyor. Söylemekle, temenni etmekle istihdam artırılmaz. Her yıl 900 bin kişiye iş olanağı nasıl sağlanacak? Gerek küresel olgular gerekse Türkiye ekonomisinde yaşanan olaylar doğrudan yatırım çekebilmek için yeterli koşulların oluşmasına engel. Yada istenilen boyutta değil henüz. Bunu nasıl yapacağız?
3-ENFLASYON
Gerek ülkemizin gerekse küresel ekonomilerin son dönemde karşılaştığı en ciddi sorunlardan birisi enflasyon. Bizdeki biraz daha farklı elbette. Türkiye ekonomisinin karakteristik özelliğinden dolayı bizdeki artık kronikleşmiş, yapısal sorun hale gelmiş. Arz- Talep dengesinin bozulması, son iki üç yıl içinde gerek para politikasının gerekse maliye politikasının eş güdümlü uygulanamayışı enflasyonun yüksek olduğu halde genişletici para politikasının uygulanışı, faiz ve enflasyon arasında kurulan irrasyonel bağlantı, artan ithalat ile enflasyon ithalatı bizdeki enflasyonu diğer ülkelerden biraz daha farklılaştırıyor elbette. Söylenenler güzel ancak içerik ve uygulamaya bakılırsa öyle birkaç sene içinde tek haneli enflasyonu görmemiz biraz zor gibi. Belki de en kritik soru şu? Merkez Bankasının enflasyon tahminin yüzde 60’lara yakın seviyeye çıkarttığı bir ortamda nasıl ve hangi ekonomik araçlarla birkaç sene içinde enflasyon tek hanelere düşürülecek? Belki de en kritik şuyu sorma zamanı geldi. Büyüme aynı düzeyde kalırken, bütçe açığı azalmazken, enflasyon nasıl yüzde 24,9’a düşecek