Osmanlı’nın son yıllarında halkın ve azınlıkların katılımını sağlayacak, bir idari reform üzerinde çalışmalar yapılmış, fakat netice alınamamış ve başarılı olamayınca Osmanlı’nın parçalanmasına kadar giden bir sonuçla karşılaşılmış.
Birinci Meşrutiyet ve İkinci Meşrutiyet denemelerinden ne yazık ki netice alınamamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda yine batı tipi demokrasi arayışları olmuş, maalesef bunlarda da başarısız olunmuştur.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası denemelerinden sonuç alınamayarak, demokrasi hep ertelenerek 1946 yılına kadar tek adam idaresinde ülke yönetilmiştir.
Türk halkının iradesine güvenilmeyerek, demokrasi geciktirilmiştir.
Gelen demokrasinin ise yine halktan kopuk uygulamaya konularak milletin katılımı, bin bir gerekçeyle engellenmeye çalışıldığını tarihte görmekteyiz.
Bugün parlamenter sistemi savunanlar kuvvetler ayrılığı vurgusu yapıyorlar, gerçekte ise devlet başkanlığı sisteminde kuvvetler ayrılığı vardır.
ABD başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığını görmekteyiz, kurumlar bunu layıkıyla yerine getiriyorlar.
Türkiye’de geçmişte parlementer sistemde kurumların seçilmiş iktidara ve meclise neler yaptıklarını bilinmektedir.
Batı demokrasileri kurumlar ve güven üzerine inşa edilmiş, bizde cumhuriyet döneminde ne kurumlar bağımsız olabilmiş, ne de hükümet.
Bazılarının savunduğu parlamenter demokrasi bir türlü kendini güvenceye alacak bir sistem geliştirememiş ve demokrasimiz hep kör topal işlemiş.
Parlamenter demokrasinin eksikleri bütün rejimlerin olduğu gibi vardır, bizdeki parlementer demokrasinin bu eksikliklerini bizler yaşayarak gördük.
Koalisyonlar dönemi ülkemiz için felaket yılları olmuştur.
Karar gazetesi yazarı Taha Akyol bey bana gönderdiği cevapta parlamenter demokrasinin zaaflarını kabul ediyor fakat yinede ısrarla bu sistemi savunuyor.
Parlamenter sistemde koalisyonlar evet bir sorundur ama “güçlendirilmiş” kavramıyla buna bir ölçüde tedbir öngörülüyor diyerek savunuyor fakat ne tür tedbirlerle bunun üstesinden gelineceği belirsiz.
Savunulan parlamenter demokrasi bir cumhurbaşkanı seçemedi ve askerler yönetime el koydu ve o parlamenter demokrasiyi savunanları hapishaneye gönderdi.
1950’ den beri parlamenter demokrasi tam olarak işleyememiş ve çalıştıralamamıştır.
Evet cumhurbaşkanlığı sisteminin zaafları vardır, olabilir bunlar zaman içerisinde giderilebilir ve kurumlara daha fazla özerklik de verilebilir fakat tekrar parlamenter demokrasiye dönmek ülkemize çok zaman kaybettirir yazık olur.
Türkiye’de tekrar bir sistem tartışması açmak, ülkemize karşı yapılacak en büyük kötülüktür.
Cumhurbaşkanlığı sistemi daha yeni, kanaatimce zamanla eksikleri tedavi edilir.
Batıda bile parlamenter sistemin oturması ve kurumlaşması çok zaman almıştır.
Bizim 100 yıla yaklaşan cumhuriyet rejimimiz kendi vatandaşları ile kavgalı olmuştur, cumhuriyet ilan edilirken bile halka sorulmamıştır.
Yani kendi içinde bile barışı temin edememiştir.
Böyle bir sistemden başarı beklemek biraz hayal gibi olurdu.
Ülkemizdeki sistem tartışmalarını sonlandırmalıyız.
Başkanlık sistemine iyi niyet ile yaklaşılırsa, ülkemiz için hayırlı olacağına inanıyorum.
Hangi parti iktidara gelirse gelsin başkanlık sistemi Türk milletinin bünyesine uygun, eğer Türk tarihine bakarsanız bunu görürsünüz.
Bunun böyle bilinmesine rağmen, bazılarının acımasızca cumhurbaşkanlığı sistemimi eleştirmesini anlayamıyorum.
Milletimiz yüzde ellinin üzerinde oy oranıyla referandumda cumhurbaşkanlığı sistemini kabul ederek, sistem tartışmasına nokta koymuştur.
Hala sistem ısrarında ve arayışında olmak Türkiye’nin önünü tıkamak manasına gelir.
Ramazan Özdemir