?>

Sağlık Çalışanlarına Yönelen Şiddet

Ali AŞILI

2 yıl önce

Şiddet; Bir kişi veya bir gruba yönelik olarak, sözlü ya da fiziki olarak yapılan tehdit, küfür, hakaret saldırı, dayak, zorlama, baskı, ayrımcılık, rehin alma, yaralama, tecavüz, cinayet gibi eylemler ile kişilerin dini, cinsel, simgesel, kişisel ve kültürel değerlerine zarar veren davranışlardır.

Ülkemizde sağlık çalışanları; Her zaman, her durumda, içinde bulundukları durum ne olursa olsun gerektiğinde vazifelerinin ifası ve devamlılığını sağlamak için bazen sağlıklarını dahi tehlikeye atarak, görevin her şeyden kutsal olduğunu bilerek görevlerini yerine getirmektedirler. Benzetmek gerekirse tıpkı bir askerin vatanını savunduğu gibi insanların sağlıklarını, vücut bütünlüğünü, ruhsal ve psikolojik yapısını, gelişimlerini takip ve kontrol eder, korur ve gözetirler. Sağlık çalışanları için vazife bir sevdadır ve bu vazifeyi yerine getirirken dil, din, ırk, yaş, cinsiyet ve benzeri her hangi bir durum gözetmeksizin, sağlıklı nesillerin devamını sağlamak ve insanların daha kaliteli, daha, uzun ve mutlu bir ömür sürdürebilmeleri için herkesten çok çalışırlar. Görev yaptıkları kurumlarda bir insanın canı tehlikedeyse uzun saatler boyunca yemeden, içmeden, uyumadan hatta dinlenmeden, mesai mefhumu gözetmeksizin ellerinden ne geliyorsa esirgemeden, en iyisini tam ve zamanında yerine getirirler.

Sağlık çalışanları, sağlığımızı korumak, gözetmek ve bizleri sağlığımıza kavuşturmak için her gün görev aldıkları kurumlarda insan sevgisiyle, coşkulu bir şekilde çalışmaktadırlar. Sağlık çalışanlarının da yaşadıkları, çalıştıkları şartlar, nedeniyle bazen psikolojilerinin bozulabileceği ve onların da acılarının, üzüntülerinin olabileceğini, hatta bazı durumlarda onların bile altından kalkamayacakları ölçüde büyük sorunlarının olabileceği ve bazen büyük travmalar, yaşayabilecekleri unutulmamalıdır. Kendilerini hayatlar kurtarmaya ve insanları yaşatmaya adamış olmalarına rağmen, beyaz önlüklü melekelerimizin de aslında hayatın içinde bizim gibi birer insan oldukları her zaman hatırlanmalıdır. Bizler kendimizi her kötü hissettiğimizde, hastalanınca sağlık kurumlarına gittiğimizde, sağlık çalışanlarının bizlere yardımcı olmasını her beklediğimizde, sevgiyle, şefkatli bir şekilde gülen gözlerle bizlere yardımcı olmuyorlar mı? Ne zaman hastalanıp, hastaneye gitsek şifa sağlamıyorlar mı? Sadece hastalanınca gittiğimiz hastanelerde her daim bizleri sağlığımıza kavuşturmak için hazır bir şekilde bekleyen sağlık çalışanlarına karşı bir birey olarak neden korumacı, kibar, ölçülü ve nazik olamıyoruz. Elbette sağlık çalışanlarını çalışma alanlarında korumak için kanunlar, yönetmelikler çıkarılıyor. Ancak kanunlardan öte bizler de bir insan olarak neden sağlık emektarlarının yanlarında değiliz. Neden bu kadar şiddet meyillisi olduk, sağlık çalışanlarına karşı işlenen suçlar, asla demokrasi ve insan haklarıyla açıklanamaz. Pandemi döneminde hani hepimiz el eleydik, hani hep birlikte evde kal Türkiye’m diyorduk ve onları hep birlikte ayakta alkışlıyorduk. Sonra ne oldu bize, sağlık çalışanları neden bazı kendini bilmezler tarafından tartaklanıp, dövülüyor. Sözlü, sözsüz ya da fiziki tacize uğruyorlar. Hatta ne kadar acıdır ki, yetişmiş ve birçok hayat kurtarabilecek olan sağlık çalışanları hunharca katledilip, öldürülüyor. Oysaki sağlık çalışanlarının yaptığı iş,  asla parayla ölçülemez, sağlık işi bir gönül işidir. insanları sevmeyi gerektiren kutlu bir iştir. Kendini insanlığın geleceğine adamayan ve insanlara gönül vermeyen, insanları  sevmeyen ve yüksek hoşgörüsü olmayanlar asla bu işi yapamazlar.

Hastanelerde psikolojisi bozulan her birey sağlık çalışanlarına saldırırsa, sağlık çalışanları nasıl hizmetlerini yerine getirebilir ve çalışılan ortamlarda can ve mal güvenliği yoksa, hastanelerde silahla doktorlar öldürebiliyorsa burada güvenlik vardır denilebilir mi? Sağlık çalışanlarına yapılan şiddeti hepimiz yadırgıyor ve yargılıyoruz. Sağlık çalışanlarına yapılan bireysel ya da toplu şiddeti bir insan olarak nasıl kabullenebiliriz. Nasıl görmezden gelebiliriz. Nasıl ve neden böyle bir toplum olduk, diye düşünmek yerine öncelikle insanlarımızı çocukluktan itibaren okullarda ailelerinin yanında, toplum içinde eğitmemiz sosyal ve psikolojik çalışmalar yapıp, toplumu kültürel olarak eğiterek, yükseltmemiz gerekmiyor mu? Peki nasıl engellenecek bu şiddet, şiddete nasıl hayır diyeceğiz, toplumlar birbiriyle çatışarak mı şiddeti engelleyecek, yoksa güçlü güçsüzü her daim dövecek, kıracak, yakacak yıkacak öldürecek mi? Muhakkak ki her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitime ihtiyacımız var ve eğitim sadece okullarda olmaz. Topyekun bir eğitim seferberliği içinde olmamız gerekir.

Hastane ve benzeri tesislerdeki güvenlik açıklarından da önce görmemiz gereken bir başka önemli konuda, çeşitli, sosyal medya araçları ile hatta çeşitli propagandalarla,  filmler ve diziler yoluyla insanlar şiddete alıştırılmakta, kanıksatılan şiddet  beyinlerimizde çeşitli metotlarla normalleştirilip, öncelikle bilinçaltımızı etkiliyor ve beynimiz izlediklerini bir, bir kabulleniyor ve canlıları öldürmenin, dövmenin kısacası her türlü şiddet ve işkencenin normal bir şey olduğunu düşünüyor. Peki ya bu arada çocuklara neler oluyor dersiniz? Böyle bir ortamda yetişen bireyler gelecekte kadınlara, çocuklara ve sağlık çalışanlarına kısacası canlılara şiddeti normal ve olağan görmez mi? Filmlerden etkilenen neredeyse herkesin elinde, belinde, çantasında, aracında silah var. Peki silah bir insan öldürme aracı değil midir? Sivil bir insanın eline silah alması ve buna kanunlarla müsaade edilmesi şiddetin kanıksanıp, kutsanması, ya da bayağılaştırılması, normalleştirilmesi anlamı taşımıyor mu? Maalesef şiddet içerikli, sosyal medya araçlarını, film ve dizileri insanlara marifetmiş gibi izlettirilen ve  buna dur diyemeyen ülkelerde, şiddet artarak devam edecektir.

Sonuç olarak;

Hastanelerde; Hasta yakınlarının bazı durumlarda canlarının bir parçası olan sevdiklerini, yakınlarını kaybedebilecekleri aşikardır. Bu sebeple; Hasta kaybedildiğinde maalesef hastamızı kaybettik, başınız sağ olsun, merhumun mekanı Cennet olsun deyip, morgdan cenazenizi alabilirsiniz diye, göndermek yerine daha insancıl metotlar uygulanarak hasta yakınları henüz hastasını kaybetmeden ve psikolojileri  bozulmadan önce, ya da sonrasında hasta yakınlarının acısının ne derecede büyük olduğu bilinerek hareket edilmelidir. Hasta yakınının acısına ortak olunarak, acısını dindirecek, kliniklerde psikolojik ve ilaçlı tedaviler ile rehabilite edilmesi daha uygun olacaktır.

Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddeti, vahşeti kınamak üzere demokratik bir eylem yapan doktor ve sağlık çalışanları dövülüp, hırpalanmamalıdır. Öncelikle ortada şiddet gören, öldürülen insanların var olduğu unutulmamalı ve bu durum göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple yapılan eylemler de insani boyutta değerlendirilmelidir. Doktorların yaptığı eylemin gerçek nedeninin yaşanan bir olaydan dolayı zarar gördükleri için, bir nefes alabilmek ve içlerinde biriken yükü boşaltabilmek için olduğunu ve şiddet eğilimli insanlardan gördükleri zulümden, şiddetten dolayı boğulan bu insanların tepkilerini dile getirmek için bir araya gelmiş olduğu bilinerek insanca yaklaşılmalıdır. Yapılan tepki insani bir tepki olup, insanca çözümlenmelidir. Demokrasiyle yönetilen bir Ülkede güvenlik güçleri, kendilerine yapılan şiddeti ifade etmek isteyen doktorları şiddet uygulayarak mı yola getirecektir? Acaba durup dururken bir şiddetin sonucunda meslektaşları öldürüldüğü için mutluluktan eylem yapıyor olabilirler mi? Eylem yapan doktorlara müdahale etmek için gelen güvenlik güçleri topluluğun üzerine gaz atıp, güç kullanmalı mı? Eylem yapan doktorlar kimin doktorudur. Yaşanan nasıl bir ironi? Bu ne yaman bir çelişki, atılan gazdan zehirlenen bir güvenlik mensubunu yine eyleme katılan doktorlar tarafından tedavi edilmedi mi? Elbette doktorlar, şiddete uğramaları nedeniyle haklı olarak tepkilerini dile getiriyor. Şunu bilmenizi isterim ki, herhangi bir örgütün yaptığı, yaptırdığı bir eylemi savunmuyorum. Demokratik bir ülkede devletimizin onca emek sarf ederek yetiştirdiği sağlık çalışanlarının caniler tarafından hunharca yaşama özgürlüğünün elinden alınarak katledilmesini, dövülmesini, şiddet görmesini kınıyor. Bir nefes almak üzere, meydanlarda olan, kendilerini ifade etmek isteyen doktorlarımız ve sağlık çalışanlarının her zaman yanında olduğumu beyan ediyorum.

Günümüz dünyasında teknolojinin hızla gelişmesi, ülkeler arasındaki fiziki ve siyasi sınırların kalkması, insanların yaşam standartlarının gün geçtikçe artması gibi sebepler nedeniyle toplumda güvenlik ve korunma ihtiyacı ön plana çıkmıştır. Bu gelişmelere paralel olmakla birlikte hasta, hasta yakını ve hastane çalışanlarına karşı saldırı, sabotaj ve benzeri riskler nedeniyle hastanelerinde korunması ihtiyacı bir gereklilik haline gelmiştir. Ülkemizde hastaneler özel güvenlik tarafından 24 saat esasına göre aralıksız olarak korunmaktadır. Hastane güvenliğinin bir uzmanlık dalı, bir güvenlik branşı haline geldiği unutulmamalı, hastane ve benzeri kuruluşlarda; Araç, gereç ve ekipmanlar tam, sağlam ve çalışır durumda olmalıdır. Hastanelere girişlerde duyarlı dedektör kapı, X/R ve benzeri cihazlar etkin bir şekilde kullanılabilmelidir. Hastanelerde çalışacak güvenlik görevlileri, öncelikle 5188 sayılı yasa başta olmak üzere, özel güvenliğe dair tüm kanunlar başta olmak üzere, hasta, hastane çalışanlarını ve hastaneleri ilgilendiren tebliğ, tüzük ve kanunlar ile 6331 sayılı yasada geçen iş sağlığı ve güvenliğine yönelik konulara duyarlı, çevre ve güvenlik algısının gerekliliği olan çeşitli koruma düzenlemelerine ve özel güvenlik mesleğinin verimlilik ilkelerine harfiyen uyan, konusunda uzman,  branşlaşmış ve bu işi meslek edinmiş kalite ve standartlar çerçevesinde hareket eden kişiler arasından seçilmelidir.

Konya’da görev yaptığı hastanede bir hasta yakını tarafından silahla öldürülen doktor Ekrem Kaya’nın kederli ailesine, tüm dostlarına, meslektaşlarına ve Milletimize baş sağlığı diliyorum. Mekanı Cennet olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI