?>

Sakarya Melhame-i Kübrası

Dr. İrfan PAKSOY

1 yıl önce

“Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır. 

Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz.” 

Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa

Giriş…

Nice sıkıntı, yokluk ve imkânsızlıkla sürdürülmesine rağmen görklü bir zaferle taçlandırılan Şanlı Millî Mücadele’de 23 Ağustos 1921 tarihinde başlayan Sakarya Meydan Muharebesi’nin çok önemli bir yeri vardır.  Bu muharebe, Batı Cephesindeki Yunan kuvvetlerine karşı sürdürdüğümüz stratejik savunmanın son kertesi olup bu muharebenin sonlarına doğru başlatılan genel Türk taarruzu ile Millî Mücadele’nin bu cephedeki durumu stratejik taarruza evrilmiş, kazanılan zafer ile de Sevr’in artık Ankara’ya dayatılması imkânsız hâle gelmiştir. Bu bağlamda bugünkü makalemin konusu da Orta Anadolu'nun bağrında, yirmi iki gün, yirmi iki gece aralıksız devam eden, Millî Mücadele’nin dönüm noktası olan ve Mustafa Kemâl Paşa tarafından da (büyük ve kanlı muharebe, büyük kan seli, kan gölü, kan deryası anlamına gelen) “Sakarya Melhâme-i Kübrâ” olarak adlandırdığı Sakarya Meydan Muharebesi'dir.

 

Öncesi…

23 Ağustos 1921 tarihinde başlayan Sakarya Meydan Muharebesi’nden yaklaşık bir buçuk ay önce Kütahya- Eskişehir Muharebeleri yaşanmıştı. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, 10-25 Temmuz 1921 tarihleri arasında Yunan Küçük Asya Ordusu ile TBMM Batı Cephesi Kuvvetleri arasında meydana gelen, Afyon, Kütahya ve Eskişehir’in kaybedildiği, Batı Cephesi kuvvetlerinin yenilgisiyle sonuçlanan ve Batı Cephesi kuvvetlerinin muharebeye devam etmesi hâlinde imhâ olmak yerine daha elverişli şartlarda muharebeye devam etmek üzere Temmuz ayın  başındaki savunma hatlarına nazaran 100-150 km geride Sakarya nehrinin doğusuna çekildiği muharebelerdir.

Bu geri çekiliş ile İnönü Muharebeleri’nden beri uygulanan stratejik savunmaya devam edilecek, her ne kadar Kütahya ve Eskişehir, Yunan kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş olsa da Sakarya’nın doğusunda yeni bir savunma hattı oluşturmak üzere zaman kazanılacaktı.

 

Kara harekâtında bir manevrâ şekli olan geri çekilme…

Kara harekâtında bir manevrâ şekli olan geri çekilme, elverişsiz şartlarda muharebeyi kabul etmemek ve daha uygun şartlarda muharebeye girmek için yapılan planlı bir taktik manevrâ şeklidir. Geri çekilme planı kapsamında Batı Cephesi birlikleri önce süratle Eskişehir-Seyitgazi hattına, daha sonra da Sakarya Nehri doğusuna intikâl etmiştir. Bu geri çekilme, son derece isabetli bir karar olup Batı Cephesindeki Türk birliklerinin mevcudiyetini koruyarak imhâ edilmesini de engellemiştir.

Hem yeni bir savunma hattı tesis etmek maksadıyla hem de personel ve lojistik bakımdan üstün durumdaki Yunan kuvvetleri karşısında bu mevzilerde kesin bir sonuç elde edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine geri çekilmenin uygun olacağı değerlendirilerek Batı Cephesindeki Türk birlikleri, cephenin önemli noktalarında Yunan birlikleri ile teması sürdürecek keşif kolları bırakarak Sakarya Nehrinin doğusuna çekilir.

 

Geri Çekilmenin Sonuçları

Sakarya Nehri doğusuna çekilmenin en büyük olumsuz maddî sonucu Eskişehir gibi önemli bir stratejik mevkiyi düşmana terk etmek, en büyük olumsuz manevî etkisi ise bundan dolayı oluşan moral bozukluğudur.

 

Derinlikli savunma…

Kara harekâtında imkânları taarruza elverişli olmayan taraf doğal olarak savunma harekâtı yapacaktır.  Savunan taraf bu süreçte elverişsiz şartlarda kendisi adına imhâ ile sonuçlanabilecek muharebelere girmektense toprak kaybını da beraberinde getirecek planlı geri çekilmeler yapacaktır.

Bu mülâhazalarla uzun soluklu bir savunma harekâtı ile hasım yıpratılır, bu zaman zarfında hasım gayesini elde edemeyecek hâle gelir ve savunma yapan taraf da taarruz yapacak kadar toparlanırsa bu durum savunan taraf için zaferi mümkün kılabilir. İstiklâl Savaşı’nda da bu durum aynen uygulanmıştır.  Sakarya Muharebesine kadar (dâhil) stratejik savunma, Büyük Taarruz’dan itibaren de stratejik taarruz…

Stratejik savunma durumunu sürdüren TBMM Ordusu, Kütahya – Eskişehir Muharebeleri’nde yaşanan yenilginin ardından Yunan kuvvetleri ile arada 100-150 km bırakarak Sakarya’nın doğusuna çekilir ve stratejik savunmayı sürdürmek üzere100 km uzunluğundaki Polatlı - Haymana mihverinde tekrar tertiplenir. Bu durum askeri terminolojide “derinlikli savunma” olarak adlandırılır. Bu süreçte asıl maksadını gerçekleştirememiş yahut elde başarıyı genişletmek isteyen Yunanların harekâtı Sakarya nehri doğusuna taşımaya karar vermeleri ise onların Anadolu içlerine girerek aslî ikmâl noktalarından çok çok uzaklaşmalarına sebep olacaktır.

 

Ağustos ayının ilk yarısı…

TBMM, 3 Ağustos’ta Garp Cephesi Komutanı ve aynı zamanda Gnkur.Bşk. olan İsmet Paşa’yı “Gnkur.Bşk.lığı” görevinden azlederek “İcrâ Vekilleri Heyeti Başkanı”  olan Fevzi Paşa’yı bu görevi uhdesinde kalmak üzere “Gnkur.Bşk.” olarak da görevlendirmiş, Fevzi Paşa uhdesinde olan “Milli Müdafaa Vekâleti”ne de Refet (Bele) Paşa’yı görevlendirmiş, 5 Ağustos’ta da Meclis Başkanı Mustafa Kemâl Paşa’yı   üç ay süre ile (Meclis yetkilerini de fiilen kullanacak şekilde) Başkomutanlığa  atamıştır.

Başkomutan, planını yapmış ve kesin şekilde uygulamaya başlamıştır. Hedef, başarıya götürecek bütün tedbirleri en kısa zamanda almaktır. Bu amaçla 7 ve 8 Ağustos 1921 günleri, kendi imzasıyla 10 adet "Tekâlif-i Milliye" (Milli Vergi) emri yayımladı. Bu emirler gereği her ilçede bir "Millî Vergi Komisyonu" kuruluyordu. Her evden ordunun ihtiyacı için bir kat çamaşır, bir çift çorap, bir çift çarık isteniyordu. Ordunun malzeme ihtiyacı için tüccarın elinde bulunan stoklardan %40’ına parası zaferden sonra ödenmek üzere el konuluyordu. Herkes hububat, hayvan ve yem bakımından stoklarının %40'ını yine parası sonradan ödenmek üzere orduya verecekti. Halkın elinde bulunan savaşa elverişli bütün silâh ve cephâne, üç gün içinde ordu depolarına teslim edecekti. Ülkedeki demircilerin, dökümcülerin, marangozların ve sanayi imalâthanelerinin listesi çıkarılacak ve sahiplerinin isimleri belirlenecekti. Böylece bütün ülke, gelecekteki zafer için olağanüstü bir seferberliğe davet edilmişti. Artık millet ve ordu el ele idi ve topyekûn bir harp başlatılmıştı. Böylece Başkomutan Mustafa Kemal’in liderliğinde Tekâlifi Milliye emirleri ile halktan aldığı yardımla güçlenen ordu savaşa hazır hâle getirildi.

 

Yunanlıların başarıyı genişletmek istemesi…

Bir kara harekâtında hasım taraflardan biri kazandığı bir başarının ardının bu başarıdan faydalanmak üzere gayeyi, gâyesini yahut amacını genişletebilir. Yahut başlamış bir harekatta hasım taraflardan birinin elde ettiği bir başarı ve elverişli durum başarılı tarafı başarıyı genişletmeye yöneltebilir. Bu çerçevede başarılı taraf kendisi açıdan mevcut elverişli durumdan faydalanmak üzere genişlettiği gayeyi ve başarıyı genişletmek üzere yeni kara manevrâlarına yönelebilir. Girme, yarma, takip, çevirme, imha da bu kapsamda uygulanacak manevra yahut harekât şekilleridir.

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nin tartışmasız galibi Yunan Küçük Asya Ordusu’dur. Yunanistan’daki karar vericiler bu zaferinden faydalanmak üzere Küçük Asya’daki gayelerini genişletir ve bu askerî başarıdan (zaferden) faydalanmaya karar vererek Sakarya nehrinin doğusuna geçer. Yunanistan’ın yeni siyasî maksadı Ankara, askerî hedefi de Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde imhâ edemediği TBMM Ordusu’nu belini imha etmekti. Yunan kuvvetlerinin bu yeni askerî hedefini elde etmesi siyasî maksadının gerçekleşmesini de mümkün kılacaktı.

Harp sanatında askeri hedef, elde edilmesi hâlinde siyasî maksadın gerçekleşmesini mümkün kılan vâsıtâlardır. İngiltere’nin Anadolu’daki kuklası ve tetikçisi Yunanların yeni siyasî maksadı Ankara’yı ele geçirerek TBMM’ye Sevr’i kabul ettirmek, bunu mümkün kılacak vâsıtâ ise TBMM Ordusu’nun belini kıracak ya da onu imha edecek bir askerî zaferdi.

 

Başkumandan, Alagöz’de ve fiilen TBMM Ordusu’nun başında…

Sakarya Meydan Muharebesinin önemi tam da burada olup TBMM Ordusu bu muharebeyi de kaybetmiş olsaydı bu yenilgi Millî Mücadele adına ağır siyasi ve stratejik sonuçlar doğurur, TBMM’nin bir esaret ve utanç belgesi olan Sevr’in uygulanmasını engelleyecek kudreti de kalmazdı.

İngiliz mareşali Bernard Montgomery hâtırâlarında, Mustafa Kemâl Paşa’nın, I. Dünya Savaşı’na katılan tüm ülkeler genelinde cephelerde bizzat görev yapmış yedi seçkin komutandan biri olduğunu belirtir. Mustafa Kemâl Paşa, bahse konu başarısını ve müstesnâ durumunu, milleti adına önderliğinde başlatılan bir varoluşsal mücadelenin hem siyasî hem de askerî liderliğini yürüttüğü Şanlı Millî Mücâdele’de çok daha ötelere taşıyacaktır.

Başkomutan 12 Ağustos’ta Polatlı'nın Alagöz köyündeki Batı Cephesi Karargâhında cephede ve fiilen de Türk Ordusu’nun başında, TBMM Ordusu da Polatlı – Haymana mihverinde 100 km uzunluk ve 20 km de derinlik içeren bir cephede 4, 3, 2, 1 ve 12. Grup Komutanlıkları, (Çal dağı güneyinde) 5. Süvari Kolordusu ve Mürettep Kolordu da birinci hatta olacak şekilde tertiplenmiş durumdadır.

Kırılan kaburga kemiği…

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos’ta cepheye Gnkur.Bşk. Fevzi Paşa ile giderek Polatlı’da savunma mevzilerini gezmiş, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa başta olmak üzere orada bulunan komutanların düşünce ve önerilerini dinlemiş, Başkomutanlık karargâhına geri dönerken de binmek istediği atın huysuzlanması sonucu düşmüş, düşerken göğsüne isabet eden büyük bir taş kaburgasını kırmıştı. Ankara’da Cebeci Asker Hastanesinde yapılan muayene ve çekilen röntgen neticesinde kaburga kemiklerinin kırık olması nedeniyle he ne kadar doktor tarafından mutlak istirahat tavsiye edilmiş ise de bedenindeki kırık kaburgalarını hâricen sardırarak tekrar Başkomutanlık karargâhına dönmüş ve Sakarya Muharebesini de bu şekilde sevk ve idare etmiştir.

 

Türk tarafında emir - komuta yapısı

Sakarya Meydan Muharebesi’nin hemen öncesinde Türk tarafından yüksek komuta heyeti şu şekildeydi:

TBMM Başkanı ve Başkumandan: Mustafa Kemâl Paşa 

İcra Vekilleri Heyeti Başkanı ve Gnkur.Bşk.: Birinci Ferik (orgeneral) Fevzi (Çakmak) Paşa.

Millî Müdafaa Vekili: Mirlivâ Refet (Bele) Paşa

Batı Cephesi Komutanı: Mirlivâ İsmet (İnönü) Paşa 

- 1. Grup Komutanı: Albay İzzettin (Çalışlar) Bey

- 2. Grup Komutanı: Albay Selahattin Adil Bey

- 3. Grup Komutanı: Mirlivâ Yusuf İzzet (Met) Paşa

- 4. Grup Komutanı: Albay Kemâlettin Sami (Gökçen) Bey

- 5. Süvari Grup Komutanı: Albay Fahrettin (Altay) Bey

- 12. Grup Komutanı: Albay Halit (Karsıalan) Bey

- 1. Mürettep Kolordu Komutanı: Albay Kâzım (Özalp) Bey

 

Alan hâkimiyeti ve topyekûn savaş…

Başkumandan, Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde harp sanatına

“Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe oluşturup muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.”

sözlerinde ifadesini bulan “alan hakimiyeti / savunması” kavramını getirmiş, harp sanatında 19. Yüzyılda ortaya çıkmış olan “topyekûn savaş” kavramını da müstesnâ bir şekilde uygulamıştır.

Topyekûn savaş, bir milletin bütün kaynaklarını seferber ederek başka bir millete kesin olarak iradesini kabul ettirebilmek amacıyla, onun askerî gücünü yok etmek için savaşması olup bu savaşı diğer savaş türlerinden ayıran özellik ise bir ulusun tüm kaynaklarını bu savaş için seferber etmesi ve karşı tarafa kendi iradesini kayıtsız - şartsız kabul ettirmeyi amaçlamasıdır. Bu kayıtsız şartsız kabul ettirmek ise pratikte ancak, karşı tarafının askerî gücünü tümüyle imhâ etmekle mümkün olacaktır. Topyekûn savaşta sivil-asker ayrımı olmayıp herkes asker olarak kullanılabilir. Mustafa Kemâl Paşa, “Başkumandan” olmasından Büyük Taarruz sonucu Yunanların Anadolu’dan söküp atılmasına kadar olan süreçte topyekûn savaş stratejisini müstesnâ bir şekilde uygulamıştır.

 

Megal-i İdea adına ümitvar günler…

Kütahya- Eskişehir Muharebeleri’nde yaşanan zafer nedeniyle Yunanlar, 1821 yılında Mora İsyanı ile başlayan Yunan bağımsızlık savaşının bağımsızlık yüzüncü yılında, bu kez (Yunanları Bizans’ın vârisi addeden ve Bizans’ı ihyâ etmeyi amaçlayan) “Megalo İdea”larını (Büyük İdeal) gerçekleştirme adına da fevkalâde ümitvâr olmuşlardı.

Yunan Savaş Konseyi, 7 Temmuz’da İzmir’de Kral Konstantin’in başkanlığında toplanmış, “milliyetçileri Ankara’ya kadar kovalama” kararı almış, Yunan Küçük Asya Ordusu 10 Temmuz ‘da Bursa bölgesinden üç koldan, Yenişehir-İnegöl ve Uşak kesiminden iki kolla Gediz yönünde ilerleyişe geçmiş, 25 Temmuz’a kadar Afyon, Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirmiş, önemli bir zafer kazanmış ve “milliyetçileri Ankara’ya kadar kovalama” konusunda da önemli bir merhâleyi kat etmişlerdi.

Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı General Anastasias Papulas, Sakarya doğusunda Türklerin belini kıracak yeni bir harekâta şiddetle karşı çıkmıştı. Zira ona göre Yunan Ordusu’nu ıssız ve yolsuz Anadolu topraklarının derinine sürüklemek sonuçları ağır olabilecek bir maceraydı. Öte yandan savaş karşıtı örgütlerin ordu içine sızdırdığı broşürler Yunan askerinin savaşa olan inancını önemli ölçüde kırmıştı. Ancak Papulas, Atina’daki karar alıcıların verdikleri karara, kamuoyundan gelen yoğun baskılara ve "Ankara Fatihi" olmanın cazibesine karşı koyamayarak daha sonra Küçük Asya Ordusu’na taarruz emri vermiştir.

Kütahya- Eskişehir Muharebeleri’nde kazandıkları bu önemli başarı, Yunan cenahının özgüvenini de fevkalâde yükseltmişti. Nitekim, 23 Ağustos’ta Sakarya Muharebesi başladığında, Yunan Savaş Bakanı Nikolaos Theotakis, Türkleri tamamen ezeceklerine öylesine inanmıştı ki, kendisiyle görüşmek isteyen İngiliz Askeri Ataşesi Nairne’ye, “5 Eylül’de Ankara’da görüşelim” diye randevu veriyordu. Keza Yunan kuvvetlerinin Ankara’ya kolayca ulaşacağından son derece emin olan Yunan Kralı Konstantin de 5 Eylül’de Ankara’da ziyafet çekeceği vaadinde bulunmuştu. Ancak, bir çeşit Haçlı Seferi ruhuyla hareket eden Yunanların bu hayali gerçekleşecek miydi yoksa Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın dirâyetli sevk ve idaresindeki TBMM Ordusu’nun stratejik savunması sonucu Sakarya Nehri’nin sularına mı gömülecekti?

 

Yunanların stratejik hatası…

22 Temmuz’da Sakarya Nehri doğusuna çekilmeye başlayan Türk birlikleri kısa sürede Polatlı’dan Haymana’da dek olan mihverde tertiplendi. Türk birliklerinin geri çekilişinin hızlı bir şekilde tamamlanmasından sonra Yunan birlikleri taarruz pozisyonu için tam dokuz gün Türk birlikleri ile karşılaşmadan yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne doğru olduğu Türk keşif birlikleri tarafından tespit edilerek Batı Cephesi Komutanlığına bildirildi. Bu durum ise Sakarya doğusunda başlayacak olan yeni muharebenin kaderini belirleyecek Yunanlılar adına stratejik hatalardan biri oldu. Böylece Yunan taarruzu baskın olma özelliğini kaybetti.

 

Melhame-i Kübrâ…

Ancak 14 Ağustos'ta Kurban Bayramı’nın ilk günü ileri harekâta geçebilen Yunan Küçük Asya Ordusu, 23 Ağustos'tan itibaren 3. Yunan Kolordusu ile Sakarya Nehri doğusundaki Türk kuvvetlerini tespit, 1. Yunan Kolordusu ile Haymana istikâmetinde, 2. Yunan Kolordusu ile Haymana güneybatısındaki Mangaldağı tepesini güneydoğusunda kuşatıcı taarruza başlamış ise de bu taarruzlarından sonuç alamadılar.  

Kuşatma taarruzunda başarı sağlayamayan Yunan kuvvetleri, sıklet merkezini cephenin orta kesimine kaydırarak savunma mevzilerini Haymana istikâmetinde yarmak istedi. 2 Eylül'de Yunan birlikleri, Ankara'ya kadar en bir tepe olan Çaldağı’nı tamamını ele geçirdi. Fakat Türk birlikleri daha da geri çekilmek yerine Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın “Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz. …..” tarihî emri gereğince “alan savunması” yapmaya başladı. Yunan birlikleri Ankara'ya 50 km’ye kadar yaklaşacak derecede cephenin güneyindeki bazı kesimlerinde ilerlemeler sağlasa da Türk birliklerinin kararlı ve yıpratıcı savunmasından daha fazla ilerlemelerini engelledi. Ayrıca Albay Fahrettin (Altay) Bey’in üstün sevk ve idaresindeki 5. Türk Süvari Kolordusu tarafından cephedeki Yunan ikmâl hatlarına yapılan yıpratıcı baskın ve taarruzlar, Yunan taarruzunun şiddetinin kırılmasında etkili oldu. General Papulas komutasındaki Yunan Küçük Asya Ordusu 9 Eylül'e kadar süren Türk savunma hatlarına yönelik yarma teşebbüsünde de başarılı olamayınca bulunduğu hatlarda kalarak savunmaya karar verdi.

Türk birliklerinin genel karşı taarruzu…

Yunan kuvvetlerinin 6 Eylül itibarıyla taarruz gücü tükenmişti. Bunun üzerinde cephenin merkez bölgesinde sınırlı ve kademeli olarak başlatılan Türk taarruzu, Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın bizzat sevk ve idaresinde 10 Eylül’de başlattığı bir genel karşı taarruza dönüşür. Bu genel taarruzla, Yunan kuvvetlerinin savunma için tertiplenmesine mânî olunduğu gibi aynı gün Türk birlikleri stratejik bir nokta olan Haymana’daki Çaldağı tepesini de geri aldı.

Yunanların geri çekilmesi…

Bu genel taarruz karşısında tutunamayan Yunan kuvvetlerinin maddîyat ve manevîyatı bozulmuş ve sarsılmıştı. Yunan kuvvetleri bu genel taarruz ve bunun doğurduğu düzensizliğin etkisi altında artık düzenli bir çekilme görüntüsünü de kaybederek perişan bir hâlde bir an önce kendilerini Sakarya Nehrinin batısına atmaktan başka bir çare bulamadı. 13 Eylül itibarıyla Sakarya Nehrinin doğusu Yunan kuvvetlerinden tamamen temizlenmiş bulunuyordu.

Sakarya Nehri doğusunda 13 Eylül’e dek muharebe devem ederken 10 Eylül’den itibaren Afyon ve Dinar taraflarında bulunan Türk bölükleri de Yunanlıların Uşak - Afyon hattına taarruz ederek hat ve köprüleri tahrip etmişler, Yunanların menzil (ikmâl/lojistik) hizmetlerini karışıklığa düşürmek suretiyle Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasına yardım etmişlerdir.

Düşmanın çekilme hareketleri esnasında daha önce düşmanın sağ cenahı arkasında bulunan Türk bölükleri de Yunanların geri çekilme yolu yönünde taarruz etmiş ve önüne gelen Yunan bölüklerini perişan etmiş, dağıtmıştır, Sivrihisar’a kadar girmiş ve Papulas’ın şahsına ait eşyasına varıncaya kadar birçok şeyleri ganimet olarak almıştır.

Böylece 13 Eylül'e kadar süren genel Türk taarruzu sonucunda Yunan Küçük Asya Ordusu, Sakarya nehrinin doğusunu boşaltıp Eskişehir – Afyon hattının doğusuna kadar çekilerek bu bölgede savunma için tertiplenmeye başladı.

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın Başkomutanlığa yazdığı 13 Eylül tarihli rapor şöyleydi:

“23 Ağustos’tan bu yana süren Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu’nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.

Üç gündür süren genel karşı taarruzumuzun etkisiyle bugün öğleden önce düşman ordusu yenik olarak ve tümüyle Sakarya nehri batısına atılmış bulunuyor.

Düşmanı aralıksız izliyoruz.”

Yunan birlikleri geri çekilirken Türklerin kullanabileceği hiçbir şey bırakmamak için özen göstermiş, demiryollarını ve köprüleri havaya uçurmuş, birçok köyü de yakmıştır. Yunan kuvvetlerinin geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, meskenlerini ve yaşam alanlarını yakmalar ve kundaklamalar ile yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz kalmıştır.

Yunan kuvvetlerinin bu geri çekilmesine paralel olarak Batı Cephesi birlikleri tarafından 20 Eylül'de Sivrihisar (Eskişehir), 22 Eylül'de Aziziye (Eskişehir) ve 24 Eylül'de de Bolvadin (Afyon) ve Çay (Afyon) Yunan işgâlinden kurtarılmıştır.

 

Durdurulan takip harekâtı…

Çekilen Yunan kuvvetlerin takip amacıyla 13 Eylül 1921 itibarıyla Batı Cephesi Komutanlığının süvari tümenleri ve bazı piyade tümenleri ile harekâta devam edilmiş ise de gerek Yunan kuvvetlerinin geri çekilirken yol ve köprüleri tahrip etmesi gerekse de teçhizat ve diğer lojistik imkânların yetersizliği gibi sebeplerle bu taarruzlar durduruldu.

 

Batı Cephesi Komutanlığı teşkilatında yeniden yapılanma… 

Aynı gün Batı Cephesine bağlı birliklerin komuta yapısı değiştirilmiş, bu çerçevede; 1. ve 2. Ordu kuruldu, Grup Komutanlıkları da lağvedilerek yerine 1, 2, 3, 4 ve 5. Kolordular ile kolordu seviyesinde Kocaeli Grup Komutanlığı kurulmuştur.

 

Muharebenin ardından …

100 km uzunluğunda ve 20 km derinliğindeki bir cephede 22 gün ve 22 gece sürerek cereyan eden Sakarya Meydan Muharebesi, Türk tarafının katî zaferi ile sonuçlanmıştır.

Bu muharebede TBMM Ordusu’nun zayiatı; 5.713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289'dur. Yunan Küçük Asya Ordusu’nun ise 3.758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007'dir. Türk milleti için bir hayatî bir muharebe olan Sakarya Meydan Muharebesi, Mustafa Kemal Paşa tarafından da "Sakarya Melhame-i Kübrası" olarak nitelenmiştir.  

Sakarya Zaferi’nin ardından 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM tarafından 153 Sayılı Kanunla Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’ya "gazi" unvanı ve "müşir" (mareşal) rütbesi verilmiştir.  Mustafa Kemâl Paşa, Sakarya Meydan Muharebesi'ne kadar bir askerî rütbesi olmadığını, bunun sebebinin de 8-9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten istifası sonrasında Osmanlı Devleti tarafından verilmiş olan rütbelerin yine Osmanlı Devleti tarafından alınmış olduğunu belirterek Nutuk’ta şu ifadeleri dile getirir: "Sakarya Muharebesi neticesine kadar, bir askerî rütbeye sahip değildim.  Ondan sonra, (bana) Büyük Millet Meclisince müşir (mareşal) rütbesi ile gazi unvanı tevcih edildi. Osmanlı Devleti'nin rütbesinin, yine o devlet tarafından alınmış olduğu malûmdur.”

Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılması sonucu Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde yaşanan yenilgi sonrası bozulan moraller yükselmiş, Türk Milleti nezdinde Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanacağına olan inanç yükselmiş, İstanbul'da, tüm camilerde Sakarya'da hayatını kaybeden askerler için mevlitler okutulmuş, o ana kadar, Ankara'ya mesafeli duran İstanbul basınında dahi bir sevinç duygusu oluşmuş, uluslararası toplumun (özellikle İngiltere'nin) TBMM’ye  bakışı değişmiş ve Yunanistan da arkasındaki İngiltere desteğini kaybetmiş, Sakarya’da muhtemel bir yenilgi ihtimâline karşı Anadolu’ya geçmek üzere Batum’a gelmiş bulunan Enver Paşa da kazanılan zaferin ardından Türkistan’da Bolşeviklere karşı özgürlük mücadelesi veren Basmacılar hareketine katılmak üzere Türkistan’a girmeye karar vermiş, TBMM Hükûmetinin gücüne dair tereddütleri ortadan kalkan Fransa’nın (eski bakanlarından Franklin Boullion’u Ankara’ya göndererek) başlattığı barış görüşmelerin ardından 20  Ekim’de imzalanan Ankara Antlaşması ile (1939 yılında Anavatan’a katılacak olan Hatay hâriç) güney sınırı belirlenmiş, (16 Mart 1921 Rusya ile imzalanan Moskova Antlaşması sonucu TBMM Hükûmetinin Rusya tarafından tanınmasının ardından) n tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransa tarafından da TBMM Hükûmeti tanınmış, Ankara Antlaşması sonucu İngiltere’nin güçlü müttefiki Fransa da İtilaf Devletleri cenahından hemen hemen kopmuştur.

 

Sonuç yerine…

Bu şanlı zafere dair Cumhuriyet’in ilanı sonrasında bestesi Ahmet Cemalettin Çinkılıç, güftesi de Vedat Örfi Bengü’ye ait olan ve aşağıda da uzanımı olan “Sakarya Marşı” ile bugünkü yazımıza son verelim.

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

KAYNAKLAR

Akçakayalıoğlu, Cihat; “Atatürk ve Kurtuluş Savaşı”, https://www.atam.gov.tr/wp-content/ uploads/ Cihat-AKCAKAYALIOGLU-Atatürk-ve-Türk -Kurtuluş-Savaşı.pdf, Erişim Tarihi: 10.07.2023.

Antep, Ersin, “Sakarya’da Çözülen Düğüm”, Cumhuriyet, 13.09.2021.

Atatürk, Mustafa Kemâl, Nutuk, Bizbize Basın Yayın Eğitim Hiz.San.Tic.Ltd.Şti., Ankara 2007.

Baş, Mehmet Fatih; “Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ve Türk Ordusunun Sakarya Nehri Gerisine Çekilmesi”, Sakarya Melhame-i Kübrâsı: 100’üncü Yıl Dönümünde Sakarya Meydan Muharebesi Sempozyumu Bildirileri 19-20.10.2021, Kara Harp Okulu Bsmv., Ankara 2022.

Balcıoğlu, Mustafa; “Sakarya Melhame'i Kübrası yahut Türk'ün Medd ü Ceziri”, https://atamdergi. gov.tr/ ozet/825/tur, Erişim Tarihi: 20.08.2023.

Bayrak, Orhan; Kurtuluş Savaşı ve Atatürk, Kastaş Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 1990.

Erendil, Muzaffer; Askerî Yönüyle Atatürk, GATA Bsmv., Ankara 1981.

Görgülü, İsmet; “İstiklal Harbi”,  https://www.ttk.gov.tr/belgelerle-tarih/istiklal-harbi/, Erişim Tarihi: 10.07.2023.

Karakoyunlu, Sadri; Sakarya Meydan Muharebesi’nin Yankıları, https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/624/ tur, Erişim Tarihi: 20.08.2023.

Kocatürk, Utkan; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988.

Kongar, Emre, ‘Sakarya Savaşı’ (‘Tekâlîf-i Milliye’-8), Cumhuriyet, 23.08.2021.

Mango, Andrew; Atatürk, (Çeviren: Füsun Doruker), 2. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2004.

Paksoy, İrfan; Büyük Taarruz Destanı, (Basılmamış Eser).

Tekeli, Sefa, “Sakarya’da Kader Savaşı”, https://media4democracy.org/news/sakarya-da-kader-savasi,  Erişim Tarihi: 20.08.2023.

YAZARIN DİĞER YAZILARI