Hava durumunda, “Kuzeyden soğuk ve yağışlı hava yurdu saracak.” haberleriyle yatıp kalkmaya alışmıştık biz! -Eyvah yine havalar soğuyacak- diye montlar yerini kabanlara bırakır, bot ve şemsiyesiz dışarı çıkmamak üzere annelerimizden uyarılar alırdık. Ne de güzelmiş meğerse o günler! Keşke üşüseydik, ıslansaydık da insanlık tarihinin yüzkarası bir güne uyanmamış olsaydık!..
Kuzeyimiz ısınmaya başlayalı beri, hepimizde bir tedirginlik baş göstermişti! Ülkemizin ekonomik gidişatından kaynaklı yaşadığımız sıkıntılar yanında tabana yayılan pek fazla duyarlılık olmasa da, -bir de savaş çıkmaz inşallah- diye dua ve temennileri yükselmiyor değildi.
Çünkü savaşın kazananı hiçbir zaman ilgili halk değil, genelde ise insanlık değildi!
Kazanan gözü dönmüş, çıkar ve menfaat düşkünü yöneticiler ile onların kararlarından beslenen cani ruhlu silah tüccarları idi! Olayların kökenindeki sihirli el, küresel tüccarlardan olan, -Turuncu Devrim- sermayederi Soros’a uzanmaktadır.
Rus yanlısı Viktor Yanukoviç, 2014 yılında devrildikten sonra ülkenin ve Ukraynalıların yanında yer alacağı beklenen Batı, sadece destek mesajları yayınlamakla yetinmiştir! Ukrayna’nın NATO’ya girmesiyle ABD’nin desteğini de yanına alma planlarını ise kontra Rus politikaları bal gibi rafa kaldırmıştı.
Ayrıca AB ve Batı yanlısı politikalar geliştiren özgürlükçü Başbakan Volodimir Zelenski’nin tüm yöneticilerine, “Ofislerinize benim fotoğraflarımı değil, çocuklarınızın fotoğraflarını asın! Ne karar alıyor ve ne yapıyorsanız onların geleceği için yapıyor olduğunuzu unutmayın!” şeklinde verdiği mesaj, son yıllarda tırmanan tek adam rejimlerinden bıkan her insanın yüreğinde sevgi tomurcukları açtırmıştı!
Dolayısıyla Turuncu Devrim sonrasında, savaş suçlusu olarak yargılanan, on üç yıl hapse mahkum edilen ve ülkesini terk ederek Rusya’ya kaçmak zorunda kalan Yanukoviç’in tekrar ülkesine dönüp yargılanma talep etmesiyle bugün yaşanan savaş arasında bağlantı kurmamız da gerekmektedir. Çünkü Putin dağılan SSCB sonrasında ortaya çıkan bağımsız cumhuriyetlerde, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de dahil, hep Rus yanlısı liderlerin iktidara gelmesini sağlamış bir liderdir aynı zamanda!
Burada şu detayları da gözden kaçırmamak lazım.
1990’lı yılların başında çökmüş bir ekonomiye sahip, bavul ticareti için ülkemize gelip üç beş kuruş para kazanmak zorunda kalan, üst düzey meslek ve kariyer sahibi insanlarının dahi ülkemizde fuhuş yaparak ailelerini geçindirmek zorunda kalan bir halk ve ülkesi Rusya, nasıl oldu da bugün bu seviyeye geldi?
“Dünya lideriyiz” diye iç kamuoyuna pompalanarak uyuşturulmaya çalışılan ülkemiz ve halkımızın bugünkü içler acısı durumu ne? Üstelik İkinci Dünya Savaşına bile girmemiş olmamıza rağmen!..
Ukrayna, dostane ilişkilerimizin kurulmuş olduğu pek çok yurttaşımızın o ülkede ticaret yaptığı, on binlerce öğrencimizin Üniversitelerinde eğitim gördüğü, Kırım toprakları münasebetiyle deniz komşumuz olan bir ülke!.. Tarihsel geçmişimiz açısından, Rusların işkence, zulüm ve sürgünlerine maruz kalmış Kırım Türkleri açısında da stratejik öneme sahip bir konuma yükselmiş bir ülke idi aynı zamanda!
Ne yalan söyleyeyim, şahsen ben de savaş çıkmayacağını, gerilim tırmandırılarak milyar dolarlık silah ve mühimmat satışı yapılması hedeflendiğini düşünüyordum. Bu dönemde Batı daha aktif devrede olur ve katı yaptırım kararları ile asla savaşa müsade etmez diye düşünüyordum. Ama bir kez daha gördük ki, Putin’e karşı sözü ve gücü dinlenen bir lider ya da uluslararası kurumsal yapı çıkamadı! Tarihte her zaman içerisinden insanlığın başına bela yaramaz çocuklar çıkarmış olan Rus komşumuzdan beklenebilecek o çılgın hamle geldi. 23 Şubat 2022 tarihi itibariyle Rus askeri güçleri Ukrayna’yı bombalamaya başladı!
Dünyanın en sakin ve ABD’nin askeri üs konumlandıramamış olduğu tek deniz diye nitelenen Karadeniz yeniden ısınarak gündeme girdi. Karadeniz’in ısınması sadece hamsi popülasyonuna zarar vermiyordu. Ülkemiz de doğal olarak Montrö ve Boğazlar Antlaşması ile bir kez daha sıcak gündeme dahil olmuştu! Kanal İstanbul Projesi ile Montrö Anlaşması’nın bypass edilmesine yönelik tehlikelere dikkat çeken Emekli Amirallerin yayınladığı deklarasyonun, önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Çiğden nem kaparak her şeyi darbe gibi görme paranoyasının ne kadar yersiz olduğu anlaşıldı mı acaba? Çünkü o emekli askerlerin darbeye teşebbüs suçlaması ile yargılanmaları da devam etmektedir! Bu sıcak gündemin kucağımıza bıraktığı diğer konu başlıkları da bunlardır.
Değerli okuyucularım, sizlerden iki de özel ricam olacaktır.
Bunlardan birisi, savaşın insanlık vicdanındaki yaralı yerini bir anne diliyle harika bir şekilde izah eden, sitemiz yazarlarından Fatma GETİRMEZ BAYSAL’ın bugünkü paylaşımını, şu verdiğim https://www.eura24.com/yazi/savasin-kazanani-olmaz-679.html linkten okumanızdır!
İkincisi yine sitemizin okuyucu görüşlerine yönelik düzenlemiş olduğu ankete, şu verdiğim https://www.eura24.com/mobil/anketler/ linkten katılım sağlamanızdır.
Ömrünün neredeyse çeyrek asrı cephelerde savaşlarla geçmiş olan savaşın saldırı için değil, sadece ve yalnızca savunma için yapılacağını dosta düşmana göstermiş olan ve nihayetinde barış içinde yaşamanın yerini hiçbir şeyin tutmayacağını “Yurtta sulh, dünyada sulh!” özdeyişi ile taçlandıran, o vizyon sahibi Büyük Atamızı rahmetle anarak sözlerimi sonlandırmak istiyorum. Esenlik, tüm insanlığın üzerine olsun…