GİRİŞ…
Toplam yedi bölümden oluşan bu makale dizisinde bir esaret belgesi niteliğinde olan Paris Barış Konferansından Sevr Barış Antlaşmasına uzanan süreç ele alınmaktadır. Makale dizisinin daha önce yayımlanan ilk iki bölümünde mütâreke ve barış antlaşmaları kavramları, Paris Barış Konferansının açılışına, konferansta genel olarak uygulanması karara bağlanan hususlar, ABD ile ihtilafa meydan vermemek için İngiltere ve Fransa tarafından üretilen bazı yeni kavramlar ve mutabık kalınan genel hususlar, Konferansa davetli olarak bizzat katılan ya da davet edilmemekle birlikte ihtiyaca binâen Konferansta görüşleri dinlenilen aktörlerin artık dağılmakta olduğu ya da hayli küçültüleceği görülen Osmanlının siyasî mirasına yönelik amaçlarına, emellerine ve taleplerine değinilmiş olup bugünkü üçüncü bölümünde ise Konferansta yaşanan ihtilaflar, Yunanların İzmir’i işgâline onay verilmesi, Damat Ferit Paşa’nın Paris’e gitmesi ve Havza’daki Mustafa Kemâl Paşa’nın Damat Ferit Paşa’ya gönderdiği telgrafla dikkate alması gereken hususlar, Damat Ferit Paşa’nın şahsında Türk heyeti ve Türk milletinin Paris’te aşağılanması, Osmanlı Devleti’nin paylaşımının sona bırakılma sebebi ile Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan ile imzalanan barış antlaşmalarına değinilmektedir.
KONFERANSTA İHTİLAF…
Konferansta Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının paylaştırılması büyük anlaşmazlıklar doğurmuştu. İtalyan delegeleri Londra Antlaşması (26.04.1915) ve St. Jean de Maurienne Anlaşmasına (19.04.1917) istinâden kendilerine vaat edilen yerleri ısrarla istiyor, ancak diğer devletler ise buna yanaşmıyordu. Bunun üzerine İtalya’nın 28 Mart 1919 tarihinde Antalya’yı işgâl etmesi Konferansta heyecan uyandırdı.
VENİZELOS’UN, WILSON VE LLOYD GEORG’U İKNA ETMESİ …
Bilhassa da İngiltere, İtalyanların, Antalya’yı işgâl etmelerinin ardından bir oldu-bitti ile İzmir’e de asker çıkarmaları ihtimâlinden endişe etmekteydi. İzmir meselesi İtalya ile Yunanistan arasında çok ciddî bir anlaşmazlık hâlinde belirmişti. Sonunda Venizelos, Wilson ve Lloyd George’u iknâ ederek İzmir’in Yunanlar tarafından işgâl edilmesine onay aldı.
DAMAT FERİT PAŞA’NIN PARİS’E GİTMESİ…
İzmir’in Yunanlar tarafından işgâl edilmesinin (15.05.1919) ortaya çıkardığı heyecan üzerine galip devletler Haziran 1919 ayı başında Osmanlı Devleti’ni Konferansta dinlemeyi kabul ettiler.
HAVZA’DAN PARİS’E GÖNDERİLEN TELGRAF…
Konferansa Sadrazam Damat Ferit Paşa gidecekti. Samsun ve havalisindeki asayişi temin etmek üzere 9. Ordu Müfettişi olarak 15 Mayıs 1919 tarihinde olağanüstü yetkilerle İstanbul’dan Anadolu’ya gönderilen ve o esnada da Olağan Havza (Samsun)’da bulunan Mustafa Kemâl Paşa, 5 Haziran 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı Devleti’ni temsil edecek olan Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya gönderdiği telgrafta Sadrazamın konferansta öncelikle savunması gerekli olan hususları dile getirmiş, bu bağlamda da iki noktayı vurgulamış olup bunlardan birincisi “devlet ve milletin mutlak olarak tam bağımsızlığı”nın sağlanması ikincisi ise “vatanın ana topraklarında çoğunluğun azınlığa fedâ edilmemesi”ydi.
PARİS’TE ULUSAL AŞAĞILANMA…
Sadrazam Damat Ferit Paşa başkanlığındaki heyet, 6 Haziran 1919 tarihinde bir Fransız zırhlısıyla yola çıkıp 12 Haziran’da Paris’e vardığından itibaren başlayan küçültücü ve itibarsızlaştırıcı muamele, heyet Fransa’dan kovulana dek sürmüştür.
Osmanlı heyetine Paris’te karşılama töreni yapılmamış, Fransız gazetelerinin ifadesiyle “Fransız Dışişleri Bakanlığının sıradan bir memuru Osmanlı heyetine yol göstermiş”, Heyete, diğer devlet temsilcileri de küçültücü davranışlarda bulunmuştur.
Damat Ferit Paşa 17 Haziran’da Konferansta (savaşın kazanılmasında yardımları olan küçük devletlerin savaş sonrasındaki paylaşıma dahil olmasını hoş karşılamayan İtilaf Blokunun ileri gelen devletleri olan Amerika, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya’nın başbakanları ve dışişleri bakanlarından oluşturulan) Onlar Konseyi’nde yaptığı konuşmada Osmanlı Devleti sanki savaştan mağlup çıkmamış gibi ölçüsüzce isteklerde bulunmuş, Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının aynen korunmasını istemiş, Savaşta İttihatçılar ile Almanların kabahati olduğunu söylemiş, (I. Balkan Savaşı’nda kaybedilmiş olan) Batı Trakya’nın, (I. Dünya Savaşı esnasında kaybedilmiş olan) Arap topraklarının hatta (1878 yılında Sultan Abdülhamit’in iradesiyle egemenliği Osmanlı Devleti’nde kalmakla birlikte yönetimi İngilizlere devredilen ve Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı girişi esnasında da İngiltere tarafından ilhak edilen) Kıbrıs ve (1882 yılında İngiltere tarafından işgâl edilen ve Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı girişi esnasında da İngiltere tarafından ilhak edilen) Mısır’ın Sultana / Halifeye bırakılmasını istemiştir.
Onlar Konseyi bu talepleri sert bir şekilde reddettiği gibi ABD Başkanı Wilson, İngiltere Başbakanı Lloyd George ve Dışişleri Bakanı Balfour ile Fransa Başbakanı Clemenceau tarafından Damat Ferit Paşa hakâretâmiz ve pejoratif ifadelere mâruz kalmış, Clemenceau, barış şartlarını görüşmek için durumun henüz aydınlanmamış olduğunu söyleyerek Türk heyetini Paris’i terke davet etmiştir.
OSMANLI’NIN PAYLAŞIMININ SONA BIRAKILMASI…
Konferansta İttifak Devletlerinden Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan ile imzalanacak olan barış antlaşmalarının taslakları hazırlanmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu ile imzalanacak olan barış antlaşmanın esaslarının daha sonra belirlenmesi kararlaştırılmıştır.
Müttefik Devletlerin bahse konu dört başat ülkesinin Osmanlı İmparatorluğu ile imzalanacak barış antlaşmasını en sona bırakmalarında ise savaş döneminde gizli antlaşmalarla Rusya’ya verilmesi planlanan bölgelerin Rusya’nın 15 Aralık 1917 tarihinde İttifak Devletleri ile imzaladığı Brest Litovsk Mütârekesi ile savaştan çekilmiş olması nedeniyle geçersiz hâle geldiği ve bu nedenle de bahse konu toprakların yeniden paylaşımının gerektiği fikri etkili olmuştur.
ABD’NİN AVRUPA’DAN UZAKLAŞMASI…
İtilaf Devletleri'nin, konferansta, savaştan galip ayrılmalarının verdikleri rahatlıkla Wilson İlkeleri’ni [1] göz ardı ederek mağlup devletlere imzalatmak amacıyla çok ağır şartlar taşıyan antlaşma taslakları hazırlamaları sonucunda İtilaf Devletleri tarafından olan ABD, bu konferanstan sonra Avrupa ile olan ilişkilerini en alt düzeye indirmiştir.
İMZALANAN BARIŞ ANTLAŞMALARI…
Konferansta; kurulması planlanan Milletler Cemiyetinin [2] temel ilkelerini karara bağlanmış, Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan ile imzalanacak barış antlaşmalarının hükümleri belirlenerek onaylanması için bu ülkelere bildirilmiştir. Bu çerçevede, Almanya ile Versay Barış Antlaşması (23.06.1919), Avusturya ile Saint Germain Barış Antlaşması (10.09.1919), Macaristan ile Triannon Barış Antlaşması (04.06.1920) ve Bulgaristan ile de Neuilly Barış Antlaşması (27.11.1919) imzalanmıştır.
GÖRÜŞ AYRILIKLARI…
Fransa ve (Doğu Akdeniz’de kuvvetli bir İtalya’nın olmasını çıkarlarına aykırı bulan) İngiltere, savaş döneminde İtalya ile imzalanan gizli antlaşmalar (Londra Antlaşması ve Saint Jean de Maurienne Antlaşmalar) ile İtalya’ya vermeyi tasarladıkları İzmir ve çevresinin Yunanistan tarafından işgâl edilmesini kabul etmişlerdir. Bu durum ise İtalya ile İtilaf Devletleri arasında Paris Barış Konferansı sırasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur.
…………..
Not: Devam edecek
© 2024. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
SONNOTLAR
[1] Rusya’daki Ekim 1917 Devrimi’nden sonra Bolşeviklerin gizli antlaşmaları dünya kamuoyuna açıklamalarıyla ABD Başkanı Wilson’un korktuğu başına gelmişti. Lenin’in “barış kararı” adlı bildirisi, 8 Kasım 1917 tarihinde SOVNARKOM’un (Sovyet Narodnikh Komissarrov - Halk Komiserleri Konseyi) İkinci Kongresi’nde kabul edilmiş, ertesi gün de İzvestiya Gazetesi’nde yayınlanmıştı. Bu bildiride Lenin, Rusya’nın derhâl savaştan çekilmesini ve toprak ilhâklarını içermeyen âdil ve demokratik bir barışın yapılmasını öneriyor, ayrıca barış düzenlemelerinin ulusların “kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi” ilkesine uygun olması gereğine de işaret ediyordu. Bolşeviklerin bu çıkışı sadece ABD’yi değil, İngiltere ve Fransa’yı da zor durumda bırakmıştı. Nitekim her iki ülkenin başbakanları, üzerlerindeki baskıyı hafifletmeye yönelik açıklamalar yapma gereğini duydular. Clemenceau 27 Aralık 1917 tarihinde ülkesinin savaş amaçlarını açıklarken, Fransa’nın istila amacı gütmediğini, “kul hayatı yaşayan doğu halklarına kendi kaderlerini belirleme hakkını verecek olan ‘milliyetler prensibi’ni hayata geçirmek için” savaştığını ileri sürüyordu. Lloyd George ise 5 Ocak 1918 tarihinde yaptığı konuşmada, “Türkiye’yi başkentinden ve nüfusunun çoğunluğu ırk bakımından Türk olan Anadolu ve Trakya’daki zengin ve şanlı ülkelerinden yoksun bırakmak için savaşmıyoruz. ... Türk İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul olmak üzere, devamına engel olacak değiliz.” diyordu. Bolşeviklerin gizli paylaşım antlaşmalarını açıklamalarından hemen sonra Wilson, ABD’nin kapsamlı savaş amaçlarının ve barış ile ilgili öngörülerinin şekillendirilmesinde kendisine yardımcı olacak bir kurulu görevlendirmiştir. Başkan Wilson ve onun politik danışmanı Albay House tarafından (ülkenin önde gelen akademisyenleri ile uluslararası politika uzmanları arasından) belirlenen 150 kişilik bu kurul Aralık 1917 ayı başında New York’ta çalışmalarına başlamış, yaklaşık bir ay sonra da raporunu Başkan’a sunmuştur. Başkan’ın, Amerikan Kongresi’nin 8 Ocak 1918 tarihli birleşik oturumunda yaptığı konuşma ile dünyaya ilân ettiği on dört maddelik savaş amaçları bildirisinin temelini bu rapor oluşturur. I. Dünya Savaşı’nın yegâne kapsamlı savaş amaçları bildirisi niteliğini taşıyan bu on dört madde, bir yönüyle, ABD’de 19. yüzyılda gelişen ve Wilson’un da önemli temsilcileri arasında yer aldığı “İlerlemecilik” adlı siyasî felsefeye ait ilkelerin (serbest ticaret, açık diplomasi, demokrasi, self-determination) dış politikaya uyarlanması olarak nitelendirilebilir. Ancak daha yakından incelendiğinde, bildirinin öncelikle savaş dönemine ilişkin stratejik hesaplar gözetilerek kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Bu maddeleri açıklamakla Wilson her şeyden önce ABD kamuoyuna mesaj veriyor ve “Biz Avrupa devletlerinin kendi aralarında yaptıkları gizli paylaşım antlaşmalarını onaylamıyoruz; barışçı ve âdil amaçlar uğruna savaşıyoruz” demek istiyordu. Bahse konu bildiride “14 İlke” ya da “14 Madde” olarak da ifade edilen bu ilkeler/prensipler “Wilson İlkeleri / Prensipleri” diye de bilinir. Bu ilkeler/prensipler ABD’nin I. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmasını istediği dünya düzenine ilişkin görüşlerini ifade eder. Bu konuşmada ifade edilen maddeler arasında Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili olanı “Osmanlı İmparatorluğu’nun, nüfusunun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu bölümlerinde Türk egemenliği güvence altına alınmalı; İmparatorluk sınırları içindeki diğer ulusların yaşam güvenlikleri ve özerk gelişimleri sağlanmalıdır. Çanakkale Boğazı, uluslararası güvenceler altında tüm gemilere ve ticarete sürekli olarak açık hâle getirilmelidir.” şeklindedir.
[2] Birleşmiş Milletler teşkilatının temeli sayılabilecek Milletler Cemiyeti (MC), Paris Barış Konferansı’nın 25 Ocak 1919 tarihinde yapılan toplantısında amacı, ülkeler arasında yaşanabilecek problemleri barışçı yollarla çözmek olan bir teşkilât kurulmasına yönelik verilen kararına istinâden 10 Ocak 1920 tarihinde İsviçre’de kurulmuştur. MC’nin kurulması, Wilson Prensiplerinde de öngörülen bir husustu. Fazla bir varlık gösterememiş olan bu teşkilât II. Dünya Savaşı’nın ardından 1946 yılında dağılmıştır.