GİRİŞ…
Toplam yedi bölümden oluşan bu makale dizisinde bir esaret belgesi niteliğinde olan Paris Barış Konferansından Sevr Barış Antlaşmasına uzanan süreç ele alınmaktadır. Makale dizisinin daha önce yayımlanan ilk üç bölümünde mütâreke ve barış antlaşmaları kavramları, Paris Barış Konferansının açılışı, konferansta genel olarak uygulanması karara bağlanan hususlar, ABD ile ihtilafa meydan vermemek için İngiltere ve Fransa tarafından üretilen bazı yeni kavramlar ve mutabık kalınan genel hususlar, Konferansta yaşanan ihtilaflar, Yunanların İzmir’i işgâline onay verilmesi, Damat Ferit Paşa’nın Paris’e gitmesine , Havza’daki Mustafa Kemâl Paşa’nın Damat Ferit Paşa’ya gönderdiği telgrafla dikkate alması gereken hususlar, Damat Ferit Paşa’nın şahsında Türk heyeti ve Türk milletinin Paris’te aşağılanması, Osmanlı Devleti’nin paylaşımının sona bırakılma sebebi ile Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan ile imzalanan barış antlaşmaları, Konferansa davetli olarak bizzat katılan ya da davet edilmemekle birlikte ihtiyaca binâen Konferansta görüşleri dinlenilen aktörlerin artık dağılmakta olduğu ya da hayli küçültüleceği görülen Osmanlının siyasî mirasına yönelik amaçlarına ve taleplerine değinilmiş olup bugünkü (dördüncü) bölümünde ise İtilaf Devletleri cenahından İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan ve Belçika temsilcilerinin katılmış olduğu ve Osmanlı Devleti arasında imzalanacak barış antlaşmasının şartlarının belirlendiği San Remo Konferansı’ndan bahsedilmektedir.
SAN REMO KONFERANSININ TOPLANMASI…
İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı topraklarının paylaşılması ve Osmanlı İmparatorluğu ile yapılacak olan barış antlaşmasının şartlarını hazırlamak için İtalya'nın San Remo şehrinde 18-26 Nisan 1920 tarihlerinde bir milletlerarası konferans yapılmıştır.
İngiltere Başbakanı Lloyd George, Fransa Başbakanı Aleksandr Millerand, İtalya Başbakanı Francesco Nitti ile Japonya, Yunanistan ve Belçika temsilcilerinin katılmış olduğu bahse konu konferansta savaş döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu’da kaybettiği topraklar ile Mondros Mütârekesi sonrasındaki mevcut topraklarının durumu görüşülmüş ve Osmanlı İmparatorluğu ile imzalanacak barış antlaşmasına son şekli verilmiştir.
KONFERANSIN ÇALIŞMALARI VE KARARLARI…
Konferansta Kürt meselesi, Boğazlar ve Osmanlı'nın borçları görüşülmüş, Osmanlı borçları için konferansa katılan devletler bir komisyon kurmuş, ABD konferansa katılmamış olmakla birlikte Başkan Wilson konferansa gönderdiği mektupta konferansta alınacak kararların adil olması gerektiği üzerinde durmuş, öte yandan Lloyd George kesinleştirilen kararların gerekirse zorla kabul ettirileceğini söylemiş, Yunanistan Başbakanı Venizelos, Anadolu'nun işgâli için daha sert olunması gerektiğini belirtmiş ise de öncelikli meseleler nedeniyle bu fikir kabul edilmemiştir.
Konferansta ayrıca İngiltere ile Fransa arasında bir petrol anlaşması imzalanmış, bu anlaşmayla (daha önce 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa’ya bırakılmış olan Musul’un İngiltere’nin Irak manda bölgesine dâhil edilmesi, Fransa'ya da Irak petrollerinden %25 hisse verilmesi ve petrol taşıma kolaylıkları tanınması kararlaştırılmıştır.
Konferansta Osmanlı İmparatorluğu’nun Asya ve Kuzey Afrika'da bulunan Arap toprakları üzerindeki bütün haklarından vazgeçmesi, Büyük Ermenistan [1] ile özerk bir Kürdistan’ın kurulması kararlaştırılmış, ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun eski Suriye topraklarında iki adet A tipi manda [2] oluşturularak Suriye ve Lübnan’ın Fransa, Filistin’in ise İngiltere idaresine bırakılması, Irak topraklarının da İngiltere mandasına girmesi kararlaştırılmıştır. Oluşturulan A tipi manda idaresi, ilgili ülkelerin bağımsız sayılmasını, kendini idare edebilecek siyasî olgunluğa erişinceye kadar manda otoritesi altında kalması öngörülmüş, ayrıca İzmir ve Trakya da Yunanistan’a bırakılmış, Adana ile Antalya ve gerisindeki topraklar ise İtalya ve Fransa’nın etkin olacağı bölge olarak belirlenmiş, her zaman ticaret ve savaş gemilerine açık tutulması öngörülen Boğazlar için ise yönetim işlerini takip edecek ve güvenliği sağlayacak iki komisyon kurulması kararlaştırılmıştır.
KONFERANSA DAVET EDİLMEYEN OSMANLI…
Konferansa Osmanlı İmparatorluğu davet edilmemişti.
Roma’da bulunan Türk diplomatı Gâlip Kemali (Söylemezoğlu) Bey, İtalya Başbakanı Nitti’ye bir mektup yazarak önemli ve vahim kararlar alınmadan önce bir Türk’ün de dinlenmesini istemiş ise de bu istek yerine getirilmemiştir. Bunun üzerine Galip Kemali Bey Konferans’a bir muhtıra sunmuştur. Bunda: “Türklerin ve Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bölgelere vurgu yapılarak galip devletlerden adil ve insanca bir karar beklenildiğine işaret edilmiştir”.
MÜTTEFİKLERİN, OSMANLI HÜKÛMETİNİ PARİS’E DAVETİ…
San Remo Konferansı’nın aldığı ilk kararlar arasında Osmanlı temsilciler heyetinin Paris’e çağrılarak antlaşma taslağının kendilerine verilmesi de bulunuyordu. Bu bağlamda İtilâf Devletleri, 20 Nisan’da Damat Ferid Paşa hükûmetine verdikleri bir nota [3] ile barış şartlarını almak üzere bir Osmanlı heyetinin 10 Mayıs’ta Paris’te hazır bulunmasını isterler.
ANTLAŞMA TASLAĞI…
İtilaf temsilcilerinin mutabık kalarak imzaladıkları San Remo Antlaşması’na göre: Osmanlı Devleti’nin Avrupa sınırı Çatalca sınırı olacak, sembolik de olsa Padişah ve Hükûmet İstanbul’da bulunacak, Osmanlı Devleti Anadolu’nun ortasında birkaç ili içine alacak küçük bir toprak parçasıyla sınırlı kalacak, Rumeli ve Boğazlar bölgesi Antlaşma Devletleri’nin ortak yönetimine bırakılacak, İzmir ve çevresi egemenlik hakkı Yunanistan’a bırakılacak, Akdeniz’deki Osmanlı adalarının, Ege Denizinde de İmroz, Bozcaada ve diğer küçük adaların egemenliği Yunanistan’a bırakılacak, Osmanlı devleti Irak, Suriye, Filistin ve Kuzey Afrika’da bulunan Arap toprakları üzerinde hak talebinde bulunmayacak, Hicaz’ın bağımsızlığını tanıyacak, Suriye ve Lübnan Fransız, Irak ve Filistin ise İngiliz manda idaresine girecek, Kürtlerin çoğunlukta bulundukları yerlerde özerk yönetime sahip bir Kürdistan kurulacak ve belirlenecek süre içerisinde Milletler Cemiyetine başvurarak bağımsızlık isteme hakkı verilecek, yeni kurulacak Büyük Ermenistan’ın sınırlarını ABD Başkanı Wilson tespit ederek [4] ABD bu devleti koruyuculuğu/mandası altına alacak [5] ve bu yeni devlet Osmanlı İmparatorluğu tarafından da tanınacaktır..
İNGİLTERE’DE DEVLET RİCÂLİ VE ASKERÎ ERKANDAN ALINAN GÖRÜŞLER...
11 Mayıs 1920 tarihinde Sevr Barış Antlaşması’nın ana hatları, düşüncelerine başvurulmak üzere İngiltere’de devlet ricâline ve askerî erkana dağıtılmıştır. Bu konuda kimi askerî erkan, barış şartlarının çok ağır olduğunu, Türklerin bu barışı imzalamayacaklarını, eğer imzalayacak bir Türk hükûmeti çıkarsa bunun da halkın güvenini kazanmamış zayıf bir hükûmet olacağını ve bu şartların uygulanmasının da çok zor olacağını, hatta Türklerle yeni bir savaş ihtimâlinin dahi söz konusu olabileceğini ifade etmiştir. Bu isabetli öngörü kısa bir süre sonra da gerçekleşecektir.
………….
Not: Devam edecek
© 2024. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
SONNOTLAR
[1] Büyük Ermenistan veya Birleşik Ermenistan, Ermenilerin anavatanı olarak kabul edilen, tarihsel olarak Ermenilerin çoğunlukta olduğu iddia edilen ve bir kısmında hâlâ Ermenilerin çoğunluk olarak yaşadığı kabul edilen Ermeni Yaylası'ndaki bölgelere atıfta bulunan etno-milliyetçi ve irredantist kavramdır. I. Dünya Savaşı sonrasında Ermenilerin Karadeniz’den Akdeniz’e, Karabağ dağlarından Suriye’ye kadar olan sahayı içine alan bir Büyük Ermenistan hayalleri vardı. İtilaf Devletleri de sınırları bu denli geniş olmasa da genişletilmiş bir Ermenistan projesine destek veriyordu. Böylesi bir projenin gerçekleşmesi İngiltere’nin mandası olacak Irak’ın kuzeyinde Rusya’ya karşı bir tampon devlet olarak işlev görecekti. Büyük Ermenistan’ın bir büyük devletin mandası altında kurulması söz konusu olacağından I. Dünya Savaşı’ndan kaynakları önemli ölçüde azalarak çıkan İngiltere, “Büyük Ermenistan” için kaynakları bol, zengin ve kuvvetli bir devlet olan ABD mandasının uygun olacağı görüşünde olduklarından bilhassa da İngiltere, “Büyük Ermenistan” için ABD’nin “mandater devlet” olması konusunda Paris Barış Konferansında gayret sarf etmiş ise de bu konu 24 Mayıs 1920 tarihinde ABD kongresinde yapılan oylamada reddedilmiştir. .
[2] Paris Barış Konferansı’nda etkin olan ABD de sömürgeci sistemin genişletilmesine karşıydı. Paris Barış Konferansı’nın 25 Ocak 1919 tarihli oturumunda alınan karara istinâden 10 Ocak 1920 tarihinde kurulan MC tarafından A, B ve C Sınıfı olmak üzere üç grup manda belirlemiştir. A Sınıfı Mandalar, Osmanlı Devleti’nden ayrılan Arap ülkeleriydi. Irak ve Filistin mandası İngiltere'ye, Suriye mandası Fransa'ya verilmiştir. 1923 yılında Maverâ-yı Ürdün (Transjordan) mandası Filistin'den ayrılmıştır. Irak Mandası yedi ay sürdükten sonra, 23 Ağustos 1923 yılında bağımsız Irak Krallığı'nın ilan edilmesiyle sona ermiş, Suriye'de manda yönetimi de 1944 yılına, Filistin'deki manda yönetim ise 1948 yılına dek sürmüştür. B Sınıfı Mandalar, Almanya'nın Afrika'daki eski sömürgeleriydi. Bunlardan Tanganika İngiltere'ye, Ruanda-Urundi (Burunudi) Belçika'ya verilmiştir. Kamerun ve Togo ise İngiltere ile Fransa arasında ikiye bölünmüştür. C Sınıfı Mandalar ise Okyanusya’daki bazı adalar ve Güneybatı Afrika bölgesinde (şimdiki Namibya) kurulmuştur.
[3] Nota: Bir devletin başka bir devlete ya da o devletin elçisine önemli bir siyasal konuyla ilgili olarak yaptığı sözlü ya da yazılı bildiri.
[5] Paris Barış Konferansında İngiltere tarafından 21 Mayıs 1919 tarihinde ABD’ye, Osmanlı ülkesi, İstanbul, Boğazlar ve Ermenistan üzerinde manda önerilmiş, bu öneri Fransa ve İtalya’nın tarafından da desteklenmiştir. Bu taleple ilgili olarak ABD Başkanlığı tarafından ABD Gnkur.Bşk. General Harbord başkanlığında görevlendirilen kalabalık bir heyet tarafından İstanbul, Anadolu ve Ermenistan’da yapılan incelemeler sonucu oluşturulan 16 Ekim 1919 tarihli Harbord Raporu, ABD’nin bölgede mandater olarak rol almasına karşı çıkıyordu. Bundan sonra da Amerika, Monroe Doktrini kapsamında kapalı siyasetine geri dönerek Avrupa siyasetinden uzak kalmayı tercih etmiştir. Bu nedenle de 1920 yılında yapılan Londra, San Remo ve Sevr görüşmelerinde yer almamıştır. Wilson, Amerika kıtasının dışında yükümlülük üstlenmeye istekli iken, Wilson'un karşıtları "Amerika'nın İngiliz emperyalizminin hizmetine giremeyeceğini” öne sürerek Wilson'un istediği manda tasarısına karşı tavır aldılar. 24 Mayıs 1920 tarihinde Amerikan Senatosunda onaylanan öneri açık ara oy çokluğuyla reddedilmiştir. Böylece ABD için mandalar sorunu biterken, Avrupa'nın galipleri Sevr'e uzanan çizgide (ve sonrası da kendileri adına başarısızlıkla neticelenecek olan) çabalarını sürdüreceklerdir.