Belirli bir toplulukta siyasi olarak en güçlü aktörleri bile bağlayan kanunlar olarak anlaşılan hukukun üstünlüğü kökenini dinden alır.
Hukukun üstünlüğü çoğunlukla Batı medeniyetinde kurumlaşmış ve insan hakları konusunda dünyaya örnek olmuştur.
Demokrasi ister beğenelim isterse beğenmeyelim siyasi eşitlik kavramını kurumlaştırdı ve temel haklar sağladı.
Demokrasilerde üç temel unsur vardır, Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve hesap vereme işleyişi.
İslam dünyası bu üç kavramı gerçekleştiremedi.
Yani bu kavramların içerisini dolduramadığı için bugün bir çıkmaz yolda ilerliyor.
Osmanlı imparatorluğunda babadan oğula geçen yönetim şeklini,Cumhuriyet idaresi ile yukarıda ifade ettiğimiz kavramların içerisini doldurmak istedi maalesef cumhuriyet idareside bu konuda başarısız oldu.
Düzgün işleyen bir devlet ve modern bir demokrasi idaresi kurma konusunda iki yüz yıldır yapılan çalışmalar veya reformlar batıdaki kurumsal bir demokrasi anlayışından oldukça uzak.
Aynı şekilde modern bir ekonomi anlayışınıda hayata geçirmede başarsız olundu.
Komünizm ve kapitalizm ekonomik anlayışı insanlığı köleleştirmede yeni anlayışlar ortaya koyarken (yeni liberalizm gibi) islam dünyası insan odaklı alternatif bir model dünyaya sunamadı.
Kominist Çin bile ekonomik alanda başarılı oldu.
Liberalizm adı altında bugün uygulanan ekonomik model daha fazla çalışma, daha fazla tüketim yani insanı tüketim odaklı gören kölelik anlayışıdır.
Türkiye yıllardır üretmeden tüketen bir ekonomik müdahalenin kurbanı olarak bugünlere gelmiştir.
Türk devletine dışarıdan müdahale etmek çok kolay olmuştur ve iç muhalefet ise bu konuda dışarıdan gelen müdahaleye destek olarak,Türkiye’de kurumsal bir siyasi düzen hakim olması hususunda, devleti işlevsiz hale getirmişlerdir.
Bugün çekilen sıkıntıların kaynağı kendi model anlayışımızı hayata geçiremediğimiz içindir.
Türkiye temel haklar konusunda bile kendi iradesi ile hareket etmemiştir ve sürekli dışarıdan zorlamalarla bazı hakları vatandaşlarına ancak vermiştir.
Bugünün dünyasına baktığımızda temel insan hakları, güvenlik, ekonomi, modern bir devlet inşası gibi alanlarda reformlar yapanlar gelecek vaat ediyor.
Eğer yukarıda ifade edilen alanlarda reformlar yapmazsanız siyasi düzen çözülür ve çürüme başlar.
Türkiye bugün bir tercihe zorlanıyor, bu tercih kendi iradesi ile siyasi düzenini inşa edecek yoksa geçmişte olduğu gibi dış müdahale ile ittifak yaparak sonuç alacak.
Mevcut siyasi düzenini kurumlaştırmadan müdahale etmek istiyorlar çünkü ilk defa Türkiye kendi iradesi siyasi düzenini kurmaya çalışıyor.
Bütün idareler, demokrat veyahut otoriter bir yöneticiye sahip olsun olmasın, siyasi bir efendiye hizmet eder ve bu idarede hep batıya hizmet olmuştur.
Batı dün demokrasi ile kendi düzenini inşa ederken islam dünyası seyretmişti.
Bugün ise yeni dünya düzenine geçilmeye çalışılıyor eğer yine seyredilirse bir yüz yıl daha beklenir.