SOYGUN CENNETİ
Yıl geçmiyor ki, ülke gündemine devasa soygun haberleri düşmesin!
Ay geçmiyor ki, milli soyguncuların dalladığı listeye yeni bir ünlü eklenmesin!
Gün geçmiyor ki, bir yakınımızın veya tanıdığımızın da soygun çetelerine para kaptırdığı gerçeği ile karşılaşılmasın!
Neden böyle oluyor? Ülkemiz niye soyguncular için bir cennet, soyulanlar için bir kabus cehennemi acaba?
Bir eğitimci olarak, kanayan yaramız olan bu soruların sosyokültürel ve ekonomik nedenlerine yönelik, kendimce tespitler ve değerlendirmeler yapacağımı belirtmiştim. Ona da değinerek zihnimi meşgul eden bir işgale daha son vereyim…
Bir kere ülke insanımız hazıra konmayı, kolay para kazanmayı ve kısa yoldan köşeyi dönmeyi çok ama çok seviyor. Bu sevgisini besleyen örnekleri de mevcut olunca önünde!.. Haliyle o zaman zihinsel körlüğe neden olan, “Niye ben de olmayayım ki?” algısı devreye giriyor. Bu kısa devre yayın anında, “Emek, alın teri, çaba, helal, hak, hukuk vs değerlerini” devre dışı bırakarak taca çıkarıyor. Önündeki köşe dönmeci şark kurnazı örnekler piyango, loto, toto zenginlerinden ziyade; yeterince caydırıcı cezalara çarptırılmayan bir süre sonra yaptığı vurgun ve soygun yanına kâr kalan tipler olduğu için soyu kesilmiyor bu haydutların…
Hukukî manadaki açıklar, yargılamadaki gecikmeler, yaptırımların caydırıcı etkisinin olmaması o ahlaksızları cesaretlendirdiği gibi, mağdurların hak arama mücadelesini de zayıflatıyor ve onları ümitsizliğe, bezginliğe itiyor! Ayrıca vurgun, soygun ve kaçakçı çetelerinin organize bir şekilde bazı ekonomi, güvenlik, adlî, istihbarat bürokratları ve devleti yöneten siyasîlerle aynı fotoğraf karesinde yer aldıkları görüntülerin servis edilmesi ülkeyi tam bir soygun cenneti mağdur cehennemi haline dönüştürmüş oluyor.
Bu durum, kandırılıp parasını çarptırmış olmanın ezikliği içinde yaşayan, bir nevi “aptal(!) konumuna düşmüşüm” psikolojik çöküntüsünü gizlemeye çalışan vatandaşımızın hak aramakta gevşek davranmasına da neden olmaktadır! O psikoloji, hem soygun cennetinin atmosferini güllük gülistanlık bir havaya büründürüyor; hem de “Aman sen de kimi kime şikayet edeceksin! Adamların her yerde kolu var, onlarla baş edilemez.” diye vatandaşın devletine ve adalete olan güvenini gök gürültülü sağanak yağış tufanına dönüştürüyor. Bunlar ekonomik sıkıntılarla birleşince ülkemdeki vurgun ve soygun atmosferi hiç parçalı bulutlu bir iklim kuşağına girmemektedir…
Neredeyse hepimiz en azından bir kez, “Terör örgütleriyle iltisaklı duruma düştüğümüz, vergi borcumuz olduğu için hacze uğrayacağımız, internetten veya tele marketlerden alış veriş yapıp ödemede eksiklik olduğu için mağduriyet yaşayacağımız!..” korkutucu beyanları ile kendisine emniyet görevlisi, avukat, savcı vs süsü veren kişilerce telefonla aranmadık mı? Alelacele bir hesaba para yatırmamız istenmedi mi? Bu şüpheli durumlardan kendimizin kurtulması için güya bize yardımcı olacak iyilik melekleri(!) telefonda kulağımıza fısıldamadı mı? Elimizi ayağımıza dolaştırıp, sağlıklı düşünmemize fırsat vermeden, çarçabuk verilen hesaplara, para transfer etme teklifinde bulunmadılar mı? Sanal alemin Robin Hoodları olarak mesajlarla bizi kurtarmaya çalışmadı mı? Hatta emniyet, sürekli bu tür tehdit ve şantajlara kapılmamamız için telefonlarımıza uyarı mesajları yollamakta değil mi?
Peki bunların altında yatan sebep ne? Korku iklimi, şeffaflığın olmaması, aşırı vergi, gerekli borç ve cezaların ödenmemesi durumunda çıkarılan af yasaları, yasal düzenlemelerle birilerinin maddi olarak kayrılması, iletişim, enerji, yakıt giderlerindeki dağıtıcı firmaların küçük kalemlerle cebimize uzandırıldıkları yasal(!) soygunlar vs hep vatandaşımızın canını yakar pozisyonda olduğu için iliklerimize kadar işleyen güvensizlik, adamını bulup sorun çözme, kurnaz davranıp bir şekilde sorumluluktan sıyrılma içgüdüsü insanımızı bütünüyle kuşatıyor. O da yaşadığı bu problemleri, en kısa yoldan çözüme kavuşturmak istediği için bu tarz soygunlara açık hale geliyor maalesef!
Soygun cennetine dönmüş ülkemde doğal olarak sosyal medya üzerinden de soygunlar yapılacaktı elbette! Yapılıyor da…
Bu satırları kaleme almama neden olan bir olay da benim hacklenen hesabım üzerinden gerçekleşmişti! Hesabımı çalanlar, benim şahsi manevimi kullanarak insanları dolandırmaya kalkıştı ve üzülerek belirtmem gerekirse kısmen başarılı oldu da! Derhal hesabın kapatılması için mücadele vermeme rağmen bir türlü başaramadım! Neden? Ana serverleri ABD’de olduğu için devletin ne emniyet birimi, ne de yargı mercii müdahil olamıyordu!
Peki niye müdahil olamıyor Devletimiz? Hemen buradan sizi “Dış güçler bizi çökertmeye, yıkmaya çalışıyor!” hamasetlerine boğmak da mümkün! “İşte bakın sosyal medya böyle tehlikeli, kapatılmalı! Ya da devletin müdahale etmesi için sosyal medya platformları ülkemizde temsilci atamalı! Bu konuda yasal düzenleme yapmaya çalışan iktidarın desteklenmesi gerekli!” şeklinde bir sunum da yapabilirim. Ama yapmayacağım! Çünkü olayın iç yüzü öyle değil…
Özgürlüklerin kısıtlandığı, adaletin yerlerde süründüğü, basın özgürlüğünde ülke sıralamamızın diplerde dolaştığı bir ortamda uluslararası arenada ülke güvenilirliğimiz tartışmalı konumda olduğu için adamlar bizden giden uyarılara kulak tıkamaktadırlar! Yetkililerce kendilerine ulaşan taleplerimizi dikkate almamaktalar. Fakat şahsi olarak biz kendimiz talepte bulunduğumuz için bütün veri kayıtlarını, WikiLeaks belgeleri gibi, bize gönderdiler ve biz o kayıtları mahkemeye taşıyacağız inşallah! Bakalım yasalarımız ve yargımız olayın ne kadar ve ne ölçüde bir hızla üzerine düşecek? İstenirse anında o çete üyelerine ulaşılabilecek kayıtlar elimizde ve onları yargıya taşıyacak konumdayken olay ne şekilde sonuçlanacak hep birlikte göreceğiz!
Gün geçmiyor ki, pirana balıklarının kurbanını sağdan soldan, alttan üstten tırtıklayıp kısa sürede yok ettiği gibi, bizler de bir yerlerimizden tırtıklanıp soyulma teşebbüsüne maruz kalmayalım! Bizi bu soygun cennetinden kurtaracak yasal güvence iklimine kavuşmamız dileğiyle selam ve saygılar sunarım dostlar…
Hayati YAMAN