?>

Soylu, Özdağ , İmamoğlu...

İlker YILDIZ

3 yıl önce

Türkiye’de gündem o kadar yoğun ki her gün yeni bir konu başlığı çıkabiliyor. Gazeteciler malzeme sıkıntısı asla çekmiyorlar bu yüzden.

Ben de sözünde durmayan bir yazarım. Farkındayım. Daha sık sizlerle olacağıma dair söz vermiştim ama aksilikler insanın peşini bırakmayınca, bırakmıyor işte.

Neyse gelelim konumuza.

Geçen hafta Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihi boyunca hiç deneyimlemediği bir siyasi dil ile karşı karşıya kaldı. Devletin bana göre en önemli bakanlığı olan İç İşleri Bakanlığı’nın başına atanarak gelmiş olan  Sayın Bakan Süleyman Soylu seçilmiş bir milletvekiline ve bir siyasi parti genel başkanına öyle hakaretler etti ki, kulaklarıma inanamadım. Hakaret de değil küfretti desem yanlış olmaz.

Bu nedir arkadaş? Nasıl bir şeydir? Bu tavır, üslup, diksiyon Türk Devlet adabına yakışıyor mu? Gençler Kıraathanesindeki dayılardan ne farkın var senin ey Bakan? Bunu gören mütedeyyin AKP seçmeni ki “Ayıptır, bu nasıl tavırdır” demiyor mu? Bu ilk değil üstelik, Sayın Bakan bunu sürekli yapıyor. Devletin polis gücünü, jandarmasını, istihbaratını yönetmenin verdiği güç hissi ile devletin sahibi benim, önüme geleni ezerim düşüncesi birleşiyor belli ki.

Vatandaşın canını, malını korumakla görevli bir Bakanlığın başındaki kişi bu kadar saldırgan, nezaketten uzak olamaz. Yarın öbür gün bu koltuk gider korkusu da yok anladığım kadarıyla.

Gelelim bu saldırının muhatabı Zafer Partisi lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın tepkisine…

Bu zamana kadar iktidar kanadı tarafından sürekli hakarete uğramış muhalif seçmenin hoşuna gittiğine şüphe yok. Ancak burada da takınılan üslup ve kullanılan dil hoş değildi. Süleyman Soylu saat 11’de İç İşleri Bakanlığı’nın önüne çıksaydı ne olacaktı? Yumruklaşacaklar mıydı? Yay gibi gerilmiş topluma bunun yansıması ne olacaktı? Buraya kadar kabul etsek dahi “İkimizden biri ölene dek sürecek ya da silahsız geliyorum” gibi cümleler bir Siyasi Parti Genel Başkanı’na yakışmıyor.

Ümit Hoca tepkisinde sonuna kadar haklı. Hiçbir lafım yok. Ama olayı toplumsal çatışmaya götürecek bir dilden kaçınması ve herkese saldırgan bu tutumunu yumuşatması gerekiyor diye düşünüyorum. Ama şunu da biliyorum ki Ümit Özdağ toplumdaki desteğini bu eylemiyle biraz daha arttırdı. Kendisi de önünün kesileceğini biliyordu ama bu onun avantajı oldu.

Türk toplumu elektrik kesintisinde evde oturan mağduru değil, hesap sormaya tek başına giderken önü kesilen mağduru daha çok benimser. Bu bir gerçek.

Son olarak da Ekrem İmamoğlu meselesine değinmek istiyorum.

Öncelikle şunu belirteyim. Fotoğraf meselesinin fazla abartıldığını düşünenlerdenim. Bahsi geçen iktidar yanlısı şahısları sevmiyorum, gazeteci olarak da görmüyorum. Yıllarca Fetö’ye destek veren hiçbir gazeteci bence gazeteci değildir. Bu ayrı bir şey. Ancak İmamoğlu “Ben Akp’ye yakın olanla da olmayanla da herkesle görüşürüm, herkese röportaj veririm” diye düşünmüş olabilir. Bu gayet normaldir. Sorunlu olan ise eleştiriler gelmeye başladıktan sonraki iletişim stratejisi bence. Özellikle Murat Ongun’un önlenemez egosuyla verdiği demeçler sosyal demokrat seçmeni tahrik etmeye yetiyor. Ekrem İmamoğlu da gerek “vız gelir, tırıs gider” şeklindeki açıklamasıyla gerekse tek görevi Erdoğan’ı övmek olan Hürriyet yazarı “Abdulkadir Selvi” ile de görüşmek istediğini açıklamasıyla kendi seçmenine ihanet etmekle suçlanıyor. Bence yanlış yapıyor. Belki de doğru yapmak istediği bir şeyi iletişim felaketiyle uçuruma sürüklüyor.

Bu durumdan Türkiye’deki bütün siyasetçilerin çıkarması gereken ders ise şudur.

CHP’li seçmen her ne olursa olsun biat kültüründen değildir. Seçtiği kişiyi en ağır şekilde eleştiren de onu bir şekilde toplumsal olarak denetleyen de yine CHP seçmenidir. Aslında bu olay CHP seçmeninin lider odaklı değil ideoloji odaklı olduğunu gösteren güzel bir örnek oldu. Benzer bir durum AKP’de yaşansaydı Akp’li seçmen tarafından CHP seçmeninin verdiği tepkinin yarısı verilmeyecekti. Bunu herkes çok iyi biliyor. Hatta lideri eleştirdiği için hain muamelesi görenler de olacaktı.

Bu da sosyolojik farklılıktan kaynaklanıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI