Yıllardır ekonomide konuşulan hatta kabul edilen bir gerçek… YATIRIM=TASAARRUF
Tamam ama nedir bu yatırım? Nedir bu tasarruf? Olmazsa olmaz mı ya da neden ekonomiyi bu kadar etkilesin ki? Türkiye bu konuda gerçekten de nerede? Uzun uzun bunların ekonomik ve teknik detaylarını elbette burada açıklamayacağım. Çünkü biz ne kadar anlatsak ne kadar bu programların iktisat bilimiyle uyuşmadığını anlatsak da tersi yapılmaya devam ediliyor. Ama şunu belirtelim ki bu konuda Türkiye sınıfını bir türlü geçemeyen öğrenci gibi. Ekonomik gündemini yakından takip edenler bilir ki her on saniyede bir paket açıklıyoruz. Ancak; açıklananların hep tersini yapıyoruz. Hadi gelin asıl konumuza dönelim.
Tasarruf, en basit anlatımıyla gelirin harcanmayan kısmını ifade eder. Peki önemi nedir? İşte işin sırrı da burada gizli. Bir ülkede, tasarruflar yatırımlardan fazla ya da eşitse o ülkede dış borçlanmaya gerek kalmaz. Eğer tasarruflar yatırımlardan düşükse o zaman dışardan tasarruf ithalatı gerekir. İş tam da burada Türkiye’nin macerası başlıyor. Bakmayın siz her on saniye de bir paket açıklandığına. Yurtiçi tasarruf yeterli olmadığı için, hem yatırımcı hem de bireyler belirsizliklerle birlikte uzun dönemli harcama yapmıyor ve elindekini dayanaksız tüketime yönlendiriyor. Dolayısıyla yapılacak kamu harcaması ve yatırımlar için gerekli olan kaynak DIŞ BORÇ ile karşılanmak zorunda kalınıyor. İşte size bir başka neden ve sonuç. O halde ne yapacağız? Eğer amaç dış borç önlenmesi ise önce yurtiçi tasarrufları artırmak şart.
Peki; hadi şimdi gelin yatırıma bakalım. En basit ve anlaşılır haliyle yatırım, tasarrufun ileride gelir getirecek üretim kapasitesine harcanmasını ifade eder. Bir ülkenin tasarrufları yatırımlarından fazlaysa tasarruf fazlası veriyor demektir. Bu durumda bu ülke, elindeki fazlayı dışarıya borç vermeye kullanabilir. Pek ya ta tersi söz konusu ise? Bir ülkenin tasarrufları yatırımlarından az ise bu ülkede tasarruf yatırım dengesi açık veriyor demektir. Bu durumda bu ülke bu açığı finanse edebilmek için borçlanması gerekecek. Türkiye, tasarruf açığı olan ve bu nedenle dışardan tasarruf ithal eden bir ekonomidir. Peki gelelim kritik soruya. Tasarruf açığı nasıl kapatılır? Bunun iki yolu var.
1-Yabancı sermaye çekerek (Bir dönem uygulanan yüksek faiz düşük kur uygulamasının altındaki gerçek neden)
2-Dış borçlanma yoluyla
Günün sonunda Türkiye ekonomisinin gördüğü resim şu: Türkiye, yeterince yabancı sermaye çekemediği için ağırlıklı olarak dış borçlanmaya gidiyor. (Neden her geçen gün dış borcumuz artıyor diye soran herkese cevap olarak bunu verebilirim)
Hadi gelin şu soruya da cevap arayalım: Tasarrufun belirleyici olan faktörler nelerdir? Ne yapılmalı ki Türkiye’de tasarruflar artırılsın? Bunun iki yolu var:
1- Her bir tüketim düzeyinin sağladığı faydanın artırılması
2- Faiz oranları
Faizin yüzde 14’te sabit bırakıldığı enflasyonun yüzde 80’e dayandığı bir durumda ne yapılacak? Tüketiciye nasıl uzun vadeli planlama yaptıracaksınız? Şu noktayı gözden kaçırmayın. Faizin olduğu noktayı ya da faiz politikasını eleştirebilirsiniz, kabul edersiniz etmezsiniz orası ayrı. Ama her geçen gün cebindeki aranın alım gücü eriyor. Bunu inkar edemezsin. Bunu şimdi inkar etsen bile yarın bu gerçekle karşılaşacaksın. Bu gerçekten kaçamayacaksın. Şimdi gelelim kamu tasarrufuna. Peki nedir bu kamu tasarrufu? Kamu nasıl tasarruf eder sorusunun cevabını birlikte arayalım.
1-Devletin bütçe gelirlerinin giderlerinden fazla olması, diğer bir deyişler bütçenin fazla durum.
2-Kamu kesimi harcanabilir geliri ile cari giderleri arasındaki fark
UNUTMAYIN; İKTİSAT BİLİMİ BELİRSİZLİĞİ YÖNETEBİLME SANATDIR. EĞER BU BELİRİZLİĞİ DOĞRU KARARLAR İLE YÖNETEMEZSİNİZ YARIN BELİRSİZLİK SİZİ YÖNETİR. TÜRKİYE’NİN ASIL İHTİYACI OLAN UCUZ VE RANT GETİRİCİ KISA VADELİ POLİTİKALAR YERİNE UZUN VE KALICI POLİTİKALARDIR.